Hafta sonu Bülent Arınç diziler üzerine söyledikleriyle gündemdeydi.
Başbakan Yardımcısı, son dönemde artan çocuk cinayetleri karşısında çok üzgün olduğunu belirttikten sonra uyuşturucu, alkol, sigara gibi kötü alışkanlıklara, bunları kullanma yaşının küçülmesine ve liselere kadar inmesine değinmiş. Oradan uyuşturucu kullanan sanatçı, şarkıcı, dizi oyuncularına getirmiş sözü.
Deyiş yerindeyse bu ‘ara taksimi’nden de dizilere geçerek onların bazılarının kötü alışkanlıkları teşvik ettiğine gelmiş:
Fakat asıl üzerinde durulması gereken nokta, Arınç’ın göndermede bulunduğu dizilerin içeriğine, ‘ideolojik yönseme’sine dikkatle bakıldığında bunların söz konusu tepkiyi hak etmediği…
Başbakan Yardımcısı yüzeysel bir yaklaşım içinde ve bu dizileri ayrıntılı izleyip çözümlediğini düşünmek hayli zor. Gerçi bu anlaşılabilir. Arınç’ın dinî hassasiyetinin bir türküde ‘içki’den bahsedildiği için onu dinlememeye varacak düzeyde olduğunu biliyor ve buna saygı duyuyoruz.
Muhtemelen aynı şekilde, söz konusu ettiği dizilere de şöyle göz ucuyla baktığında kravatları neredeyse göbeğine kadar gevşek erkek öğrencileri, etekleri baldırlarına kadar çıkan kızları fark edip daha ötesine bakmamayı yeğlemiş olabilir ki bunu da saygıyla karşılamak gerekir.
Sorun şu ki eğer sabredilip izlenebilse aslında bu dizilerin Başbakan Yardımcısı’nca arzulanan bir hedefe farklı anlatımla yöneldiği, aile, namus, ahlâk gibi noktalara hassas muhafazakâr bir mahiyet de taşıdığı anlaşılabilirdi.
İlk bakışta açık-saçık, argo, hatta müstehcen görünseler de bu diziler özde muhafazakârdır.
Dizi film sektöründe Türkiye’de muhafazakâr duyarlılıkları hiçe sayarak zaten yol alamazsınız.