Memeliler bundan 200 milyon yıl önce dünyaya geldi. Giderek nefes kesen birçok şekle ve büyüklüğe evrildiler. Memelilerin genç üyesi insanların, memelilerin dünyasını başına yıkması ise sadece 100 bin yıl aldı.

Fotoğraflar: Reuters
Varlığımızdan beri insanlar ve diğer homiler ilk olarak yiyecek için onları avladık sonra da derileri, ödül, para ve birçok nedenle. Son buz çağından beri 300 tür yok oldu. Bunlara mamutlar, tüylü gergedanlar, keseli kurtlar (tazmanya canavarları) dahil. Kalan 5 bin 500’ü de nesli tükenmekte olan canlılar grubuna girdi. Tek türün eseri: teşekkürler insan.
‘3-7 milyon yıl’
Danimarka’daki Aarhus Üniversitesi’nden Matt Davis iç karartıcı bir çalışma yaptı. Yok ettiğimiz memeli türleri yerine gelecek yeni türlerin evrilmesinin ne kadar zaman alacağını hesapladı: 3-7 milyon yıl arası. Yani bizim varolduğumuz zamanın 10 katı. Davis’e göre katlettiğimiz birçok memeliler ailesinin üyelerinin geri döndürülmesi süresi insan zaman dilimi olan yılla ya da yüzyılla ifade edilemeyecek kadar uzun bir süre alacak.
Davis, ‘Yok ettiğimiz kaç tür var-Nesli tükenmekte olan kaç tür var’ kıyaslaması yerine her bir türün ne kadar uzun bir evrim geçmişini temsil ettiği üzerine çalıştı. Bu parametre filogenetik çeşitlilik olarak da bilinir ve her bir tür için farklıdır. Bunlardan bazıları hala çözülememiştir ve yerine bir şey gelemez.
Örneğin tembel hayvan, en çok tehdit altında olan memeli türlerinden biri. Aynı zamanda en genç memelerden biri, en yakın türünden 9 bin yıl önce evrildi. Karıncayiyen ise 75 milyon önce yok alan memelilerden hayatta kalmayı başaran son tür. Tembel hayvanın yok olması memeliler ailesinden ince bir dalın kesilmesine denk gelirken, karıncayiyenin yok olması tüm dalın budanmasını denk geliyor.
En kötü senaryo
Aslında insanlığın yaptığı bu yıkım rastgele türleri öldürmekten çok daha yıkıcı. Orantısız olarak en büyük türleri hedef aldık. Araba boyutlarındaki kara canlılarından armadilloların hepsi öldü. Yalnızca Kuzey Amerika’da altı farklı tür fil varken şu an tüm dünyada üç tür fil kaldı.
Bu büyük canlılar evrimin en belirgin halleriydi ve daha önceki kümelerde görülmeyen yapılara sahipti. Davis’e göre insanlık memelilerin neslinin tüketmek için seçilebilecek en kötü senaryoyu oynuyor. Eğer memelilerin neslini tüketmek adına plan yapsaydık şu an itibariyle verdiğimiz zarara zar zor ulaşabilirdik.
Gelecek de karanlık
Geçmişimiz bu kadar karanlıkken maalesef geleceğimiz de öyle. Eğer şu an bütün dünya birleşip ortak önlemler alsak ve koruma, iyileştirme süreci başlatsak ve sağ kalan tüm canlılar sakız balığının evrim hızı gibi evrimsel süreçteki yeni tür üretiminden iki kat daha hızlı yeni tür yaratsa ve tüm şartlar optimize edilmiş olsa son buz çağına dönmemiz yarım milyon yıl alır.
Bu plana daha gerçekçi bakıldığında, yani normal evrimsel hızda ve şu an kalan bazı türlerin de süre içinde yok oluşu düşünüldüğünde tam olarak geri gelmemiz 3 milyonla 7 milyon arasında olacak. Şuana kadar yaptıklarımız dinazorları yok ettiği söylenen asteroidlerden farksız.
Global proje şart
Smithsonian Ulasal Doğal Tarih Müzesi’nden Advait Jukar filogenetik çeşitliliğin yanında fonksiyonel çeşitliliğe, yani ekosistemdeki role de bakılması gerektiğini, bazı canlıların ekosistemde çok önemli rol oynadığını ve yok olması halinde büyük bir yıkımın meydana geleceğine dikkat çekiyor. Günümüzdeki arı problemi gibi.
Eski türlerden bazıları tekrar meydana gelse de değişen dünya ekosistemine ve ısınan dünyamıza ayak uyduramayacak. Bu da 3-7 milyondan çok daha uzağa götürüyor bizi. Bir görüşe göre filogenetik sınıflandırmanın iyileşmesi insan zaman dilimlerinin hiçbirinde mümkün olmayacak ve bizim tek yapabileceğimiz şey bir an evvel harakete geçip bu süreci yavaşlatmamız.
Londra Zooloji Topluluğu’un ‘Varoluşun Kenarında’ adlı programı şirin gözüktükleri için pandaları korumanın ya da havalı oldukları için kaplanların çoğaltılmasının yanında insanların uzun burunlu ekidnaya da Haiti yılandişini de Çin karıncayiyeni de sahip çıkılması gerektiğini savunuyor.
Bu tarz bir iyileştirme sürecine gidilmesinin tek yolu da tüm dünyayı kapsayan, tüm ülkelerce desteklenen ve fonlanan bir global projenin başlatılması. Bu da ülkelerimizi yöneten politikacılara bağlı.
The Atlantic’ten çeviren Oğuz Bayhun
Yazının orijinaline buradan ulaşabilirsiniz.