Tarihçi İlber Ortaylı, Türkiye’nin modern müzecilik tarihinin modern Batı Avrupa tarihiyle eşzamanlı olduğunu belirterek, “İstanbul’un zenginlikleri nasıl ve ne zaman teşhir edilecek? Daha hâlâ bir şehir müzemiz yok” diye yazdı.
Tarihçi İlber Ortaylı, bugün Hürriyet gazetesinde yer alan yazısında İstanbul’daki önemli bir eksikliğe dikkati çekti.
Ortaylı, Türkiye müzeciliğinin resmen Topkapı’daki Aya İrini’de 1850’lerde Tophane Müşiri Fethi Ahmet Paşa öncülüğünde başladığını söyledi.
‘En iyi koruyan İsrail’
Daha sonra dönemin ünlü sanatçı ve idarecileri eliyle İstanbul’a çeşitli müzeler kazandırıldığını aktaran Ortaylı, modern müze tarihinin Batı Avrupa ülkeleriyle eşzamanlı olduğunu anlattı.
Ortaylı, Türk arkeolojisini yabancıların ‘ekol’ olarak tanımladığını aktararak, “Bugün Akdeniz dünyasında İsrail’in dışında Âsâr-ı Atika eserlerini koruyan, gözünü dikenin gözünün yaşına bakmayan ikinci bir ülke yoktur. Bütün dünya bu ülkeden kaldırılanlarla geçiniyor. En arsız olanı da Birleşik Devletler koleksiyonerleridir. Orada kayda değer koleksiyon toplayıcıları olduğu gibi Bağdat Müzesi’nin yağma eserleriyle geçinenleri de vardır. Bir tarafta eski Mezopotamya dillerinin lügati hazırlanırken Irak’a çıkan ordunun içinde doğru dürüst eski eser uzmanlarının bulunmadığı da bir hakikattir” diye yazdı.
‘Taşradaki müzeler güzel’
Kültür Bakanlığı’nın uzun süredir müze uzmanı ve asistanı olmak üzere çalışan almak için gereken sınavları yapmadığını ifade eden Ortaylı, taşrada ‘göz yaşartacak kadar gurur duyulacak’ müzeler olduğunu, bazılarının ise skandallara konu olduğunu belirtti.
Tarihçi Ortaylı, Fatih’te kurulan Panorama 1453 müzesini beğendiğini ancak ‘Müzenin hemen yanındaki geniş araziyi bir yap-sat şirketine vermenin, bu idarenin ve bu şehrin, müzeden ve parktan anlamadığını, eski İstanbul’u korumayı ve onun siluetine saygı göstermeyi düşünmediğini’ gösterdiğini savundu.
‘İstanbul’un güzellikleri neden teşhir edilmiyor?’
Ortaylı, kapatılan ya da şehir dışına taşınacak askeri yapılara dikkat çekerek, bu alanların müze olarak kullanılabilecek potansiyele sahip olmasına rağmen inşaat şirketlerinin hedefinde olduğuna vurgu yaptı.
Nüfusu 20 milyona yaklaşan İstanbul’un hava alamadığını anlatan Ortaylı, şu ifadeleri kullandı: “İstanbul’un zenginlikleri nasıl ve ne zaman teşhir edilecek? Daha hâlâ bir şehir müzemiz yok. (Tabii bu şehir müzesinden Topkapı’nın arazisine dadanan Tarih Vakfı’nın sözde müzesini kastetmiyorum.) Yedikule gaz fabrikasının alanı niçin bir ‘Şehir Müzesi’ için düşünülmüyor? Samatya’da İmrahor Camisi’nin restorasyonunun ve etrafının park olarak planlanmaması, aynı şekilde Topkapı Sarayı’nın denize bakan geniş alanında Gülhane’nin devamı bir park olarak düzenlenmemesi, bazı harap eski eserlerin restorasyonunda basına yansıyan haberler bu bütün içerisinde düşünülmelidir.”