Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Erdoğan Bahçeli’nin önerisini destekliyor, dolayısıyla Apo’nun önce DEM, sonra Kandil ile fiili diyaloğunu onaylıyor. Öyle ya, terörü sonlandırmaya katkı verecekse, Apo Kandil ile diyaloğa girmeden nasıl çözecek?.. Erdoğan’ın buna ters düşen bir başka görüşü var: “Bizim Irak ve Suriye’nin kuzeyindeki bölücü terör örgütüne, kandan beslenen Kandil’deki terör baronlarına hiçbir çağrımız yoktur.” Erdoğan, Apo ile Kandil’i baş başa bırakabileceğini söylüyor. Çağrı için Apo’ya görev verilse bile, eğer iş o noktaya uzanırsa, belli aşamalarda devletin devre dışı kalması mümkün mü?.. Elbette değil. Erdoğan muhtemelen halkın tepkisinden çekiniyor.
Tutarsızlık sadece bununla mı sınırlı?.. Erdoğan son günlerde her fırsatta “bütünleşelim, iç cepheyi güçlendirelim” çağrısında bulunuyor. Dün sabahın köründe CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Ahmet Özer evinde gözaltına alınıyor, belediye makamı kapısı kırılarak, aranıyor. CHP elbette tepki gösteriyor. Anayasa ve Ceza Hukuku hocaları gözaltına alınış biçimini eleştiriyor, Anayasa’ya aykırı buluyor. Gözaltından birkaç saat sonra Erdoğan CHP lideri Özgür Özel’e sesleniyor: “Terör örgütü mensupları Esenyurt’u kasıp kavururken, neden bundan rahatsız oluyorsun?..”
Demek ki, gözaltına alınacağını önceden biliyor. “İç cepheyi güçlendirelim” derken, istese, bu gözaltını önleyebilir mi?.. Bu da soru mu? Elbette, evet!.. Siyasetin yargıya müdahalesi ayyuka çıkmışken!.. O zaman bu nasıl “iç cephede bütünleşme?..” Bu “iç cephede bütünleşmeden” çok, iç cepheyi daha da dağıtmak değil mi?.. Yoksa, bütün bu gelgit içinde tutarlılık aramak fazla mı iyimserlik?..