MESUDE ERŞAN
@mesudersan
mesudeersan@diken.com.tr
İstanbul Bilgi Üniversitesi Spor Yöneticiliği Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi İlknur Hacısoftaoğlu, spor yapan çocukların, spora özgü farklı ihmal ve istismarlardan korunması gerektiğini söyledi.
Mersin’de geçen hafta, yaşları 12 ile 15 arasında değişen altı çocuğa cinsel istismarda bulunduğu gerekçesiyle tutuklanan futbol antrenörü H.B. (63) hakkında 90 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Başsavcılıkça hazırlanan iddianamede, H.B.’nin çocukların okuluna giderek futbol maçlarını izlediği, bu şekilde iletişim kurduğu ve tanıştıkları belirtildi. Savcılık, H.B.’nin ayrı ayrı çocuğun cinsel istismarı suçundan cezalandırılmasını talep etti.
İstismar deyince akla ilk gelen örnekteki gibi cinsel istismar. Elbette sorunun parçalarından biri bu. Ancak ihmal ve istismarın farklı boyutları var: Başarı, performans, rekabet sporun önemli motivasyonlarından olsa da çocuğun beden ve ruh sağlığının korunması aslında hepsinden önemli. Başarıya giden yol, şiddet ve istismarın hiçbir çeşidinden geçmemeli. Çocuk sporcuyla antrenör, masör ya da diğer ilgili aktörler arasındaki çoğu zaman katı olan hiyerarşi, istismara dönüşmemeli.
Hacısoftaoğlu, sporda çocuk hakları ihlallerinden korunmak için mutlaka ve mutlaka kurumsal politikalar oluşturulması gerektiğini söylüyor. İlgili eğitimler önemli olsa da mucizevi etkileri yok, fazlası gerekiyor: “Kurumların ‘Artık ben çocuklar için güvenli bir alanım’ cümlesini gururla söyleyeceği bir kültür yaratılmalı. Bunun için çocukların ve diğerlerinin katılımıyla ihlaller tespit edilmeli, gerekli önlemler alınmalı ve çocuk koruma politika belgesi yazılmalı, davranış kodları belirlenmeli ve tüm paydaşlar eğitim almalı.”
Bu konuda iyi örnekler var. Sosyal Güçlendirme İçin Spor ve Beden Hareketi’nin (BoMoVu) Sosyal Değişim İçin Spor Beden Hareketi Programı Geliştirme Rehberi’nde yer alan örneklerden birkaçı şöyle:
* Britanya’da 2001’de çocuk merkezli bir spor kültürü oluşturmak ve spor organizasyonlarında çocuk korumayı teşvik etmek amacıyla Çocuklara Karşı Kötü Muameleyi Önleme Kurumu (NSPCC) bünyesinde Sporda Çocuk Koruma Birimi (CPSU) kuruldu. Birim, çocuklara yönelik çalışmaları organize eden en üst kuruluş
* Kanada sporunun tepe kuruluşu Sport Canada, Ulusal Spor Örgütü (National Sport Organization-NSO) aracılığı ile taciz ve istismar konusunda çeşitli politikalar ve sorumlu görevliler belirleyerek sporda çocuk koruma organizasyonları geliştirmiştir.
* 1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren Avustralya Spor Komisyonu spordaki istismar, taciz ve ayrımcılığa karşı strateji (Harassmentfree Sport Strategy) geliştirmeye başları ve 2001’den itibaren söz konusu stratejiye çocuk koruma programını dahil ederek, önleme çalışmalarını artırdı.
* Almanya Münih deklarasyonuyla Alman Olimpik Sporlar Konfederasyonu (Deutscher Olympischer Sportbund- DOSB) ve Alman Spor Gençliği’nin (Deutsche Sportjugend- DSJ) başlattığı istismarı önleme çalışmaları, 2010’dan itibaren DSJ bünyesinde düzenli olarak bir araya gelen gruplar ile ulusal düzeye taşındı. DSJ’ye üye her örgütün bir çocuk koruma sorumlusu görevlendirilmesiyle yapılan toplantılar sonucunda çocuk koruma programları için politikalar geliştiriliyor.
Hacısoftaoğlu konuyla ilgili sorularımızı yanıtladı:
Çocuk sporcuların uğradığı hak ihlalleriyle ilgili dünya ve Türkiye’den veri, araştırma vs. var mı?
Çocuk sporcuların uğradığı hak ihlalleriyle ilgili çok sayıda çalışma mevcut fakat bunlar batıda dahi görece yeni çalışmalar. İngiltere, Avustralya ve Kanada bu konuda çalışmalara başlayan öncü ülkeler. Diğer batı ülkelerinde de çalışmalar son 20 yılda hızla artıyor. Son 20 yılda sporcuların çocukların hak ihlallerine karşı yükselen sesin de etkisiyle konuşmaya başlamasıyla konu gündeme gelmeye başladı. ABD’de örneğin Simon Biles gibi efsanevi bir jimnastikçinin de içinde bulunduğu milli jimnastik takımı, takımın doktoru tarafından istismara uğradıklarını yıllar sonra açıkladılar. Konu hakkında bir belgesel yapıldı ve tartışmalar halen devam ediyor.
Türkiye’de ise halen sınırlı sayıda çalışma var. Çok uzun bir süre biz çocuk sporcuların herhangi bir hak ihlali yaşayabileceğine dair bir söz edemedik. Bu sporun hiçbir kontrol ve müdahaleye gerek olmadan çocuklar için iyi ve onlar için geliştirici olduğu ön kabulüne daha doğrusu ilizyonuna dayanıyordu. 2000’lerde yapılan birkaç nicel öncü, küçük çaplı çalışmalar var. Daha sonra Erdal Çetin bireysel sporlarda çocuk istismarı üzerine bir doktora tezi yazdı. Danışmanlığını yaptığım bu çalışma oldukça nitelikliydi.
‘Acı yoksa, kazanç yok’ istismara dönüşebilir
Ne tür ihlaller yaşanıyor?
Sporda hak ihlalleri çok geniş bir çerçevede ifade edilebilir. Biz daha aslında bir çocuk hakkı olarak sporu tanımlamaktan dahi çok uzağız. Öncelikle bunu yapmalıyız. Şu sıralar bununla ilgili bir sivil toplum kurumu oluşturma çabası içindeyiz. Spor çocuklar için bir hak olarak tanımlanması gerekiyor. Fakat hemen sonra güvenli bir alanda spor yapmaya hakkı olduğunu da eklemek gerekiyor.
Çünkü çocuğun yetişkinlerle bir arada olduğu diğer alanlarda olduğu gibi bu alanda da alanda çocuğun korunması ve güvende olması belirli ilkelerin izlenmesine bağlı. Bu ilkelerle alan güvenli hale getirilmediğinde çocuk istismarının farklı biçimlerinin bulunması kaçınılmaz. İstismar farklı biçimlerde olabilir. Fiziksel, duygusal, cinsel istismarlar ve ihmal çocuk istismarının genel kategorileri.
Altını çizmek istediğimiz bir konu da şu: Bu istismar biçimlerinin olup olmadığının anlaşılması için spora özel istismar biçimlerinin de bilinmesi gerekir. Çünkü beden merkezli bir aktivite olarak spor istismarın kendine has biçimlerini içinde barındırıyor. Örneğin ceza olarak çocuğa fazla antrenman yaptırarak yaralanmasına (sakatlanmasına) yol açmak bir fiziksel istismar biçimi. Ve sporda çok normal görülür. Ya da “no pain no gain” (acı yoksa, kazanç da yok) ilkesiyle gelişim çağındaki ergen bir çocuğun kendini yaralamasına izin vermek bir yetişkinin bulunduğu alanda ihmal davranışına örnek olarak verebilirim.
Antrenörlerde çocuğa bağırmanın, ona kötü davranmanın onun spor alanındaki başarısını artıracağı yaklaşımıyla çok sık karşılaşıyoruz. Tüm bu davranışlar çocuğa karşı bir motivasyon aracı olarak kullanılsa da duygusal istismar anlamına geliyor. Bireysel sporlarda antrenör ile çocuk arasında olması gereken mesafenin çoğu zaman kayboluyor. Mutlaka yetişkin ve çocuk arasında olması gereken mesafenin korunması gerekiyor.
Türkiye’de çocuk sporcularla ilgili bu alanı düzenleyen, yazılı bir kural, yönetmelik vs. var mı?
Türkiye’de çocuk sporcularla ilgili alanı genel olarak düzenleyen yazılı bir kural ve yönetmelik ne yazık ki yok. Daha çok proje bazlı çalışmalar var. Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) bu konuda Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA) üzerinden çevirdiği ve merkezi yapı üzerinden uymakla yükümlü olduğu kurallar var. İlk defa çocuk koruma birimi de TFF tarafından kuruldu. Fakat şu an ne yapılıyor bilmiyorum.
Eskrim Federasyonu bu konuda bir çalışma başlattı. Atletizm Federasyonu tüm çocukla çalışan antrenörlerine çocuk koruma eğitimi almayı koşul olarak getirdi. Sivil toplumda bu konuda değerli çalışmalar var. Benim de üyesi olduğum BoMoVu (Sosyal Güçlendirme için Spor ve Beden Hareketi) bir çocuk koruma ve katılımı belgesi hazırladı. Belge düzenli olarak yenileniyor ki bu tür belgelerin mutlaka düzenli olarak yenilenmesi gerekiyor. Dernekten Burcu Ayan ve Nil Delahaye bu belgeyi son haline getirdiler.
Biz İstanbul Bilgi Üniversitesi bünyesindeki Bilgi Eğitim’de geçen yıl Sporda Çocuk Koruma Eğitim Grubu ile bir çalışmaya başladık. Bu 16 saatlik ve antrenörlere yönelik bir sertifika programı. Eskrim Federasyonu bu eğitimin başlangıcını aldı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraklerinden Spor İstanbul tüm eğitmenlerinin giriş düzeyinde ders almasını sağladı. 50 eğitmenine bunun eğitimini verdi. Şimdi de bunu kurumsal politikasının bir parçası haline getirmek için bir çalışma başlattı.
Sporun çeşidiyle, hak ihlalleri ilişkili mi?
Genel olarak spor alanına özgü hak ihlalleri bulunabiliyor. Aynı şekilde branşlara özgü hak ihlalleri de olabilir. Örneğin jimnastikteki fiziksel istismar biçimiyle voleyboldaki bir olmayabilir. Ortaklıklar olabilir ama farklı biçimlerde olması çok olası. Bu nedenle hak ihlallerinin giderilmesine yönelik yapılacak her çalışma mutlaka önce alana özgü dinamikleri anlamalı. Önce saha çalışması yapmalı ve hak ihlallerinin hangi boyutlarda olduğunu alanın farklı aktörlerinden öğrenerek bunu gerçekleştirmeli. Çocuk katılımı perspektifini de unutmayarak mutlaka neye ihtiyacı olduğunu, ne tür ihlaller yaşadıklarını düşündüklerini onlara da sormalı.
Konuyla ilgili çocuklara öğretilebilecek ya da önerilebilecek davranışlar var mı?
Çocuklara öğretilecek davranıştan ziyade şöyle cevaplayabilirim bu soruyu. Öncelikle her çocukla çalışan spor kurumundakiler çocuk haklarını öğrenmeli. Sonra o kuruma özel yazılmış davranış kodlarının anlatılması gerekiyor. Davranış kodları çocukla temasta bulunan tüm yetişkinlerin o alanı güvenli kılmak için, o alanda çocuğun üstün yararını sağlamak için uymakla yükümlü olduğu kodları içeriyor. Çocuklar bunlardan haberdar olmalı. Bu aslında herkesi koruyan bir sistem. Sadece çocuğu değil yetişkini de güvenli bir alanda olmasını sağlayarak koruyor. Eğilimler, alışkanlıklar, alanın kendine özgü norm ve değerleri yetişkinler için korumayı görünmez yapabiliyor. Öğrendiği gibi devam etmek daha konforlu gelebiliyor. Fakat bu önleyici politikalar aslında hepimiz için güvenli bir alan sunuyor.
Türkiye’nin konuya ilgisi ne durumda? Gündemine alan var mı?
Türkiye bu konuyu yavaş yavaş duymaya başladı. Uluslararası alandaki değişimin rüzgârı burada da hafif bir meltem yaratıyor. Direnç var. Fakat her değişimde direnç olur. Değişimin herkes için iyi olduğunu alandaki tüm bileşenlere anlatmak önemli. Bu değişim sırasında dikkat edilmesi gereken bir nokta var ama. Yapmak için yapmak, sadece vitrinde görünmesi için göstermelik hazırlıklar sunmak bizim ülkemizde ne yazık ki kurumsal kültürün bir parçası. Özellikle çocuk söz konusu olduğunda bundan uzak durmak ve her boyutuyla ve kolaya kaçmadan meseleyi ele almak gerekiyor. Ve mutlaka işin uzmanlarıyla devam edilmeli. Esen meltem aslında alanda uzman olmayan insanların da alanda söz hakkı talep etmesine neden olabilir. Kurumların da sorumluluk üstlenmesi önemli.
Ailenin başarı baskısı da istismara dönüşebiliyor!
Sorun sadece sporcu çocuk-antrenör arasında mı cereyan ediyor?
Hayır sadece çocuk antrenör arasında değil elbette. Ebeveyn-çocuk arasında da olabilir. Örneğin devam etmek istememesine rağmen aile çocuğu spora zorlayabilir. Psikolojik bir baskı uygulayabilir. Sürekli başarılı olması yönünde bir baskı yaşatabilir. Yaralanmasına rağmen devam etmesini isteyebilir. Ya da akranları tarafından şiddet uygulanabilir. Yani çocuk zorbalığa maruz kalabilir. Çalışmalar bize spor ve beden eğitimi ortamlarında özellikle ergenlik dönemlerinde çocukların çok fazla zorbalığa maruz kaldığını gösteriyor. Çünkü tamamen beden odaklı bir etkinlik, yine beden odaklı bir dönem olan ergenlikte çocuklar üzerinde olumsuz etkiye yol açabiliyor. Eğer o ortamı çocuk koruma ve güvenliği ilkeleriyle donatırsanız bunu da engellemiş oluyorsunuz.
Hak ihlallerine uğrayan çocuklarda cinsiyet belirleyici mi?
Hak ihlalleri yaşa ve cinsiyete göre farklılaşıyor. Küçük çocukken kız çocukları belirli branşlara yönlendiriliyor. O branşlarda kıza uygun şekilde davranması bekleniyor ve baskı yaşıyor. Oğlan çocuğu fiziksel istismarı daha yoğun ve kaba yaşayabiliyor. Ergenlikte pek çok kız çocuğu sporu bırakıyor. Çünkü bedenindeki değişimi anlayabilen ve bunun onun üzerinde bir baskı oluşturmasıyla mücadelede ona destek verecek kurumsal ve bireysel destekten mahrum kalıyor.
Cinsel istismar her iki cinsiyet de yaşayabiliyor. Özellikle daha erken çocuklukta birbirine görece benzer deneyimlerle çocukların cinsel istismar yaşayabildiklerini görüyoruz. Ergenlik ve sonrası 18 yaşına kadar olan dönemde kız çocuklarının cinsel istismar yaşama oranları daha yüksek ve onay inşası süreçleri yetişkinlerdekine daha benzer işliyor. Onay inşasında yetişkinler çocuğun özellikle başarılı oldukları ya da olmaya yakın oldukları dönemi sıklıkla kullanıyorlar. Bilhassa çocuk alt sınıftan geliyorsa, ebeveyn korumasında eksikler varsa istismara uğrama riski artıyor. Tabii spor ortamının mekânsal ayrışmış yapısını da düşünürsek bu risk büyüyor. Tabii her spor ortamı riskli demek değil. Şunu söylemeye çalışıyorum. Spor alanı diğer çocuğun yetişkinle bulunduğu alanlar gibi risk barındırıyor. Risklerin spora özgü kolaylaştırıcı faktörleri de var. Bunun için mutlaka alana özgü önleyici ve koruyucu politikalar oluşturulmalı.
Tesisler önemli bir sorun
Kaza, yaralanma, güvenlik vs. konularda önlem alınmaması da ihlal. Sporcu çocuklar bu anlamda korunabiliyor mu?
Bu konuda da ne yazık ki çok eksiğimiz var hala. Yaralanmalarda tıbbi tüm gereksinimleri karşılanabilen çok az sporcu çocuk var. Fizik tedaviye erişimleri sınırlı. Hele yoksulsa çok daha sınırlı. Çocuk varsa orada onayı vardır deyip yaralanmasına göz yumamazsınız, bu konuda yetişkin sorumluluk almakla yükümlü.
Tesisler önemli bir sorun. Tesis güvenliğinin sağlanmasına dönük politikalar ne yazık ki çok sınırlı. Tuvaletler, giyinme odaları, duşlar çocuk koruma ilkeleri açısından mutlaka denetleniyor olmalı. Hem hijyen hem de mahremiyet hakkı gözetilmeli. Tesis güvenliği mutlaka sağlanmalı. Benim hayallerimden biri tesis güvenliğine yönelik bir kontrol rehberi ile tüm çocukların spor yaptığı mekânların düzenli olarak denetlenmesi ve açık kalmak için asgari bir puan alması gerekliliğinin olması.
Maçlar ve antrenmanlar sırasında çocukların kullanması gereken kask veya dizlik gibi güvenlik ekipmanlarının temininden spor salonunda uygun hava sıcaklığının sağlanmasına, tuvaletlerin hijyenine, soyunma odalarında mahremiyetin korunmasına kadar her alanda gerekli önlemler alınarak çocuğun güvenliğini sağlamak yetişkinlerin yükümlülüğü.