• ROTA
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11’i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • VPN HABER
  • ENGLISH

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SANAT
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Yerin dibine batsın o ahlakınız

14/07/2018 23:20


 

HÜRREM SÖNMEZ

Bir yaz akşamı için en doğru seçim olmadığını bilsem de ‘The Handmaid’s Tale’ (Damızlık Kızın Öyküsü) sezon finalini izliyordum. Halbuki yaz akşamı dediğin hafif rüzgarlı bir deniz kıyısında elinde buzlu bir içecek, tatlı Latin ezgileri dinlerken dedektif romanı okuyarak, romantik komedi izleyerek filan da geçebilir. Lakin bizim yazlarımız epey bir vakittir kabus gibi çöküyor üstümüze, bombalarla parçalanan insanlar, silahlı darbe teşebbüsleri, sokağa çıkma yasakları, tutuklamalar, kaybolan çocuklar, öldürülen kadınlar…

Yaşadığımız toprak pek elverişli değil galiba o tatlı yaz akşamlarına. İzleyip okuduklarımız da içinde bulunduğumuz hayata denk belki de bu yüzden.


Yine de en karanlık, en baskıcı, tüm umutların tükendiği ortamda ismini dahi yitirmiş görünen o kadınların onları bir üreme makinesinden ibaret kılmak isteyen zorbalığa karşı direnmekten  vazgeçmemesi, bir umudu elden ele büyütmesi bana da umut veriyordu o distopyayı izlerken.

Sonra izlediğim kurgudan daha az karanlık olmayan gerçek dünyaya döndüm; gerçek kötülük kurgulanmış olanın bile önüne geçebiliyor artık sıklıkla…

Sosyal medyada gencecik bir kadının fotoğrafına bakıyorum. ŞULE ÇET…

23 yaşında, Gazi Üniversitesi Tekstil Tasarımı Bölümü 2. sınıf öğrencisi. Bir yandan okuyup bir yandan çalışıyor, çok rahat maddi koşullardan gelmiyor belli ki. 28 Mayıs’ı 29 Mayıs’a bağlayan gece doğum gününde ölüyor Şule. “İntihar etti” deniyor ardından. Ölümünden önce 23:54’te patronu Çağatay ve yanlarında bir başka kişiyle birlikte Ankara’da bir plazanın 20’nci katındaki ofise gidiyorlar. O gece saat 01:48’de Şule ofisten çıkıp ev arkadaşını arıyor, “Beni acil bir şey varmış gibi eve çağır” diyor.

Sonrasında saat 02:00’da ”Buradan çıkamıyorum, adam bana takmış bırakmıyor” yazıyor ev arkadaşına. Saat 04:00 sularında Şule 20’nci kattan aşağıya düşüp (?) ölüyor. Olay intihar olarak geçiyor, Ankara savcılığı, 4 Haziran gecesi gözaltına alınan Çağatay ve diğer kişiyi, adli kontrol şartıyla serbest bırakıyor.

Çağatay ifadesinde Çet’in camdan atlayarak intihar ettiğini belirterek, “Kendisine engel olmaya çalıştım, atlarken tutmaya çalıştım ama başaramadım, atlamasın diye tutuğum sırada parmaklarımda sıyrıklar oluştu, abi kardeş ilişkimiz vardı. ‘Yaşamak istemiyorum’ diyerek atladı” diyor. Çet’in öldüğü sırada plazadaki ofiste olan diğer şahıs ise ifadesinde başka odada olduğunu, neler yaşandığını bilmediğini söylüyor.

O iki kişinin Şule’nin düşmesiyle ilgili polise ya da ambulansa hiçbir aramada bulunmadıkları anlaşılıyor. Aradan bir aydan fazla zaman geçti ve otopsi raporu açıklandı. Otopsi raporuna göre Şule ters ilişkiye zorlanmış, anal bölgesinde yırtılmalar ve bağırsak dokusunda bozulmalar mevcut. Vücudunda darp izleri, kanında uyku getirici madde, tırnaklarının arasında ise Çağatay’ın deri kalıntıları var.

Sosyal medyada okuduğum kadarıyla ailenin avukatı şunları söylemiş; savcılık olaydan sonra inceleme amaçlı Şule’nin telefonunu ve bilgisayarını alıyor, bir hafta sonra içinde delil olmadığı gerekçesiyle geri veriyor. Ama fark ediliyor ki aslında hiçbir incelemede bulunulmamış. Ailenin avukatı, bunları kendi imkanları ile incelettiğinde içlerindeki delillere ulaşıyor ve savcılığa tekrar teslim ediyor.

Genç bir kadın saldırıya uğruyor, Adli Tıp raporundan anlaşılan kuvvetle muhtemel sonra da öldürülüyor. Bütün şüpheler güçlü ve varlıklı bir ailenin ferdi olduğu anlaşılan bir erkeği işaret ediyor, ama nasıl oluyorsa deliller toplanmıyor hatta karartılıyor ve o şüpheliler ifadeden sonra serbest kalabiliyor. Gönülden bağlı oldukları devletlerine yönelen her lakırdıda celallenip öğrenciyi, hekimi, gazeteciyi tutuklayan bu yargıyı gencecik bir kadının ölümü yeterince ilgilendirmiyor belli ki.

Şule Çet ne yazık ki artık ölü bir kadın ve bizim kahraman ‘erkek’ medyamız ‘kurban’ kadınları teşhir etmeyi sever. Hele ölen kadın genç ve güzelse, onun artık bir ölüye ait olan o güzelliğinden tiraj devşirme hesabı yapacak kadar alçalır, yetmez manşeti de buna uygun atar. ‘Talihsiz genç kızın acı sonu’, en masumlarındandır örneğin, hadisenin oluşuna göre olayı ya kötü kadere ya da saldırıya uğrayan kadının ‘kendi kabahatine’ bağlamaya müsait bir başlık bulunur daima. Ne de olsa bir ‘talih, kader, kısmet’ meselesidir ya da kadının kendi hatasıdır başımıza gelen bütün bu şeyler, değil mi ?

‘Evlenilecek kız, eğlenilecek kız, parayı bulana kadar komünist, kocayı bulana kadar feminist’ mizahına (!) gevrek gevrek gülenlerin, ‘Veresiye… motor.. Kezban… O yolun yolcusu’ dilini üretenlerin zerre günahı yoktur ve bu zerrece günahı olmayan erkek korosu ve onların kadınımsı müttefikleri her hadiseden sonra “İdam isteriz” diye bağırmaya başlarlar. Zira suçu işleyen ‘o yaratık’, ‘o hastalıklı hücre’ yok edildiğinde pirûpak olacaktır memleket. Herkesin içi soğuyacak kimsenin hiçbir pislikle yüzleşmesine lüzum kalmayacaktır. Sonra da akşamki maçta rakip takım taraftarının anasına bacısına sövmeye devam edebileceklerdir mutlu mesut!

İdam bir ceza değildir, bir adalet arayışı da değildir, idam talebi kendi ikiyüzlü ahlakı ve geri kalmışlığıyla yüzleşmesi mümkün olmayan yığınların kendini temize çekme yöntemidir.

Sanık sandalyesinde bir kadın olduğunda ise yıllarca şiddet mi görmüş, başka erkeklerle para karşılığı ilişkiye mi zorlanmış, tecavüze mi uğramış bunlara bakılmaz, o kadının tüm yaşadıkları silinir. ‘Şeytani plan’, ‘Kan donduran itiraf’, ‘Kocasını nasıl öldürdüğünü soğukkanlılıkla anlattı’ başlıkları kalır geriye ve bir de ‘cani kadın’ fotoğrafı.

‘Alman Helga Türk erkeklerine bayıldı’ haberleriyle büyüyen bu ‘delikanlı nesil’ için tanımadığı erkeklerle ‘içki alemi’ne giden Helga’nın gecenin sonunda tecavüze uğraması da gayet normaldir elbette! Hatta o erkekler milli bir gurur kaynağı olabilir.  O yüzden hiç utanmazlar onlar öldürülen ya da tecavüze uğrayan bir kadının haberini yaparken tüm kadınlara aba altından sopa göstermekten.

Ve cümlesine “Çok yazık tabi ama o da” diye başlayan sen; senin o  her münferit hadisede üzülür gibi yapıp tecavüzcüyü, katili, mazur göstermeye çalışan sözcüklerin, bu berbat iklimi ilmek ilmek dokuyan işbirlikçi dilin yerin dibine batsın… Sizin o “İki erkekle lüks plazaya giden..”, “Günlük kiralık evde ölü bulunan…”, “İçki alemi acı biten kadın…” haberciliğiniz de yerin dibine batsın.

Sizin o zehirli dilinizle yaptığınız yorumlarınız, kadınları aşağılayan haber başlıklarınız bir yerlerde başka bir potansiyel tecavüzcüyü besleyip büyütüyor, başka bir kadının katline gidecek taşları döşüyor.

Ve yerin dibine batsın yetişkinlerin kendi iradesiyle yaşadığı özel hayatı yargılamayı marifet bilip her türlü şiddetin, istismarın üstünü örten bu ikiyüzlü ahlak, bu çürümüş toplumsal düzen….

Şule’yi koruyamadık, Helin’i, Özgecan’ı ve daha nice isimsiz kadını, çocuğu… Ama hâlâ bu toprağın üstünde nefes alabilenler şunu gayet iyi biliyor: Başımıza gelen bütün bu kötülük ‘kader, fıtrat, talihsizlik’ değil, çöken bir hukuk düzeninin, düşen bir toplumun hikayesi…

Filed Under: Agora

Tüm yazılar: Hürrem Sönmez

SON HABERLER

Erdoğan’dan yerli otomobilin ‘beş babayiğit’ine bedelsiz taşınmaz kıyağı

Türkiye'nin Otomobili Girişim Grubu AŞ'nin (TOGG) Bursa Gemlik'te üretim … Devamı...

El konduğu iddia edilen Rus gemisi Türkiye’den ayrıldı

Ukrayna'nın Türkiye'den el koymasını istediği ve çalıntı tahıl taşıdığı … Devamı...

Altı şirketin anketlerinin analizi: AKP eridi, İYİ Parti sıçradı, CHP bazılarında birinci

ANIL CAN TUNCER @tunceranil [email protected] Altı araştırma … Devamı...

Sekiz kamu-özel işbirliği projesine verilen Hazine garantisi 16,5 milyar dolar

Strateji ve Bütçe Başkanlığı'nın 2021 kamu maliyesi uygulamalarına yönelik … Devamı...

Avcılar sahilinde yedi tekne yandı

İstanbul Avcılar sahilinde bir teknede çıkan yangın, diğer teknelere de … Devamı...

‘Sağlıkta reform’un faturası: 10 yılda 110 bin şiddet olayı

MESUDE ERŞAN @mesudersan [email protected] Sağlıkta şiddet … Devamı...

Anket: ‘Geçim şartları kötüleşti’ diyen AKP seçmeni hangi partiye oy verecek?

MetroPOLL anketine göre son bir senede geçim şartlarının kötüleştiğini … Devamı...

Erdoğan, SEDDK başkanını ve yöneticilerini görevden aldı

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve … Devamı...

Fed tutanakları: Enflasyona karşı ‘daha kısıtlayıcı’ politika masada

ABD Merkez Bankası (Fed) 14-15 Haziran'da düzenlenen faiz toplantısının … Devamı...

Ekonomist Yeşilada: Döviz varlığımız peşkeş çekildi, meteor düşse daha kötü olmazdı

Ekonomist Atilla Yeşilada, başkanlık sistemiyle geçen dört yıl için “Meteor … Devamı...

Benim ‘Kara Cuma’m: Kendimi Hırvatlar gibi hissediyorum!
Seçim (2): Boykot neydi? Boykot emekti…

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 1710 gündür hapiste

YAZARLAR

Dört yaşındaki Afgan çocuğun bir ismi de vardı…

Murat Sevinç

Oyun büyük yeğen

Bahadır Kaynak

Neden bu kadar öfkeliyiz?

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Sedat Peker meselesi ve içine düştüğümüz sefalet

Levent Gültekin

Türkiye demokrasisinde siyasetçilerin halktan uzaklaşmaması mümkün mü?

Murat Sevinç

AKP neden oy kaybediyor?

İhsan Dağı

Cüneyt Arkın’ın ardından: Baş ucundaki ekmeğe bakarak uyumak

Azime Acar

GÜNÜN 11’İ

Kaan Sezyum: Geleceğe yolculuk

Elçin Poyrazlar: Otokrat rejimler göç taşeronlarının en güçlü adayları

Deniz Zeyrek: Seçimleri kim kazanır? Boş Tencere Partisi

Esfender Korkmaz: Patlayan ihracat değil, dış ticaret açığı

Mehmet Açar: NBA kadar sokak basketboluna da güzelleme yapan bir film ‘Hustle’…

Şeref Oğuz: Enflasyon seçim sonrasında zirve yapar

Oğuz Demir: Bahsettikleri küresel enflasyon yüzde 10-15 bandında

Bahadır Özgür: 20,6 milyar liralık vurgunun paravan ağı

İbrahim Kahveci: Geçmişten tek fark iktidarın yıkımı başarı olarak satması

Zeki Gül: SGK, hekimin yazdığı ilaçları değil, en ucuzunu karşılıyor

Barış Pehlivan: Erdoğan, İstanbul’a Adil Karaismailoğlu’nu düşünüyor

‘Friends’in yaratıcısı kendisiyle hesaplaşmaya devam ediyor: ‘Chandler’ın babasına’ baba dememeliydik

Mevsimlik işçinin tülbentle yaptığı mesai başladı

‘Stranger Things’ yıldızı uygulamadan tanıştığı eşi Lily Allen’a aşık olduğu anı anlattı

Aşırı doz D vitamini hastanelik etti

Mavi yüzgeçli orkinoslara ‘çipli’ takip

Sahnede bayılan Carlos Santana hastaneye kaldırıldı

Kütüphaneden aldığı kitabı 46 yıl gecikmeli iade etti

Trafo merkezine giren yılan 10 bin hanenin elektriğini kesti

Sarıyer’deki balıkçıda sergilenen amforalara el kondu

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SANAT
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
  • AGORA
  • DİKEN’E TAKILANLAR
  • BİRİNCİ SAYFALAR
  • GÜNÜN 11’i
  • AKŞAM POSTASI
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 5 YAŞINDA
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
  • E-mail
  • Facebook
  • Google+
  • Pinterest
  • RSS
  • Twitter
  • Vimeo
  • YouTube

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi