ABD’nin etkili gazetelerinden Wall Street Journal, bugünkü başyazılarından birini Türkiye’ye ayırarak AKP hükümetine ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a çok sert eleştiriler yöneltti.
17 Aralık yolsuzluk soruşturmasından sonraki sürecin ve 14 Aralık’ta Gülen Cemaati’nin yayın organlarına yapılan baskınların ele alındığı yazıda, basın özgürlüğü uyarısı yapıldı; ABD Başkanı Barack Obama da ‘dostu‘ Erdoğan’ı kamuoyu önünde uyarmaya çağırdı. ‘Erdoğan’ın basına saldırısı’ başlıklı yazının tam metni şöyle:
Otoriterlik yönünde yeni bir cüretkar adım

Fotoğraf: DHA
Türkiye’de emniyet güçleri pazar günü, muhalif medyada çalışan 27 gazeteci ve yöneticiyi gözaltına aldı. Bu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve partisi AKP’den, otoriterlik yönünde attığı cüretkar adımların bir yenisiydi.
Gözaltına alınanlar arasında, Türkiye’nin en çok satan gazetesi Zaman’ın Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı ve Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca da var. İkisi de, ‘Hizmet’ hareketine yakın olmalarıyla tanınıyor ve bu hareketin gündemine uygun biçimde ‘devletin egemenliğini baskı ve cebir yoluyla ele geçirmeye‘ çalışacak şekilde bir gazetecilik yapmakla suçlanıyor. Erdoğan’ın yakın çevresine ilişkin yolsuzluk iddialarını gündeme getiren haberler de bu ‘gazeteciliğe‘ dahil.
Hizmet, ABD’de yaşayan ve bir zamanlar AKP’nin yakın müttefiki olan dinadamı Fethullah Gülen’in liderliğini yaptığı bir hareket. Gülen’in destekçileri, Erdoğan’ın ülkenin laik ve askeri seçkinlerini sık sık dayanaksız suçlamalar yönelterek saf dışı bırakmasına yardım etmek için yargı, polis ve medyadaki nüfuzlarını kullanmaktan çekinmemişti.
Ses kayıtları unutulmadı
Fakat Erdoğan iktidarını pekiştirmeye başlayınca ilişkiler bozulmaya başladı ve Gülen’e yakın oldukları iddia edilen savcıların bazı önde gelen AKP’lileri rüşvet almakla suçlaması sonrası ipler koptu. Sosyal medyaya, bizzat Erdoğan, aile üyeleri ve yardımcılarının yasadışı yollardan elde ettikleri kazanımları nasıl elden çıkaracaklarını konuştuğu iddia edilen ses kayıtları bile sızdırıldı.
Erdoğan bu iddiaları ve ses kayıtlarının gerçekliğini reddetti. Ardından da, kendi hükümetinin altını oymak için çalıştığı geniş çaplı bir Gülenci ‘paralel‘ devletin parçası oldukları iddiasıyla, binlerce yargıç, savcı ve emniyet görevlisini görevden aldı ya da yeni görevlere atadı. AKP şubat ayında yeni bir internet yasası çıkararak, TİB Başkanı’na belirli internet sayfalarını veya sitelerin tamamını kapatmak konusunda geniş yetkiler verdi. YouTube ve Twitter da kısa süreliğine kapatıldı.
Paranoyaklıkta ciddi, çArşı bile yargılanıyor
Rüşvet soruşturmasının birinci yıldönümünden sadece üç gün önce yapılan son gözaltıların zamanlamasının tesadüf olduğunu söylemek de zor. Erdoğan ‘ihanetin peşine düştüklerini, hainlerini temizlediklerini, Türkiye’nin düşmanlarının kurduğu tuzak ve oyunları bozduklarını‘ söylüyor. Kullandığı dil kulağa paronayakça gelebilir fakat Türkiye Cumhurbaşkanı son derece ciddi: Bir başka davada, 35 futbol taraftarı geçen yıl İstanbul’daki hükümet karşıtı protestolara katıldıkları için bir darbeyi desteklemekle suçlanıyor. Suçlu bulunurlarsa, müebbet alabilirler.
Savaş özgürlükler pahasına veriliyor
Tüm bunlar, Türkiye’de demokrasinin – eğer böyle bir şeyin varlığından söz edebilirsek – geleceği konusunda endişe verici sorular doğuruyor. Erdoğan’ın Gülen’e karşı savaşı İslamcıların bir iç çekişmesi olabilir ama bu savaş, özgürlük ve basın özgürlüğü pahasına veriliyor. Erdoğan kendini, yabancı ve Yahudi karşıtı söylemlere de kaptırdı; ki bu, kendisini Doğu’yla Batı arasında köprü olarak konumlandıran, AB’ye üye adayı ve NATO üyesi olan bir ülke açısından endişe verici bir işaret.
Obama için ‘vakit’ geldi
ABD Başkanı Barack Obama uzun zamandır, Erdoğan’la yakın ilişkilerine övgüler düzüyor. Dolayısıyla, belki de Obama’nın, dostunu bu istismarlar konusunda kamuoyu önünde uyarmasının vakti gelmiştir. Türkiye hâlâ büyük ölçüde laik bir ülke ve ABD’den gelecek destek ülkenin samimi demokratlarının işine yarayabilir.
Meslektaşlarımıza sahip çıkalım
Bu sırada, gerçek bir basın özgürlüğünün tadını çıkarabilenler, Türkiye’de zor durumda olan, özellikle de hapishanede bulunan meslektaşlarımız için sesini yükseltmek gibi bir sorumluluğa sahip.