Corona virüsü salgınının ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çeken uzmanlar, aşırı ve şiddetli anksiyetenin bağışıklık sistemini zayıflatacağı uyarısında bulundu.

Kısa Dalga’dan Nazan Özcan salgın günlerinde yaşanan korku, endişe ve çaresizlik hisleri karşısında nasıl ruh sağlığımızı nasıl koruyacağımızı psikiyatr Prof. Dr. Sibel Çakır ve psikolog İbrahim Eke’ye sordu.
Psikolog Eke, önümüzdeki beş haftalık süreci ‘akut dönem’ olarak tanımlamamız gerektiğini belirterek şunları söyledi: “Verdiğimiz tepkileri anormal bir durum karşısında verdiğimiz normal tepkiler olarak düşünmeliyiz. Çünkü gerçekten anormal bir durum, hiçbirimizin bildiği bir durum değil bu. Bizler de dahil.
Korkuyla kaygıyı ayırt edebildiğimizde kaygı da eğer korkuyla birlikte sarmal yaratıp bizi ele geçirmiyorsa, ‘sağlıklı’, olması gerektiği kadar tepkilerle bu dönemi yönetebiliriz. Hiçbirimiz sıfır korku, sıfır kaygıyla bu dönemi yaşayamayız.
Mümkün olduğunca kendi kişisel kaynaklarımızın farkına varmamız lazım. Bu süreç eğer sağlıkla yönetilemezse ciddi çatışmaların aile içi çatışmaların oluğu bir şey de söz konusu olabilir. Ama tekrar birbirimizi keşfettiğimiz ilişkimizi hayatımızı keşfettiğimiz farklı biçimde elimizdeki telefonlardan, ipadlerden kurtulduğumuz birbirimize değdiğimiz bir süreç de olabilir. Kendinizle olun, esnekliğinizi kaybetmeyin, yeni beceriler bulun.
Himmet denilen kültür ötekini aşağılamaktır, dayanışma ise toplumun bir bütün olarak ayakta hayatta kalmasıdır. Evimizde tek başımızda değiliz, hep birlikteyiz, bu dayanışmayı gösterdiğimizde, kamusal aklın gereğini omuz omuza daha iyi bir sürece gidebilme olasılığımızın olacağını düşünüyorum.”
‘Uzun süreli anksiyete bağışıklık sistemini bozar’
Psikiyatr Prof. Dr. Sibel Çakır ise corona virüsünün somut bir düşman olmadığına dikkat çekerek şöyle konuştu: “Düşmanı bilir ve çarpışırsak ve ona öfkemizi kusarsak rahatlarız. Haddini bildirmiş gibi oluyoruz. Ama şimdi ortada bir düşman bulamıyoruz. Dolasıyla birbirimize öfkeleniyor olabiliriz, toplumun bir kesimine kızıyor olabiliriz, Umrecilere, sokaktaki gençlere, yaşlılara kızdık, ki en masumlarıydı, onlara aktardık öfkemizi, ama en çok kırdığımız hakikaten burada yaşlılar oldu.”
Salgının başlangıcında önce bir şaşkınlık ve şok halinin olduğunu ve anksiyete seviyesinin yoğun olduğunu anlatan Çakır şöyle devam etti: “Ama yavaş yavaş ve belirsiz bir süreçte devam eden bir hale geldi. Bu devamlılık ne kadar sürecek bilmiyoruz, yüksek dozda anksiyeteye giderse o zaman riskli şiddetli ve uzun süreli bir anksiyete insanın fizyolojisini bozar, bağışıklık sistemini bozar, depresif bir ruh halini getirebilir. Ama başlangıçtaki anksiyeteyi biz bir miktar faydalı buluruz. Birbirimize ve yöneticilere güvensizlik hali kaygılarımızı arttırıyor. Ruh sağlığı açısından riskli bir grup var. Mesela daha önce psikiyatrik tedavi görmüş olanlar, yaşlılar, sağlık çalışanları, azınlıklar, bağımlılıkları olanlar psikolojik sorun yaşamak açısından da riskli ve bunlar toplumun yüzde 20-30’una tekabül ediyor.”