EREN TOPCU
@ErenTopcu_
The Guardian’ın dün yayınladığı Martin Chulov imzalı haberde Türkiye’nin son iki yıldır IŞİD ile petrol ticareti içinde olduğu öne sürülüyor (1). Fakat bu iddia yeni değil. Önceki yıllarda New York Times’ın IŞİD hakkında yaptığı bazı haberlerde de aynı iddia gündeme taşınmıştı. (2)
Irak ve Suriye orduları, Suriyeli muhalifler ve cihatçılar, Libya ordusu ve milisleri, Türkiye, Mısır, Taliban ve ABD ve koalisyon ülkeleri… Hepsi IŞİD’le savaşıyor; anca IŞİD durdurulamadığı gibi gittikçe yayılıyor.
Örgüt Irak ve Suriye’deki kilit şehirleri ele geçirdi ve amacını duyurduğu bir yıl öncesinden bu yana 10’un üzerinde ülkeye hücreler konuşlandırdı.
New York Times’ın derlediği habere göre (3) IŞİD’e bugüne dek 18 ülkede 36 civarında İslami cihat grubu katıldı; destek bulunan ülkeler arasında Amerika, Kanada, İngiltere, Fransa, Tunus, Fas, Mısır, Rusya, Çin ve Avusturalya da var, Türkiye ve Türki cumhuriyetler de. Bunların çoğu ufak gruplar, ancak örgütün yeni olduğu bölgelerde ağ kurmasına olanak sağlıyorlar.
IŞİD’in temel hedefi pek çok ülkeye yayılmış bir halifelik kurmak. Örgüt bölgeyi kontrol altına alıp yöneterek, yerel örgütlerin içine sızarak ve bu örgütleri bünyesine katarak üç adımda yayılıyor. Diğer İslami cihat örgütlerinden farklı olarak ele geçirdiği bölgelerde yönetimi bir devlet gibi ele alıyor; su, yol, yargı hizmeti sağlıyor ve pek tabii şeriat kanunlarını dayatıyor.
Örgüt yerel grup liderleriyle yakınlaşarak kaleyi içeriden fethediyor; liderleri gözdağı yoluyla etki altına alıyor ve kritik zamanlamalarla ‘uyuyan hücreler’ adı verilen bu oluşumları harekete geçiriyor. Ramadi’nin istilasında olduğu gibi ve belki şu anda Türkiye’de de olmakta olduğu gibi.
IŞİD’in temel gelir kaynağı petrol
IŞİD’i dünyanın en varlıklı terör örgütü haline getiren de petrolden elde ettiği gelir. Öyle ki örgüt yakın zamanda kendi parasını bastırdı.
Geçen yıl uzmanlarca yapılan araştırma sonucuna göre örgütün Irak ve Suriye’de ele geçirdiği onlarca rafineriden elde ettiği günlük gelir 1-2 milyon dolar arasındaydı. (2) The Guardian’ın son haberine göre ise bu gelir günlük 1-4 milyon dolar arasında. (1)
Yine New York Times’ta yayınlanan IŞİD’in petrol kaynaklarını ve satışını inceleyen Eylül 2014 tarihli haberde (4), örgütün Irak’tan Türkiye’ye, Türkiye’nin güney koridorundan yaptığı kaçak petrol geçişi ve Pentagon’un bundan rahatsızlığı konu ediliyordu.
Rahatsızlığın belirdiği dönemde Türkiye, Irak’ta rehin alınan 49 diplomatının güvenliğini riske atamayacağını öne sürerek bu geçişi engellemeye yanaşmamıştı.
‘Kaçak petrol ticaretinin kilit noktası Türkiye’nin güney koridoru’
‘Hazine’nin Savaşı: Yeni Finansal Savaş Çağının Zincirinden Boşanışı’ isimli kitabın yazarı Uluslararası Stratejik Araştırmalar Merkezi Başdanışmanı Juan Zarate şöyle diyoru: “IŞİD’i zayıflatma ve yok etme çabaları için büyük bir tehlike teşkil eden bir düş kırıklığı bu. Türkiye bu koalisyonda birçok anlamda tehlikeli bir kart ve önemli bir NATO müttefiki. Ancak IŞİD’e gelir, mücahit ve destek akışını kesme niyeti ve yetisi konusunda net değil.”
Bölgeyi ziyaret eden Brookings Doha Center dış politika görevlisi ve Irak Enerji Enstitüsü’nün yöneticisi Luay el Hatib, Irak’ta IŞİD kontrolündeki topraklarda şu anda günde 25 ila 40 bin varil petrol elde edildiğini ve karaborsada bu petrolün değerinin 1,2 milyon dolar olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Bu kaçak ticaretin kilit geçiş noktası Türkiye’nin güney koridoru. Türkiye bu kara ekonominin parçası haline geliyor.” (4)
‘Türkiye sevkiyata göz yumuyor’
Amerikalı yetkili David L. Phillips ise şunları söylüyor: “Buna göz yumuyorlar çünkü düşük fiyatlı kaçak petrolden kazanç sağlıyorlar, bundan çıkar sağlayan kayda değer sayıda Türk ve hatta devlet adamı olduğundan eminim. Geçiş yolunu destekleyen zincirdeki kişiler, aileler ve organizasyonlar gayet yerleşik, bazıları onlarca yıldır, Saddam’ın ABD’nin ‘yemek için petrol’ kampanyası zamanında yaptığı kaçakçılık işinden bu yana bu işi yapıyorlar. O gümrükler hiçbir zaman mühürlenmedi ve mühürlenmeyecek.”
Haberde konuyu analiz eden uzmanlar, ABD’nin uzun vadedeki planının Türkiye’yi kaçakçılık şebekelerini çökertmeye ikna etmek -ki Batılı bir diplomat bu şebekelerden bazılarının güçlü bir Türk elitine ait olduğunu iddia ediyor- hedefinin de ham petrolü petrokimya ürünleri haline çeviren rafineriler olduğunu öne sürerken, istihbaratın yavaş bir süreç olduğunun altını çiziyor.
‘Güçlü elit’in Powertrans ile ilgisi var mı?
Nokta dergisi bu haftaki sayısına Habur ve Mersin sınır kapılarından yapılan petrol kaçakçılığını taşımış (5).
Haberde bu bağlamda göze çarpan iki nokta var: Hürriyet gazetesinin Washington temsilcisi Tolga Tanış’ın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından dava edilen ‘POTUS & Beyefendi’ isimli kitabında konu ettiği Powertrans-Çalık Holding bağlantıları ve Kuzey Irak’tan Türkiye’ye yapılan petrol kaçakçılığını konu alan Reuters araştırması.
Makalenin içeriğinin New York Times’ın iddiasıyla yakınlık taşıyor olması ilginç: “Gümrük mevzuatına göre transit sevkiyat yapan firmaların taşınan ham petrolü yurtta bırakması yasak. Ancak Powertrans sevkiyatları boşaltım kontrollerinde çok sayıda tankerde ham petrol yerine ‘su’ çıktı. Habur sınır kapısından petrol yüklü giren tankerlerin yolda boşaltılıp yerine su doldurulduğu tespit edildi. Yapılan bu tespitler üzerine Mersin Gümrük Muhafaza Kaçakçılık ve İstihbarat Müdürlüğü’nce soruşturma başlatıldı. İddiaya göre o soruşturma Ankara’dan güçlü eller devreye girince duvara tosladı. Böylelikle ancak bir rafineride işlendikten sonra piyasaya sürülebilecek ham petrolün kime gittiği sorulamadı. Soruşturmanın kesilmesinin ardında Powertrans’ın ‘kuvvetli siyasi bağlantıları’ olduğu konuşuluyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın CEO’su olduğu Çalık Holding bünyesinde faaliyet gösterdiği ortaya çıkmıştı.”
Tekrar alıntılamak gerekirse; “Uzmanlar ABD’nin uzun vadedeki planının Türkiye’yi kaçakçılık şebekelerini çökertmeye ikna etmek -ki batılı bir diplomat bu şebekelerden bazılarının güçlü bir Türk elitine ait olduğunu iddia ediyor- hedefinin de ham petrolü petrokimya ürünleri haline çeviren rafineriler olduğunu öne sürerken, istihbaratın yavaş bir süreç olduğunun altını çiziyor.” (4)
The Guardian’ın ABD’nin mayıs ayındaki operasyonunda öldürülen IŞİD petrol kaçakçısı Ebu Sayyaf’ın karargâhında ele geçirildiğini iddia ettiği Türkiye’nin IŞİD petrol ticaretine kolaylık sağladığına dair belgeler haberinin (1) ardından görünen o ki gerekli istihbarat süreci tamamlandı. New York Times’ın haberi bu bağlamda okunabilir. (4)
Neden şimdi?
Son iki ayda IŞİD’e karşı Batı kamuoyunda yoğun bir farkındalık yaratıldı. Bu kampanya IŞİD militanlarının gemiyle Avrupa’ya geçtikleri iddiasıyla hız kazandı.
Ardından Fransa’da IŞİD tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen terör saldırıları yaşandı. İngiltere’de de kamu dikkati örgüt üzerine çekildi. Son 10 günde ABD basınına ana akım ve bağımsız medya tarafından bolca IŞİD belgeseli servis edildi.
Mısır Kahire’yi tehdit eden IŞİD üzerinden dünyayı IŞİD’le mücadeleye davet etti. İtalyan konsolosluğu saldırısı dışında Mısır’da bir IŞİD eylemi gerçekleşmedi…
Ancak Türkiye arenaya hızlı bir giriş yaptı. İran ile yapılan nükleer anlaşmanın bu süreçte kilit bir rolü olmalı.
Anlaşmanın ardından zamanlama ve gerekçe İncirlik’in ABD kullanımına açılabilmesi için çok elverişliydi. Nükleer anlaşma İran’ı bağlıyor gibi görünse de anlaşmayla ilgili hem İran’a hem de Obama hükümetine güvensizlik var. İran ihlal veya iştirakle her şekilde bölgedeki karmaşaya çanak tutmak durumunda kalabilir.
Bu durumda çıkarlara bakabiliriz; İncirlik’in kontrolünün bu dönemde ele geçirilmiş olması hiç şüphesiz ABD’nin elini kuvvetlendirecek. Öyle görünüyor ki mevcut durumda Körfez Savaşı’ndan bu yana İncirlik Üssü’nü ilk kez kullanabilecek ABD bu durumun en karlı aktörü. Erdoğan’ın karşılığındaki asgari payı ise PKK’yı hedef alarak HDP’yi yıpratmak.
Savaş buna değer mi?
“10-30 bin arasında askeri gücü olan IŞİD, Suriye ve Irak’ta yenilir de komşusu Türkiye’ye yönelirse Erdoğan buna karşı koyamaz. IŞİD’in Suriye ve Irak’ta yenilip Türkiye’ye yönelmesi, bu ülke için buhran dolu çatışma yıllarının başlaması demek…”
Bunlar Sadullah Zarei’nin sözleri… (6)
Türkiye yapayalnız uçurumun kenarında duruyor
Radikal Gazetesi 25 Temmuz tarihli haberinde, İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani’nin danışmanı ve Fars haber ajansı analisti Sadullah Zarei’nin Kenan Çamurcu tarafından çevirilen makalesini yayınladı. (6)
Zarei “Türkiye artık yapayalnız uçurumun kenarında duruyor” diyor.
New Yorkt Times’ın haberi (3) ve söylentiler doğrultusunda IŞİD’in uyuyan hücrelerinin ülke sınırları içerisinde olabileceği, Hüda-Par benzeri oluşumlar üzerinden uyanabileceği ihtimali yok sayılamaz.
IŞİD’e karşı başlatılan operasyonda IŞİD noktaları yerine PKK kamplarının hedef alındığını da göz önüne alırsak, Türkiye’nin IŞİD ile mücadelesi samimi midir?
Zarei’nin iddiaları öyle düşünmediğini gösteriyor: “Kürtler Kobani’yi IŞİD’den tamamen temizledi. Dolayısıyla Türkiye’nin dünkü saldırıları IŞİD’in gücü bulunmayan bölgeye oldu. IŞİD, Halep’i Türkiye’ye bağlayan kuzeydeki otobanda mevzilendi ve buradan hâlâ destek alıyor. Bu otoban kesilse IŞİD biter. Türkiye-Halep otobanından şu anda yardım alan IŞİD, otoban bir hafta kesilse Halep, Rakka ve Deyr ez-Zor’dan ya kaçar ya da yok olur. Erdoğan IŞİD’e zarar vermek isteseydi bunu Halep’te yapardı, Kobani ve Kamışlı’da değil!”
Yine de Sadullah Zarei durumu çözümsüz görmüyor: “… Erdoğan’ın ABD ve NATO’yla Suriye’ye saldırısına hem IŞİD’den, hem de terörizmle savaşan direnişten sert tepki gelebilir. Türkiye’nin yanlış tarzını düzeltmesinin tek imkanı, Direniş cephesiyle temas ve Suriye hükümetiyle aleni ve doğrudan görüşmedir. Türkiye bu yolu seçerse (Direniş cephesiyle ilişki, Suriye hükümetiyle doğrudan görüşme) İran’ın ciddi desteğini göreceği kesindir.”
IŞİD bir savaş planı haritasına saplanmış raptiyeler gibi. Mevcut durum gösteriyor ki petrol bakımından zengin bölgelerin neredeyse tamamı IŞİD tarafından ele geçirilmiş durumda. Acaba ABD’nin hedefi PKK ve IŞİD’i karşı karşıya getirerek her ikisine karşı yapılacak bir operasyonla bölgedeki karmaşayı Kürdistan’ın kuzeyine taşımak ve bölgeyi mayından arındırırcasına IŞİD’den arındırarak petrol yataklarını ve sevkiyat yollarını tümüyle kontrol altına almak mıdır? Belki de…
Ancak ABD’li analistler İran’ın nükleere ayıracağı fonu Hizbullah ve Esad rejimine aktarması ve IŞİD’in de evrilerek Hizbullah gibi tanınması ve devletleşmesinin de mümkün olduğu ihtimallerini değerlendirerek, bölgedeki girişimin yalnız Türkiye için değil ABD için de yıllarca içinden çıkılamaz bir hal alabileceğine dikkat çekiyor.
- 1- The Guardian, Turkey sends in jets as Syria’s agony spills over every border
- 2- NY Times, How ISIS Works
- 3- NY Times, How ISIS Expands
- 4- NY Times, Struggling to Starve ISIS of Oil Revenue, U.S. Seeks Assistance From Turkey
- 5- Nokta, Habur’da Petrol, Mersin’de Su
- 6- Radikal, İran’dan çarpıcı Türkiye-IŞİD analizi