ATA SELÇUK
ata.selcuk1@gmail.com
Son günlerde tam kapanma nedeniyle semt pazarlarının kurulmamasından dolayı çiftçilerin elinde kalan ürünleri çöpe attığı görüntüler hepimizin yüreğini burktu.
690 milyon insanın aç yaşadığı ve açlık yüzünden her yıl yaklaşık 9 milyon insanın öldüğü bir dünyada bunca yiyeceğin ziyan olmasına üzülmemek elde değil. Bir anda ekranlarda, basında ve sosyal medyada gördüğümüzde bizi üzen bu tablo maalesef bugüne mahsus da değil.
Türkiye’de her yıl kişi başına 93 kilogram ve toplamda 7,7 milyon ton gıda çöpe gidiyor. Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından hazırlanan Gıda İsrafı Raporu’na (2021) göre dünya genelinde her yıl israf edilen gıda toplam 931 milyon ton. Düşünebiliyor musunuz, dünya nüfusunun yaklaşık olarak yüzde 8,5’u aç yaşarken, bu rakam perakende satış noktaları, evler ve restoranlarda tüketime hazır gıdanın yüzde 17‘sinin doğrudan çöpe gitmesi anlamına geliyor.
Türkiye, söz konusu veriyle dünya genelinde kişi başı en fazla gıda israfı yapılan ülkeler arasında üçüncü sırada yer alıyor.
Evimizde kalan pilavın ertesi günü yayla çorba ya da kadınbudu köfte; kalan ekmeğin ekmek paparası ya da köfte olarak değerlendirildiği bir kültürde yetişmişken biz hangi ara bu kadar müsrif olduk?
Bugün yetişkinler olarak bizim çizdiğimiz tablo buyken sürdürülebilirlik konusunda daha duyarlı ve teknolojik yetkinlikleri daha üstün gençlerimiz ‘Böyle gelmiş, böyle gider’ demiyor, gıda israfına yönelik inovatif çözümler üretiyor. Bu yazımda sizi bu gençlerle ve hayata geçirilmiş başarılı projelerle tanıştırmak istiyorum.
Gıda israfıyla organize gönüllü mücadelenin çok başarılı bir örneğini Netflix’te ünlü İtalyan şef Massimo Bottura’ya ait ‘Theatre of Life’ adlı belgesel filmde izledim. Film, Massimo Bottura’nın, 2015 yılında İtalya’nın Milano kentindeki Expo Fuarı sırasında 60’tan fazla uluslararası şefi bir araya getirip fuar süresince yenebilecek durumda ama atılacak 15 ton gıda maddesini leziz yemeklere dönüştürerek aşevleri vasıtasıyla evsizlere sunuşunu anlatıyor.
Bottura, toplumların gıda israfıyla mücadelesini teşvik etmek amacıyla Food for Soul adlı bir sivil toplum örgütü kurdu ve sadece İtalya’da değil pek çok ülkede başarılı projelere imza attı. Aşevleriyle birlikte çalışan Bottura ve ekibi bugün, son kullanım tarihi yakın gıda ürünlerini ve restoranların artan gıdalarını kullanarak leziz ve sağlıklı yemekler üretmeye devam ediyor.
Uluslararası ölçekteki bu projeyi çeşitli platformlarda örnek gösterirken, Türkiye’de hayata geçmiş bir diğer başarılı girişim Fazla Gıda ve kurucusu Olcay Silahlı ile tanıştım. Olcay ve arkadaşı Arda Eren’in, şirketlere iş yapış modellerinde sürdürülebilirlik ve sıfır atığın merkezde olduğu bir dönüşüm vaadiyle 2016 yılında kurduğu Fazla Gıda, çöpe atılmak üzere olan gıdaları kurtarma işini başarılı bir iş modeline dönüştürdüğünü öğrendim.
Teknoloji tabanlı bu iş modelinde alım-satım işlemleri Fazla Gıda Market üzerinde ürün tipi, son kullanım tarihi, lokasyon gibi tüm bilgiler sisteme girilerek gerçekleştiriliyor. Son kullanım tarihi geçmeyen ürünler anlık tüketilebilecek yerlere satılıyor. Ürünün son kullanım tarihi geçmesine kısa süre kaldıysa da dernekler aracılığıyla ihtiyaç sahiplerine dağıtılıyor. Son kullanım tarihi geçmiş ve hayvan yemi olacak ürünler, üreticilere hammadde olarak satılıyor. Hiç işe yaramayanlar ise biyogaz üretim tesislerine yönlendiriliyor. Fazla Gıda’nın aynı zamanda Fazla adında bir uygulaması da mevcut.
Sayısı her geçen gün artan iş ortakları ve yeni kurulan Gıda Kurtarma Derneği’yle başarılı projeleri hayata geçirmeye devam eden Fazla Gıda, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından desteklenmek üzere dünya çapında seçilmiş dokuz girişimden biri.
Fazla gıdaları değerlendirmek için yine gençlerin çok yeni hayata geçirdiği diğer bir pazar yeri uygulaması ise Dahataze. Dahataze, işletmelerin gün içerisinde satılmamış ürünlerini, avantajlı fiyatlarla tüketicilere sunuyor. Dahataze, Fırat Turgay’ın 2018 yılında eğitim için bulunduğu Almanya’da tanıştığı fazla gıdalar için ikincil bir pazaryeri konseptinin Türkiye’de uygulanması fikrinden doğdu. Temelleri 2019 yılında atılan uygulamanın ilk versiyonu 16 Ekim 2020 Dünya Gıda Günü’nde hayata geçti. Dahataze’nin ilk ekibinde Fırat Turgay ile birlikte Selin Üstündağ, Bora Tuncer ve Asena Karagöz yer alıyor.
Bu alanda sizinle son olarak tanıştırmak istediğim girişim ise Kasım 2020’de kurulan Yenir. Servet Akdoğan ve Dolunay Kaplan, duyarlı oldukları gıda israfı için pazar araştırmaları yapıp sürdürülebilir bir çözüm olarak Yenir’i geliştirerek hayata geçiriyor. Yenir’le gıda israfının olmadığı bir dünya hayal eden ikili, işletmelerin özenle hazırladığı fakat satamadığı taze ve lezzetli ürünleri yüzde 50 veya daha uygun fiyatlarla müşterileriyle buluşturuyor.
Tüm bu genç arkadaşlarımızın ortak hedefi Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’ndaki hedeflerden 12.3’e hizmet etmek: Yani 2030’a kadar perakende ve tüketici düzeylerinde kişi başına düşen küresel gıda atığının yarıya indirilmesi ve hasat sonrası kayıplar dâhil üretimdeki ve tedarik zincirlerindeki gıda kayıplarının azaltılması. Bunu yaparken de kurdukları başarılı iş modelleriyle aynı zamanda gelir temin etmek. Hepimizin gayet iyi bildiği kazan-kazan modeli özetle.
Çöpe giden bunca gıdanın ulaştığı boyutu ve diğer tarafta açlık çeken milyonlarca insanı düşününce, gıda israfını önlemenin bir trend olmaktan çıkıp dünyamız için çok gerekli bir sürdürülebilirlik hareketine dönüşmesi gerektiğini kabul etmeliyiz. Her birimizin evinde eski alışkanlıklarımızı yeniden başlatarak destekleyeceğimiz bu mücadelenin, gençlerimizin sahip çıkmasıyla küresel ölçekte çok etkili bir akıma dönüşeceğini umuyorum.