Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
İçinde mantık, hakkaniyet olmayan ekonomi politikaları, yitip bitmiş adalet, saçma siyaset… sıkıldık, yorulduk. En ufak durumda içimizdeki cin çıkıp ders vermek istiyor. Ben kendime tahammül sınırımı aştım hizmet firması doymadı, iki kez daha arandım. Sadakatimi ödüllendirmek için önerdikleri özel fiyatın yüzde 126,67 gerisine geldiler. Geçen yılla bu yıl arasındaki fiyat farkını yüzde 50 artışla noktaladılar.
“Bu fiyatı verdiğimizi lütfen kimseye söylemeyin, siz bizim için özelsiniz” dedi. Nasıl üzüldüğümü ve kırıldığımı anlatamam. Hala!
İçimdeki cin yine şahlandı; “Bu kayıt işi palavra, ne patronunuz ne müdürleriniz dinleyecek konuşmayı, ben olur ya bir yere takılır diye söyleyeceklerimi evrene bırakacağım, merak ediyorum siz hangi vicdanla bana ilk fiyat teklifinizi yaptınız? Ben size güvenimi kaybettim, siz de beni kaybettiniz” dedim.
Yetkili bu kez “değer” bölümüne geçti. Ne kadar değerli olduğumu söyledi. Kullandığı bir tek temel hizmet için bu kadar mücadele eden biri sizce ne kadar değerli hisseder kendisini?
“Evet, gerçekten değerliyim. Neden biliyor musunuz?” dedim; “Çünkü, ben iyi eğitimliyim, vicdanlıyım, vatandaş olma bilincim var, farkında bir tüketiciyim, dilim dönüyor, kafam çalışıyor, sözüm sohbetim dinleniyor… herkesi eşitim, insanı ciddiye alıyorum, anlatıyorum… bağırmıyorum, küfretmiyorum, hakaret etmiyorum, yumruk atmıyorum, tekmelemiyorum, tehdit etmiyorum.”
Güvenin olmadığı yerde ot biter mi? Şapkayı önüne alıp düşünmesi gerekenlere söylüyorum, bir yılı daha tükettik, biz aynı gemiye binmeye razı olmazsak, o gemi limanda pas tutup batacak, az kaldı. Bu ekonomik kriz değil. Bu insan ömrünü değersizleştirme krizi. Değer gidince güven de peşinden gidiyor. Bunu hangi ekonomik enstrüman geri çevirir sizce? Faiz mi? Döviz mi?