Yavuz Bingöl’ü de severdim. Ne diyeyim, sevmezdim mi diyeyim? Yavuz Bingöl’ü dinlerdim. Ne diyeyim, dinlemezdim mi diyeyim? Fakat o da şimdi, vakit bulursa saraylardan, lütfen beni dinlesin az: Sorun tek başına senin, benim, şunun, bunun, onun iktidara, saraya; oturmuş, seçilmiş yahut kendinin seçilmiş kişi olduğuna inanmış muktedirlere yapışması değil.
… 11 yaşında çocuklar, muktedirlere değil, öldürülmüş bir çocuğun hatırasına sarılmak istediği için terör zanlısı olarak yargılanıyor; polislerce itilip kakıldıktan sonra. 12-15 yaşında çocuklar o arkadaşlarını destekledikleri için de sanık yapılıyor. “Anasını yuhalatmak insani bir şey” denen öldürülmüş çocuğu anmak için Taksim’e ekmek götürmüş 14 çocuk, önce dövülüyor, sonra Ağır Ceza’ya havale ediliyor.
Bak, Yasin’in de, Berkin’in de, Ceylan’ın da, Uğur’un da, çocuk çocuk, bu memlekette öldürülmesi esas sorun; ölü çocuklar üzerinden bir de ayrımcılık yapılması. Sorun, o çocuk için muktedirlere “insanilik” arz ederken sen, Türkiye’nin her yanında çocuk, genç ya da yetişkin, nice insanın başka türlü “insani” tepkileri yüzünden hırpalanması, yargılanması, terörle suçlanması; genç bir öğretim üyesi kadının, 11 ay hapse mahkum edilebilmesi.
Sorun tek başına, senin, şunun, bunun Yavuz ya da Havuz olması değil… O Havuz’da çocukların, insanların boğulması!