Yüksek enflasyon oranlarını tecrübe eden ekonomilerde bu tür verilerin hepsi aldatıcı, hepsi algı yönetimi araçlarıdır.
Analizi milyar liralarla değil de oransal açıdan yaptığımızda resmin tamamı değişmekte ve ülkemizde gıda maddeleri enflasyon oranlarının yüksekliğine neden olan bir faktör de ortaya çıkmaktadır.
Tarım Kanunu 21. madde esasında her şeyi açıklıyor bize. Bu kanun maddesi, “Tarımsal destekleme programlarının finansmanı, bütçe kaynaklarından ve dış kaynaklardan sağlanır. Bütçeden ayrılacak kaynak, gayrisafi milli hasılanın yüzde birinden az olamaz” diyor.
Diğer bir ifadeyle ülkemizdeki toplam üretim değeri ile ölçülen ulusal gelirin yüzde 1’ine denk gelen miktar çiftçinin cebine ek gelir olarak girer, girmesi gerekir diyor kanun.
Kanun böyle dese de 2005 yılında yüzde 0.8 olan bu oran, 2015’te yüzde 0.4’e gerilemiş, en son 2023’te ise yüzde 0.2 olarak gerçekleşmiştir.
Başında TC olan Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2023 Yılı Bütçe Gerekçesi Raporu söylüyor bunu.
Maliyetlerin geometrik olarak yükseldiği, üreticinin elde ettiği değerin ise aritmetik bile artmadığı bir düzende bir de tarımsal desteklerin neredeyse sıfıra yaklaşması sanırım orta yerde duran hayat pahalılığının nedenini ortaya koymaktadır.
Böyle bir ekonomik yapıda, üretimdeki yetersizliğin diğer maliyetlerle birleşerek gıda fiyatlarını nasıl yukarılara taşıdığını görmemek ancak siyasetçilere (siyaset satanlara) yakışır bir nitelik ortaya çıkarmaktadır.