Geleneksel yemeklerimizin varlığını sürdürebilmesi için bizim de bedel ödememiz gerekiyor. Hâlâ işini hakkıyla yapan ustalarımız var. Fakat hem iyi malzeme bulmakta zorlanıyorlar hem de bu malzemeler çok pahalı.
Ne demişler: ‘‘Doğruyu söyleyen dokuz köyden kovulur.” Bunu bilmeme rağmen lafı evirip çevirmeden ve binbir dereden su getirmeden doğru bildiğimi söylemek istiyorum: Geleneksel yemeklerimizin dejenere olmaması ve mutfağımızın gerçek değerinin bilinmesi için bizlerin de bir bedel ödemesi gerekiyor.
Hayır. Merak etmeyin. Lokanta sektöründen bahsetmiyorum. Sektörün en fazla binde biri olan küçük bir kategoriden bahsediyorum. Usta işi, ustalık gerektiren geleneksel yemeklerden… Bunların pek çoğunu kaybettik bile. Günümüzdeki standart dönerin eski dönerle ilgisi az.
En büyük sorun da bizlerin geleneksel yemeklerimiz için para vermeyi reddetmesi. Bizler pide, döner gibi yemekleri birer sanat ve zanaat ürünü gibi değil, standart meta gibi görüyoruz.
100 gramı ne kadar? Tek ölçüt bu. İnanılmaz bir ülkeyiz. Gerçek çiroz tarihe karıştı, lakerda karışmak üzere ama o uydurma ‘ceviche’, ‘tiradato’ dedikleri ucubelere lüks lokantalarda insanlarımız yüzbinler ödüyor.
Çözüm elit kesimin ve üst düzey gelir grubundan insanların ustalarımıza ve kaybolmakta olan yemeklerimize sahip çıkması. Bunu yaparlarsa sadece ülkemize hizmet etmekle kalmazlar, aynı zamanda trend olan yerlerde yemekten körleşmiş damakları da bayram eder.