Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve Meclis’teki iktidar blokunun Anayasa Mahkemesi üyeliğine yaptığı tercihler, mahkemenin hukuk ve insan hakları anlayışında değişmeye yol açıyor. Abdullah Gül’ün atadığı üyelerle, Tayyip Erdoğan’ın atadığı üyeler arasındaki fark, haber ve yorumlara konu oluyor.
Üye yapısı böyle değiştikçe mahkeme kararlarında; özgürlüklere öncelik vermek yerine kamu otoritesinin takdirine öncelik verme eğilimi güçleniyor. Elbette oybirliğiyle alınmış ve insan hakları kavramını savunan AYM kararları var. Ama siyaseten ‘kritik’ dava ve başvurularda bu eğilim farkı açıkça görülüyor: Şahin Alpay, Mehmet Altan, Osman Kavala başvuruları, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu, OHAL yetkilerinin olağan dönemde devamına imkan veren kanun, İnfaz (aslında af) Kanunu, kamu görevlilerin Gezi olaylarına katılması, Cumhurbaşkanına hakaret, milletvekili dokunulmazlığı, Kişisel Verilerin Korunma gibi dosyalarda bu farklı iki eğilim çok nettir.
Örnek olarak zikrettiğim bu karalarda “hak eksenli”, diğer bir deyişle “özgürlükler lehine” yorum yapan üyeler insan haklarının ihlal edildiğine veya kanunun iptaline oy verdiler. Erdoğan’ın atadığı üyeler insan haklarının ihlal edilmediğine veya kanunun anayasaya uygun olduğuna oy verdiler. Bu tür davalarda kararlar 1-2 oy farkıyla alındı.