Dipl.M.S.Astrol. NESLİHAN KAZDAL
uranesinfo@gmail.com
uranes.org
Sonbahar ekinoksuyla girdiğimiz Terazi döneminde dengeyi bulma çabasında olacağımızdan, ikili ilişkiler ve ortaklıkların gündemimizde yer alacağından eşitlik, diplomasi, barış, uzlaşma, stratejik aklı kullanma ve tarafsızlık gibi eksenlerden geçeceğimizden bahsetmiştik.
Halbuki hem bireysel hayatlarımızda hem de kollektiften yansıyanlarda bunun tam ters yönünde konulara maruz ve mecbur kalıyor olabiliriz. O mecbur kalma meselesi kontrolümüz dışında gelişen, bizi aşan, bir sisteme karşı bir iki kişiymiş gibi ezen ve ne zamandır halı altına süpürülen bir dolu hakikati tüm karanlık ve aydınlığıyla önümüze süren dokularda çalışabilir. Nerede denge, nerede eşitlik, nerede adalet?
14 Ekim 2023 Cumartesi gecesi 20:54’te 21 derece Terazi’de, Güney Ay Düğümü ekseninde gerçekleşecek ve çok güçlü dinamikleri içinde barındıran yeni ay ve güneş tutulması bu temaların kendini ifade etmesinde geçmişten gelen zorlukları da beraberinde getirebilir; uzlaşmak adına yüzeyde kalınarak köküne, derine inilmemiş dokuları şimdiye taşıyabilir.
Uzlaşma iki tarafın eşit ve denk anlaşmasını gerektirir. Uzlaşmanın olmadığı yerde belki bir taraf çok vermiş, bir taraf çok almış ve denge tam olarak sağlanamamıştır. O zaman tarafsızlık ilkesi ve denge bozulur, bir zaman sonra doyma ve patlama noktasına ulaşır. Bunun sonucu ne ortaklık ne ilişkinin kalması, düşüncenin terkedilip eylemle tepki verilmesi olabilir. Terazi’nin karşı kutbu Koç’un gölgeleri: savaş, kavga, fütursuz eylem, şiddet, bencil rekabet -sen öyle mi yaptın, ben dahasını yaparım-, sadece kendinden taraf olma vs.
Geriye çeken bir tutulma
Her güneş tutulması bir yeni ay, bir yeni başlangıç fazıysa bu tutulmanın her türlü ikili ilişkiler, ortaklıklara yeni bir gözle bakmaya çağırdığını söyleyebilir; karşımızdakini duyarak, dinleyerek, diplomasiyle, akılcılıkla, tarafsız kalarak bu yeni başlangıç dönemini olumlayabiliriz.
Ve fakat burada aşina olsak da artık işe yaramayan, bizi zora koşan, tüm gölgelerini beraberinde getiren Güney Ay Düğümü Terazi’nin kafasını çevirme, görmezden gelme, uyumlanmak adına farketmez deyip geçme dokusunu geride bırakmamız gerekir. Biz bırakmazsak şartlar bizi bırakmaya zorlayabilir. Artık içinden çıkılmaz, daha fazla kaçılamaz bir noktaya vardığımızı, bunun baskısını hissedebiliriz.
Güneş ve Ay’a sert teması olan ve tavizsiz mecbur bırakan Plüto’yla pazarlık yapmak mümkün olmayabilir. Zorlu olsa da bu mecbur olduğumuz uzlaşmaya girmenin ‘özgürleştirici’ olacağına ve esas yükseltecek ‘gücün’ buradan geleceğine güvenebiliriz. İlişkilerin, ortaklıkların, düşmanlıkların, diğeriyle ilintilenmenin dönüşümü ancak fırtınanın gözüne bakarak, onu kabul edip geçmişle yüzleşerek, yenisi için eskiyi temizleyerek mümkün olabilir.
Bu dokular kendi acılarımıza, geçmiş yaralarımıza objektif bir şekilde bakmayı da gerektirebilir. Bunun için de gönüllülük gerekir. Koç’taki Chiron ve Kuzey Ay Düğümü ilişkilerdeki denkliği ve dengeyi bilerek sağlıklı bir benliği seçen, geçmişin değişmez izlerini gören ve olgunluğunu bu şekilde kendine katan bir yön olarak çalışabilir.
Bu temaları belki bir aydır bireysel hayatımızda, sosyal çevremizde veya yaşadığımız toplum ve dünya düzeninde gözlemliyor olabiliriz. Etkilerini önümüzdeki altı ay ile bir sene arasında yaşayabiliriz.
Hız ve her iki boyut
Yetmez, Uranüs’ün bu yeni aya uyumsuz, görünmez açısı huzursuz, sağlıksız, ani ve fevri patlama dokularını getirebilir. İçinde bulunduğumuz durumu sağlıklandırmak için o uyanışa, ortaya çıkışa bakmak belki çok yoğun ve bitmeyecekmiş gibi hissettiğimiz o hakikatten hızla sıçrayıp başka bir boyuta geçmemize yardımcı olabilir. Çünkü bakmak uyanmak demek. Uyanmak da yeni bir ortaklığın, diyalogun, dengenin başlaması için kaçınılmaz.
Haritanın yükseleni İkizler temaların iki boyutu olduğunu gösterip, madalyonun bir de öteki tarafına bakmayı hatırlatabilir. Tarafsızlık ve farklı bakış açılarına açık olmak burada da kendini hissettirir. Önemli olan mesajı bir yerden alıp diğerine iletmek ve bu köprü görevini görmektir, bir yerde sabit kalmak değil. Değişkenliğe karşı esnek kalmak akışkanlığı getirebilir.
Tutulmanın yöneticisi Venüs’ün henüz Başak’a geçmiş olması ilişkilerdeki sevgi ve denge alışverişinin faydalı olma, hizmet etme ‘koşulları’nı çalıştırabilir. Karşısında konumlanan Satürn bu alışverişte kısıtlayıcı bir rol oynayıp somut ve gerçekçi bir sevgi ve değer alışverişi için ciddi yüzünü ilişkilere yansıtabilir. Yine de yükselen yöneticisi Merkür’ün Terazi’deki yerleşimiyle Başak’taki Venüs’ün karşılıklı ağırlamaları diplomasi diliyle sistemi işletecek bir değer sistemini birlikte çalıştırabilir. Henüz Akrep’e geçmiş olan Mars’a Satürn’ün desteği, verilmesi gereken kararlı ve güçlü mücadeleleri somutlaştırabilir.
Masumiyet, yardım ve sabianlar
Tutulma haritasında Güneş ve Ay’ın 5. evde konumlanması yeni başlangıçların çocuklar, yaratıcılık, kişisel sahne, aşk alanlarında olacağının işareti. 21 derece Terazi’nin Sabian sembollerinde de karşımıza bir çocuk masumiyetinin çıkması aynı mesaja çifte vurgu gibi. Diyor ki;
Bir çocuk çeşmeden kuşlara su veriyor
Bu sembol başkalarına yardım elini uzatan, insanların veya hayvanların ihtiyaçlarına koşan, özellikle de kendi kendisine pek yardımcı olamayanlara yardımcı olan birine, verici bir tabiata sahip olmaya işaret eder. ‘Çocuk’ imgesi masumiyetin temsili, ‘Kuşlar’ manevi mesajların göstergesi, ‘Su’ ise empati ve duygusal enerjinin akışkanlığının ifadesidir.
Başkalarına belki çok basit, küçük, koşulsuz yardımlarda bulunduğumuzda, sevgi gösterip mutluluğu paylaştığımızda içinde bulunduğumuz durumu tahminimizin ötesinde canlandırıp tazeleyebiliriz. “Bunun bana ne faydası var” tavrını bırakıp insanlarla ilgilenmek, onlarla meselelerini paylaşmak herkese iyi gelebilir. Hayatımızın meşguliyetlerini bir kenara alıp başkalarını besleyip korumaya bakalım. Göstereceğimiz çaba küçük, ödülüyse kesinlikle buna değecek büyüklükte olabilir.
Geçmişten yansımalar
Bundan önceki son Terazi tutulması 2016 yılının mart ayında gerçekleşmişti. Belki o dönemde ilişkilerimizle ilgili her ne kararlara varıp farkındalıklar yaşadıysak şimdi elimizdekileri ileri taşımak için neleri geride bırakmaya hazır ve razı olduğumuzu değerlendirebiliriz.
Ve tabii bu tutulmanın 2004 senesinde, on dokuz sene önce yine aynı derecede gerçekleştiğini, yine Chiron’un yara ve iyileşme dokularının olduğunu düşünerek o zaman hayatımızda ne gibi başlangıç ve bitiş temaları oluyordu, oraları tarayıp şimdinin olgunluğu ve gerçekliğiyle seçimlerimizi yapabiliriz.
On beş gün sonra 28 Ekim’de Boğa’da gerçekleşecek dolunay ve Ay Tutulması aşamasıyla bu tutulmanın yakın dönemdeki ilk sonucunu göreceğiz. Yanısıra geçtiğimiz bir buçuk senedir gündemimizdeki maddi ve manevi güvenlik ve kriz konularını geride bırakmaya hazırlanacak, artık elimizde somut olarak ne var bunun adını koyacağız.
O zamana dek tarafsızlığı taraf seçmeyi, karşımızdakini kaale alıp onu dinlemeyi, diğerine yardımcı olmanın kendimize de yardımcı olacağını hatırlayalım, diyalogu buradan başlatalım.
Uzlaşmaya gönüllü olmak
Uzlaşmaya mecbur muyuz diye sormuştuk. Ortak bir paydada buluşmaya da kendi yönümüzü tayin etmeye de ‘gönüllü’ olalım. Belki de bu yoğun, şiddetli, kaçınılmaz ve kontrolümüz dışındaki ‘pazarlığı’ olumlamanın en iyi dili, yolu, aklı ve kalbi buradadır. Gönüllü olarak o uzlaşma masasına oturmak, ortak payda yaratmak; bunu mecbur kaldıklarımızın, kaybettiklerimizin, elimizden gelmeyenlerin öfkesiyle değil; başkalaştırıcılığının, doğurganlığının içinden yeni ortaklıkları, eşitlik tanımını yaratmaya aday olarak ifade etmek.
Bunun için tutulmada boş kalan ve bir çıkış yolu vaat eden yön Yengeç’e bakarak şefkati, besleyiciliği, empatiyi ilişki soframıza taşımaya, kendimizi ve hedeflerimizi dönüştürmeye niyet edelim. İlişkilerimizin dinamiğini belki o zaman başka şekilde tanımlayabilir, maneviyatla aklı birleştirebiliriz.
İlişkilerin dönüşümü bireylerden, toplumların dönüşümü ilişkilerden geçsin dileyelim. Belki buna mecbur hissetmeyip gönüllü ve razı olabiliriz.