Okuyucu yorumlarını sosyolojik anket verileri gibi okumaya devam ediyorum.
Genelde “konu” odaklı değil, “kişi” odaklı düşünüyoruz.
Liderimize mutlak bağlılık, partimize mutlak destek…
Öbür lidere mutlak tepki, öbür partiye öfke…
Kılıçdaroğlu’na destek veya Kılıçdaroğlu’na tepki… Yürüyüşün konusu, yani adalet kavramı çok da önemli değil!
Kılıçdaroğlu’nun “kendi aklıyla hareket etmediğini” yazanlar bile vardı; bu “bilgi”yi nereden aldılar, bilmiyorum.
Halbuki “lider” ve “parti” değil, “konu” ve “kavram” odaklı yorumların daha çok olmasını beklerdirm.
Tekrar ve ısrarla vurgulamak istiyorum: “Konu” ve “kavram” odaklı düşünmek, düşünebilmek… “Kim” diye değil, “nasıl” diye sorarak düşünmeye başlamak.
Kim diye sorduğumuzda bir şahsı beğenir, öbürünü eleştiririz.
Ama “nasıl” diye sorduğumuz birtakım kavramlar öne geçer.
“Basın hürriyeti” yahut “kuvvetler ayrılığı” ya da “yargı bağımsızlığı” gibi kavramlar 28 Şubat’ı eleştirirken iyi de muhafazakâr iktidarı eleştirirken kötü olabilir mi?
Yargıya “sizden” hâkimler atanması kötü, “bizden” hâkimler atanması iyi olabilir mi?