Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
“Dünyayı kadınlar kurtaracak” hiç bu kadar gerçekçi bir ‘siyasi hedef’ olmamıştı. Artık öyle! Elbette otoriterliğe, diktalara, dayatmalara, tahakküme karşı erkekler ve her toplumsal cinsiyet kimlikleriyle de. Maçoluk ve demokrasilerin, cumhuriyetlerin de otoriterleşmesi; diktalarla maçoluğun azdırılması, maçoluk ile militarizm, etnik nefret ve şiddet arasındaki bağlar o kadar açık ki.
Kadınların katli, maçoluk, erkek otoriterliği, otoriter devlet, despotizm, dikta, tahakküm elbette sadece kadınların sorunu değil. “İntiharla sürükleyebilen, kişilikleri ezebilen” askerlikte, “dayatma müfredatlı” okulda, “babanın diktatör, annenin ya itirazsız ya gönüllü diktaya yardımcı olduğu” ailede, “patronun, amirin” baskı uyguladığı işyerinde, önlerine polis barikatı dikilen “LGMD ve Dmd hastaları”nın karşısında hep onlar var. Hayatını, ruhunu, insanlığını kaybeden yahut travmalarla, yaralarla hayata devam eden herkesin sorunu. Mesele farkında olmak. Mesele bunun bir sistem olduğunu görmek. Mesele itaa-biat boyunduruğundan aklını ve kalbini kurtarabilmek.
Neden öncelikle kadınlar? Çünkü her yerde, bir biçimde bu manevi ve maddi şiddeti, baskıyı, tahakkümü en çok hisseden onlar. Küçücük bir Narin de olabiliyorlar, büyüyüp bir sokakta kendi kanına başını uzatıp yatmış bir genç kadın da. Ya da yaşanmamış yaşatılmamış hayatların hayal kırıklıklarına boğularak yaşlanıyor, ruhları tükenmiş bir anne, bir nine! Farkındalıkları daha yüksek çünkü. Çünkü bizzat yaşıyorlar, bizzat öldürülüyorlar! Öncelikle kadınlar, çünkü, bir erkeğin yetişmesi, “maço modeli”ne terk edilemeyecek kadar öncelikle onların da sorumluluğunda. Otoriter baba yaygınlığına rağmen. İkinci paragrafta “Maçoluk ve demokrasilerin, cumhuriyetlerin de otoriterleşmesi; diktalarla maçoluğun azdırılması, maçoluk ile militarizm, etnik nefret ve şiddet arasındaki bağlar o kadar açık ki” diye yazmıştım. Sadede geleyim: Maçoluk ile faşizm arasındaki bağları da zaten tarih yazdı, yazıyor!