İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İsmail Uçar’ın HSK’ye gönderdiği yazıdaki Türkiye’de adaletin geldiği hali ortaya koyan çok çarpıcı tespitlere bakalım.
İsmail Uçar yazıya yıllarca devletin içine yerleşen FETÖ’cülerin devlete ve yargıya verdiği zararı anlatarak başlıyor. İsmail Uçar yazısına şöyle devam etti: “Azalan hâkim-savcı sayısının ihtiyaca binaen hızla artırma yoluna gidilince yargı mensuplarındaki nitelik ister istemez irtifa kaybetti. Halkta yargıya karşı güvensizlik oluşmaya başladı.”
Başsavcı İsmail Uçar, HSK’ye gönderdiği yazıda çok çarpıcı şu tespiti yaptı: “Maalesef üzülerek müşahede ettik ki; vatan uğruna gelecek nesillere daha temiz bir toplum oluşturmak için mücadele ederken bu süreçte görev alan kimi yargı mensupları devletten alacağı varmış gibi her türlü kirli işi yapmayı kendinde hak görmeye başladı. Kimi meslektaşlarımız girdikleri kirli ilişkilerle FETÖ’cü hâkim ve savcılara rahmet okutur duruma geldiler… Halbuki adalet mülkün temeliydi. Adalet olmazsa devletler tarih sahnesinden silinmeye mahkûm oluyordu, toplum çürüyordu. Öncelikle Adalet Bakanlığımız ve Hakimler ve Savcılar Kurulu himayesinde kendi aramızdaki kanserli hücreleri temizlememiz, tabiri caiz ise cerrahi müdahale yapmamız, gerekirse yargı içinde oluşmaya başlayan çete ve çetecikleri yok etmek için kemoterapi uygulayıp kanserli hücreyi toptan yok etmemiz gerekmektedir.”
İsmail Uçar bu tespitlerinden sonra İstanbul Anadolu Adliyesi özelinde iş takibi ve aracılık yapan, rüşvete tevessül eden yargı mensuplarıyla ilgili HSK bilgilendirilerek önlem alınmaya çalışıldığını anlattı. İsmail Uçar’ın yazısı şu çarpıcı ifadelerle devam etti:
“Kapalı kapılar ardında, meslektaş sohbetlerinden İstanbul Anadolu Adliyesi’nde para karşılığı sulh ceza hâkimliklerinde erişimin engellenmesine dair kararlar verildiği, usulsüz tahliyeler yapıldığı duyumları alındı.”
Yani İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı, HSK’ya hakkında haber çıkan kişilerin, rüşvet vererek bu haberleri kaldırttığını anlattı. Tahliyelerin usulsüz olduğunu vurguladı.