MİNEZ BAYÜLGEN
bayulgenminez@gmail.com
@minezbayulgen
Türkiye Wushu ve Kung Fu Federasyonu son zamanlarda basında ‘skandallarıyla’ sık sık yer alıyor. Turnuvalardaki ‘şaibeli’ birincilikler, akrabalık bağları, kimi milli sporcuların başına gelen hadiseler gibi çok sayıda ilginç haberler var.
Wushu eski antrenörü ve YouTube kanalı MGTV Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Gürbüz ile Wushu sporuna dair tüm iddiaları ayrıntılarıyla konuştuk.
‘Sporcular namaza göre fişleniyor’
Bir Alevi Wushu sporcusunun Türkiye Wushu ve Kung Fu Federasyonu içinde neler yaşadığını ortaya çıkardınız. Özetle, Alevi sporcu namaz kılmadığı için dışlanıyor ve sportif yaşamı sonlanıyor. Konu Meclis’e de taşındı. Federasyon ayrıca bu sporcunun başarısız olduğunu da söylüyor. Öyle mi gerçekten?
Bu çok acı bir hikaye. Yönetim Kurulu Üyesi ve Başkanvekili Abdurrahman Akyüz bir kriter getiriyor milli sporcular için. Namaz kılmak zorunlu oluyor. Kimin kılıp kılmadığı çok yakından takip ediliyor ve sporcular buna göre fişleniyor.
Nasıl fişleniyor sporcular?
Örneğin, sabah namazlarında mescitte yoklama alıyorlar. Ayrıca dövmeli sporcular için de bir yasak var. Eğer bir milli sporcu dövmeliyse, uluslararası şampiyonaya katılamıyor. Abdurrahman Akyüz kriterleri bunlar. Alevi sporcumuz konusuna dönersek kendisi çok başarılı, elit bir sporcu. Uluslararası bir şampiyonada bileğinin hakkıyla gümüş madalya alıyor. Fakat Abdurrahman Akyüz tarafından başarısız addediliyor.
Neden?
Akyüz, “ Sen gümüş madalya aldın. Birinci olamadın. Bundan sonra yarışmalara katılmayacaksın” diyor. Perde arkasında yatan sebep ise bu değil tabii ki. Bu sporcu ve onun gibi pek çok kişi aslında namaz kılmadıkları halde mecburen kılmak zorunda kalıyorlar. Ancak bir sabah sporcumuz ve birkaç arkadaşı uyuyakalıyor. Mescitteki yoklamaya geç kalıyorlar. Merdivenlerde Abdurrahman Akyüz ile karşılaşıyorlar. Sporcumuz da “Hocam uyuyakaldık” diyor.
Akyüz ne diyor peki?
“Sen de bulmuşsun kendin gibi kafirleri tabii…” diyor. Sonuçta elit bir sporcunun sportif hayatı bitirildi. Ve inanın bunun gibi onlarca örnek var. Başörtüsüyle yarışmayı kabul etmediği için cezalandırılan sporcular var. Yarışmalara katılamıyorlar bu yüzden.
‘Rakibine tribünlerden silah gösterildi’
Türkiye Wushu Federasyonu’na ait yapılan tartışmalar ve suçlamalar bir spor faaliyetini aşmış durumda. Haberlerde ve yapılan tüm iddialarda karşımıza eski başkan, bugünün yönetim kurulu üyesi Abdurrahman Akyüz çıkıyor. Niye o çıkıyor?
Abdurrahman Akyüz Türkiye’deki Wushu sporunun kaderini değiştiren bir isim. Öncelikle Wushu sporuyla ilk ilgilenenlerden biri. Ancak bu sporda bir başarısı yok. Türkiye’de henüz Türkiye Wushu Federasyonu kurulmadan önce bazı müsabakalar tertiplenirdi. Bunlardan birine Abdurrahman Akyüz sporcu olarak katılmıştı. Bugün yaptığı gibi o günlerde de yine şaibeye karışmıştı.
Ne olmuştu?
Bahsettiğim organizasyon yıllar evvel Sakarya, Adapazarı’nda yapılıyordu. Zaten Akyüz orada yaşıyor. Müsabakada Akyüz’ün karşısındaki sporcu Azerbaycanlı. Ringe çıkıyorlar. Ancak tribünlerden Azerbaycanlı sporcu ve antrenörüne silah gösteriliyor.
Kimin taraftarları bunlar?
Akyüz’ün taraftarları, adamları, tanıdıkları hepsi. Uluslararası bir organizasyonda karşı tarafı silahla tehdit ediyorlar. Ayrıca tüm hakemler de tehdit ediliyor.
Peki maçı kim kazanıyor?
Abdurrahman Akyüz. Mecburen eli kaldırılıyor ve maçı alıyor. Yani daha sporcuyken bile bu tip ‘faaliyetlere’ başlayan bir profilden söz ediyoruz. Ardından yöneticilik yaşamı başlıyor. Aynı yöntemleri kullanmaya devam ediyor.
‘Erbakan’ın gönüllü korumasıydı’
Akyüz, siyasetçi Necmettin Erbaka’ın eski koruma müdürü değil mi?
Akyüz’ün başında olduğu Sakarya Grubu denen bir topluluk bu. Gönüllü olarak Erbakan’ın korumalığını üstleniyorlar, onu koruyorlar.
Yani devletin tahsis ettiği resmi korumalar değil bunlar?
Değiller. Bunlar Erbakan’ın fanatikleri. 90’lı yıllarda Erbakan’ın resmi koruma polisleriyle sık sık kavga ediyorlar, olay çıkarıyorlar. Bu kavgalar zaten medyaya sık sık yansıyor o dönem.
Abdurrahman Akyüz’ün Wushu ve Kung Fu Federasyon Başkanlığı’na getirilmesi nasıl gerçekleşiyor?
Federasyon 1999’da kuruluyor. Kuruluş aşamasında ve sonrasında Abdurrahman Akyüz ismine rastlamıyorsunuz. Akyüz, 2010’da bu sporun başına geliyor. Türkiye’deki Wushu sporunun kaderi de böylece değişmeye başlıyor.
‘Akyüz’e ‘biat etmeyen’ kafir ve siyonist oluyor’
Daha öncesinde Türkiye Wushu sporunda iyi bir konumda mıydı peki?
Çok önemli, yetenekli antrenörler vardı. Türkiye’den ciddi sporcular, kadrolar yetişmeye başlamıştı.
Turnuvalarda başarı ivmesi yakalamaya başlayan bir Türkiye vardı. Liyakat, yetenek, beceri gibi özelliklere göre ilerleyen bir sistemdi. Ta ki Akyüz gelene kadar.
Yeni federasyonda ne gibi değişiklikler oldu?
İnanılmaz bir baskı, hegemonya kuruyor. Abdurrahman Akyüz’e ‘biat ederseniz’ maddi ve manevi önünüz açılıyor.
Biat edilmezse ne yaşanıyor peki?
O zaman her türlü baskı, tehdit, takibe alma gibi araçlar kullanılıyor. Akyüz kendisine karşı olanları ‘kafir, siyonist’ olarak tanımlıyor. Kural, teamül, liyakat tanımayan fanatik bir yapılaşmadan bahsediyoruz. İşin acı kısmıysa bugüne kadar onlarca suç içeren eylemlere imza attıkları halde bütün soruşturmalardan bir şekilde sıyrılmaları. Akyüz yalnızca bir kez cezalandırıldı.
’Tercümanı Çin’de mahsur bıraktılar’
Neden ve ne zaman cezalandırıldı?
Akyüz, federasyonun imkanlarıyla eşi ve çocuklarını Pekin’e götürüyor. Kendilerine orada yardımcı olmak üzere de bir tercüman ayarlıyor. Tercüman ile federasyon adına sözleşme imzalanıyor. Ne var ki Akyüz, tercümandan çocuklarına bakıcılık yapmasını da istiyor. Tercüman bu isteği reddediyor. Bunun üzerine Akyüzler onu Çin’de mahsur bırakıp, Türkiye’ye dönüyorlar.
Sonra ne oluyor?
Mesele büyük bir skandala dönüşüyor. Tercüman, Türkiye’ye döndükten sonra Akyüz hakkında şikayette bulunuyor ve Gençlik ve Spor Bakanlığı da Akyüz hakkında idari soruşturma başlatıyor. Akyüz disiplin kuruluna sevk ediliyor. Sonucunda da ‘Federasyon başkanlığı yapamaz’ cezası alıyor. Ancak bu kez de hülle yoluna gidiyorlar.
Nasıl?
O zamana kadar Wushu Federasyonu’nda icra kurulu diye bir birim yok. Akyüz ceza alınca, hemen bir icra kurulu icat ediliyor. Önce bir başkan seçiyorlar. Tabii bu göstermelik bir başkan. Wushu’dan hiç anlamayan, bu camiadan kimsenin tanımadığı Mehmet Zeki Akıncı adlı bir beyefendi bugün hala federasyon başkanı olarak görev yapıyor.
‘Oğlu, hakemlerin puanını beğenmeyince onlara mızrak fırlattı’
Yani siz Akyüz’ün hala başkanmış gibi çalıştığını söylüyorsunuz, öyle mi?
Evet, bu formül ile Akyüz kaldığı yerden tüm faaliyetlerine seçtiği göstermelik bir başkan üzerinden devam ediyor.
Abdurrahman Akyüz’ün çocukları ve eşi de hem Wushu sporcusu hem de hakem olarak görev yapıyor. Ankara’da düzenlenen 2011 Dünya Wushu Şampiyonası’nda Elif Akyüz birinci oluyor. Ancak basına yansıyan haberlere göre baba Akyüz, kızının şampiyonluğunu turnuvadaki hakem ve yetkililere saatler ve 14 bin dolar para karşılığında alıyor. Bu ortaya çıktıktan sonra da soruşturma başlatılıyor mu?
Hayır, hiçbir şey olmuyor. Olmadığı için de Abdurrahman Akyüz’ün daha da pervasız olmasına sebebiyet veriyor. Her yaptığı usülsüzlük yanına kalıyor, ceza almıyor. Dolayısıyla tüm bu skandallardan daha da güçlenerek çıkıyor. Akyüz’ün oğlunun yaptığı da ayrı bir skandal olarak hafızalardadır hala.
Akyüz’ün oğlu Necmettin Erbakan Akyüz de milli bir Wushu sporcusu. Nasıl bir skandaldan söz ediyorsunuz?
Bir Avrupa şampiyonası sırasında oğul Akyüz, hakemlerin kendisine verdiği puanlamayı beğenmiyor ve heyete mızrak fırlatıyor. Türkiye Milli Takımı da bundan dolayı ceza alıyor.
‘Türkiye Wushu Federasyonu, yarışmalarda ‘Dini simge yasak olsun’ oyu veriyor’
Federasyon Wushu üzerine yapılan haberleri, iddiaları başörtüsü üzerinden savunuyor. Federasyonun resmi açıklamasında, “Sizin derdiniz başörtüsü” deniyor. Başörtüsü meselesi nedir?
Bu savunma komik. Bakın Ermenistan, Avrupa Wushu Federasyonu’na, ‘Yarışmalarda dini hiçbir simge ile yarışılmasın‘ teklifi veriyor. Bunun üzerine tüm ülkelerin görüşleri alınıyor ve oylanıyor. Peki Akyüz’ün yönetimindeki Türkiye Wushu Federasyonu ne oy veriyor dersiniz?
Yaptıkları açıklamaya bakılırsa, başörtüsü ile yarışma yönünde oy kullanmış olmalılar…
Öyle değil işte. Türkiye “Evet” oyu veriyor yani “Başörtüsü dahil tüm dini simgeler yasak olsun” diyor. Ancak bundan sonrası da bir tuhaf.
Niye?
Türkiye ‘Evet’ dedikten sonra Avrupa Wushu Federasyonu, Türkiye’ye kabaca şöyle bir öneri sunuyor, bir kolaylık sağlıyor: “Evet oyu kullandınız,başörtülü sporcularınız yüzücülerin, tekvandocuların kullandıkları kapalı bir boneyi kullanabilir.” Ancak Türkiye bir sonraki Avrupa şampiyonasından diskalifiye ediliyor.
Başörtülü milli sporcular önerilen kapalı boneyi kullanmıyorlar mı?
Bir kere baba Akyüz Avrupa’dan gelen bu öneriyi diğer başörtülü sporculara sormuyor bile. Kızına gidiyor ve bu boneyi takıp takmayacağını soruyor. Kızı da “Takmam ben bunu” diyor. Bunun üzerine Türkiye Milli Takımı da yarışmaya katılmıyor ve diskalifiye oluyor. İnanılmaz bir durum. Ardından da Akyüzler yaşananları bugün yaptıkları gibi başörtüsü üzerinden savunuyor.
‘Kimsenin tanımadığı bir ‘Korsan Avrupa Federasyonu’ kurdular’
Ne diyorlar? Nasıl açıklama yapılıyor?
Kendilerinin de evet dedikleri bu durumu kullanıyorlar. “Bizi başörtüsüyle yarıştırmadılar, başörtüsüne düşmanlar” minvalinde açıklamalar yapılıyor. Ardından Türkiye, Avrupa Wushu Federasyonu’ndan da ayrılıyor ve Abdurrahman Akyüz korsan bir Avrupa federasyonu kuruyor.
Korsan Avrupa Federasyonu ne demek?
Bulgaristan, Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Belçika gibi bu sporda ağırlığı olmayan birkaç ülkeden oluşan korsan bir Avrupa Wushu Federasyonu’nu kuruyorlar. Akyüz de bunu büyük bir sportif başarı olarak lanse ediyor. Tabii Akyüz buranın da hemen başkanvekili oluyor.
Peki bu federasyonun uluslararası tanınırlığı var mı?
Hayır hiçbir geçerliliği, akreditasyonu yok. Trajikomik bir durum. Türkiye, Güney Kıbrıs’ı tanımıyor ama birlikte korsan federasyonun içindeler.
‘Çinli hocalar sadece Akyüz’ün çocuklarını ve yeğenlerini çalıştırıyor’
Siz Abdurrahman Akyüz’ün Çin sistemini çok iyi bildiğini söylüyorsunuz. Nasıl biliyor?
Biliyor çünkü yılın belirli aylarını Çin’de geçiriyor. Orada birkaç tane evi, restoranı olduğu söyleniyor. Çinlilerle çok sıkı ilişkileri var zaten kurduğu bu korsan Avrupa federasyonu için “Ben bunu Çinlilere kabul ettiririm” diyormuş. Size bir hikaye anlatayım. Akyüz federasyon başkanı olduktan sonra Çin Wushu Federasyonu ile bir anlaşma yapıyor. Diyor ki, “Sizin çok iyi Wushu hocalarınız var. Bize yollayın, sporcularımızı çalıştırsınlar.” Hocaların tüm giderlerini federasyon karşılayacak tabii. Çin teklifi kabul ediyor ve Çinli antrenörler Türkiye’ye geliyor. Ancak yalnızca Sakarya bölgesine getiriliyorlar.
O niye?
Abdurrahman Akyüz Sakaryalı demiştim. Yani Çinli hocalar sadece Abdurrahman Akyüz’ün çocuklarını ve yeğenleriniçalıştırıyor. Hocaların tüm masraflarını da federasyon karşılıyor.
Akyüz’ün çocukları da diğer tüm sporculardan daha avantajlı hale geliyor. Zaten her konuda çok avantajlılar. Örneğin, lüks otellerde konaklama konusunda.
‘Onlar lüks kamplarda, diğer milli sporcular ise ilkel kamplarda konaklıyor’
Konaklama meselesini açar mısınız?
Akyüz ailesi ve yakınları yurtiçi ve yurtdışındaki kamplarda en lüks yerlerde kalıyorlar. En iyi tesislerde kamp yapma imkanına sahipler.
Diğer milli sporcular nerede kalıyor peki ?
Örneğin Sakarya’da feci durumda olan bir tesis var, çocukları oraya kapatıyorlar. Çocuklar da inanılmaz ilkel koşullarda kamp yapmak zorunda kalıyor. Bu işin, milli takım, kamplar kısmı.
Başka boyutları da mı var?
Evet. Bakın, Türkiye’nin her ilinde Spor Genel Müdürlüğü’ne, belediyelere, devlete ait spor tesisleri vardır. Sportif faaliyetler burada yapılır. Federasyonların da bunları kullanım hakları vardır. İzin alırsınız ve tesisleri kullanırsınız. Ücretsizdir. Ancak bu yöntem seçilmiyor.
‘Sporcuların aileleri yüksek ücretli otellerde kalmak zorunda bırakılıyor’
Hangi yol izleniyor? Nerede kalıyorlar?
Mesela Antalya’da beş yıldızlı bir otel ile anlaşılıyor. Bunlar da hep organizasyon şirketleri, seyahat acentaları üzerinden yapılıyor. Tabii bunlar da hep federasyona yakın şirketler. Bilmem kaçıncı Türkiye Şampiyonası Xşehirde yapılacak diyelim. Kişi başı konaklama ücreti dahil bir paket hazırlanıyor. Sporculara da deniyor ki, “Eğer Türkiye Şampiyonası’na katılacaksanız bunu ödeyeceksiniz.” Şehir dışındaki şampiyonaları aileler de izlemek, gelmek istiyor. Ancak onlar da aynı otelde kalmak zorundalar.
Aileler o şehirdeki başka bir otelde neden kalamıyorlar?
Kalırlarsa, şampiyonayı izleyemezler. Zira tüm otel kapatılıyor. Dışarıdan kimse giremiyor.
Devletin pek çok tesisini ücretsiz kullanmak varken beş yıldızlı otel tercih ediliyor diyorsunuz. Otel fiyatları makul mu peki?
Hayır. Sezondışı olmasına rağmen astronomik fiyatlar isteniyor. Bu şekilde de inanılmaz bir rant elde ediliyor. Türkiye Şampiyonası yılda bir kez yapılsa da yılda dört beş kez farklı isimler altında bu tür müsabakalar tertipleniyor. Elde edilen geliri siz hesap edin.
‘Türkiye’nin rüşvetle kazandığı dünya şampiyonluğu inceleniyor’
Wushuleaks adı altında YouTube’da bir kanal açıldı. Şaibeli yarışmalar, alınan dereceler mercek altına alınıyor. Nedir bu mesele?
Evet, özellikle Avrupa ülkeleri bu spordaki uluslararası organizasyonlarda gerçekleşen rüşvet, kayırma, haksız rekabet konusunda çok rahatsızlık duyuyor ve mücadele başlatıyor. Daha önce Wikileaks’de yaşandığı gibi yarışmalarda yaşanan haksız galibiyetler yarışma videolarıyla anlatılıyor. Maalesef Türkiye de var.
Türkiye’nin galibiyetleri mercek altına mı alınıyor?
Elif Akyüz’ün o bahsettiğimiz rüşvet karşılığı alınan dünya şampiyonluğu mercek altına alınıyor. Altın madalyayı şaibeli kazandığı, Akyüz’ün performansı ekrana getirilerek inceleniyor ve ispatlanıyor.
Nasıl ispatlanıyor?
Akyüz’ün fiziksel yetersizliği ve yarışma boyunca yaptığı teknik hatalar gösteriliyor. Ardından yarışmayı ikinci ve üçüncü bitirenlerin performanslarından kesitler gösterilerek, hepsinin Akyüz’den daha iyi olduğu anlatılıyor.
‘Türkiye spor tarihinde en çok suçun işlendiği federasyon bu’
Elif Akyüz’ün 11’inci Dünya Şampiyonası’nda (Taolu kategorisinde) birinci olmasını ‘çok sıradışı’ olarak niteliyorsunuz. Neden?
Sıradışı çünkü o zaman kadar Avrupa kıtasından tek bir sporcu Taolu’da birinci olmamış ve Türkiye’den Elif Akyüz kazanıyor. Size şöyle anlatayım: Wushu geleneksel bir Çin milli sporu. Yapması çok zor. İki ana disiplini var. Taolu ve Sanda. Taolu dediğimiz sistem akrobatik jimnastiğe benziyor, olağanüstü hızla hareket ediliyor ve çok küçük yaşlarda başlanması gerekiyor. Günde altı yedi saat antrenman yapılması lazım. Fiziki yapı, anatomi ise çok önemli. İnce, uzun ve çok fit olmanız şart. Zaten bu yüzden Çinliler başta olmak üzere Asya ülkeleri bu sporda hep en başarılı olarak biliniyor. Uluslararası turnuvaların çoğunu onlar kazanıyor haliyle.
Sakarya’da bir Wushu turnuvası düzenleniyor. Elif Akyüz bu turnuvaya hem sporcu hem de hakem olarak katılıyor. Annesi de hakem heyetinde. Akyüz turnuvayı birincilikle tamamlıyor. Siz yalnızca annesinin değil, tüm hakem heyetinin Sakaryalılardan oluştuğuna özellikle vurgu yapıyorsunuz. Neden?
Sakaryalıların Wushu Federasyonu’nun tüm kurullarında inanılmaz bir üstünlüğü var. Sakarya demek aslında Abdurrahman Akyüz demek. Üst düzey kurullar ve teknik heyetler Akyüz’ün akrabaları ve tanıdıklarıyla dolu. Yani Akyüz “Wushu bir aile sporu” derken doğru söylüyor çünkü federasyonun tüm kurumlarını sülale olarak ele geçirmişler. İnanılmaz yöntemler izliyorlar.
Mesela?
Mesela, federasyon seçimlerinde tüm kulüpler oy kullanır. Kulüplerin oy kullanabilmesi için bir yıl içinde iki faaliyete katılması gerekir. Burada da bir yol izliyorlar. Diyelim ki, Antalya’da Türkiye şampiyonası yapılıyor. Türkiye şampiyonası yılda bir kere yapılır. Burada dereceye girenler de milli takıma alınır. Akyüz şöyle bir cinlik yapıyor. Antalya’daki Türkiye şampiyonası yapıldıktan bir hafta sonra Sakarya’da da bir Türkiye şampiyonası yapıyor.
Niye, amaçlanan nedir?
Antalya’daki şampiyonaya katılan kulüplerin yüzde 99’u haliyle Akyüz’ün tertiplediği Türkiye şampiyonasına katılamıyor. Çünkü daha bir hafta önce zaten şampiyonadan dönmüşler.Üstelik bu şampiyona takvime son dakikada ekleniyor. Sakarya’daki kulüpler ise önceden hazırlıklı ve ev sahibi! Dolayısıyla da federasyon seçimlerinde sadece bu kulüpler oy kullanıyor.
‘Herkes korkudan susuyor’
Türkiye Wushu ve Kung Fu Federasyonu’nu nasıl tanımlıyorsunuz?
Türkiye spor tarihinin en şaibeli, en fazla suçun işlendiği ve yolsuzluk yapılan federasyonu bu. Bu camianın içindekiler de susuyor.
Niye susuyorlar?
Birçoğu Akyüz ve yönetimiyle yıllarca çıkar birlikteliği yapmışlar. Ortada bir suç ortaklığı var. Abdurrahman Akyüz cezalandırma ve ödüllendirme yöntemlerini çok iyi biliyor. Dolayısıyla onun imkanlarıyla bir yerlere gelmiş antrenörler çok fazla. Ses çıkaranlar ise dediğim gibi tehdit ediliyor. Korkudan susuyorlar.
Akyüz yönetimi 15 yıldır federasyonda. Federasyon seçimlerinde herkes mevcut federasyona mı oy veriyor?
Akyüz yönetimi bu işin formülünü buldu. Bir kere rüşvet kullanıyor. Yani atıyorum Güneydoğu bölgesindeki kulüplere diyor ki, “Sporcularınız milli sporcu olacaklar, garanti ediyorum.” Yetmiyor, bir de başka bir yol izliyorlar. Kulüplerin karar defterleri vardır.
‘Seçime girmeden seçimi kazanıyorlar aslında’
Karar defterlerinde ne yazar?
Kulüplerin anayasaları diyebiliriz karar defterleri için. Federasyon seçimleri özelinde anlatırsak, bu seçimler için oy kullanacak kişilerin adları ve kime oy verecekleri adı üstünde karar altına alınır. Federasyon seçime bir iki ay kala bütün kulüplerden karar defterlerini istiyor.
Bu yasal mı?
Hayır, büyük bir suç. O defterlerle oynuyorlar. Böylece seçime girmeden seçimi kazanmış oluyorlar.
Bu işleri çok iyi bilen Ali Hasan Keskin isminde bir antrenör arkadaşımız var. Bu durumu şöyle özetliyor: “Bu sistemle Abdurrahman Akyüz’ün karşısında Recep Tayyip Erdoğan bile aday olsa kazanamaz.”
‘Biat etmeyenler, eleştirenler tehdit ediliyor’ diyorsunuz. YouTube kanalınızda da Wushu dosyaları yapıyorsunuz. Siz, tehdit ediliyor musunuz? Hakkınızda adli bir soruşturma başlatıldı mı?
Sindirme çalışmaları var. Ancak tehdit edemiyorlar çünkü onlar kimleri tehdit edip edemeyeceklerini biliyorlar. Onlarla hiç bağım olmadı. Bu federasyon yönetime geldiği anda tüm sportif faaliyetlerimi bitirdim.