MESUDE ERŞAN
mesudeersan@diken.com.tr
@mesudersan
Ömrü uzatan en önemli faktörlerden antibiyotiklere karşı gelişen direnç, insanlığı tehdit eden boyutlara ulaştı. Her yıl 700 bin insan bu sebeple ölüyor. 2050’de bu sayının 10 milyona ulaşacağı tahmin ediliyor.
İlk antibiyotik penisilinin 1928’de Alexander Fleming tarafından keşfi, tıp için devrim niteliğindeydi. Penisilin ve diğer antibiyotikler, milyonlarca hayat kurtardı. Enfeksiyonların kontrol ve tedavisinde hayati önemini koruyan antibiyotikler cerrahi müdahale, organ nakli ve diğer tıbbi prosedürlerin başarıyla gerçekleştirilmesine de olanak tanıyor. Ancak doğru ve sorumlu biçimde kullanılmaları şart.
Türkiye ilk sıralarda
Antibiyotik direnci küresel bir sorun. Türkiye ise antibiyotik direnci ve kullanımında hala ilk sıralarda. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) verilerine göre direnç oranlarımız 2005 ile 2019 yılları arasında arttı (yüzde 38,1’den yüzde 46,5’e) ve yine OECD ortalamasının (2019’da yüzde 20,8) üstüne çıktı. Direnç oranlarının 2035’e kadar yüzde 43,8’e gerilemesi ve OECD ortalamasının (yüzde 20) üzerinde kalması bekleniyor.
Sessiz ve sinsi bir pandemi
Uzmanlar durumu sessiz ve sinsi bir pandemiye benzetiyor.
OECD’nin yaptığı son analize göre, 34 OECD, Avrupa Birliği (AB) ve Avrupa Ekonomik Alanı (AEA) ülkesinde, antibiyotik direnci her yıl 79 binden fazla can alıyor. Direncin sağlık sistemlerine yıllık maliyeti ise 29 milyar dolara yaklaşıyor.
Dünya Antibiyotik Farkındalık Günü nedeniyle, Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Antibiyotik Direnci Çalışma Grubu Yürütme Kurulu Üyesi Uzman Dr. Ceren Atasoy Tahtasakal ile konuştuk.
Antibiyotik direncinden hastalar nasıl etkileniyor?
Antibiyotikler, çeşitli bakteriyel enfeksiyonların tedavisinde kullanılır ve birçok hastalık ve durum için vazgeçilmez. Özellikle hayati risk taşıyan bakteriyemi, sepsis, menenjit ve kalp kapakları enfeksiyonu gibi acil antibiyotik tedavisi gereken durumlarda hayat kurtarıcı. Günümüz şartlarında artan kanser vakaları nedeniyle kemoterapi alan hastalar ya da diğer immunsupresif ajanlar dediğimiz bağışıklık sistemini zayıflatan tedavileri gören hastalarda bakteriyel enfeksiyonlar çok ciddi seyredebiliyor. Hastane kökenli enfeksiyonların da mortalitesi (ölüm) ve morbiditesi (hastalık hali) yüksek. Bu durumların tedavisi ya da korumasında antibiyotik yeri çok önemli. Artan antibiyotik direnci bu tedavilere karşı bir tehdit oluşturabilir. Sonuçta hastaların tedavi seçeneklerini sınırlayabilir ve daha ciddi enfeksiyonlara yol açabilir.
En büyük sıkıntı hastane enfeksiyonlarında mı yaşanıyor?
Evet. Hastane enfeksiyonları sağlık hizmeti sunulan ortamlarda ortaya çıkan ve genellikle yine hastane kaynaklı olan enfeksiyonlar. Bu tür enfeksiyonlar, hastane ortamında tedavi gören hastalarda ortaya çıkabilir. Dirençli mikroorganizmaların etken olduğu enfeksiyonlar oldukları için yönetimi daha zor. Yüksek morbidite ve mortalite, tedavi maliyetleri, antibiyotik direnci, kontrol zorlukları nedeniyle önemliler. El hijyeni uygulamaları, temizlik standartları, izolasyon önlemleri ve doğru antibiyotik kullanımı gibi stratejiler, hastane enfeksiyonlarının yayılmasını önlemede kritik rol oynar. Bu hem hastaların güvenliğini artırmak hem de sağlık hizmeti kalitesini iyileştirmek için önemli.
Yakın zamanda yeni antibiyotik çıkması beklenmiyor. Geliştirmek neden bu kadar zor? Endüstri mi ilgilenmiyor?
Antibiyotik geliştirmek ve pazarlamak oldukça maliyetli. İlaç geliştirme süreci uzun ve pahalı. Yıllarca süren klinik deneme aşamalarından geçmesi gerekiyor. Antibiyotikler genellikle kısa süreli tedavilerde kullanılıyor. Nispeten düşük fiyatlılar. Bu ilaç şirketleri için düşük kar oranı demek. Düşük kar marjı da şirketleri yatırım yapmaktan caydırabilir. Bir diğer faktör antibiyotik direnci. Antibiyotiklerin hızla direnç geliştiren mikroorganizmalara karşı etkinliği azalabilir. Bu da yeni bir antibiyotik geliştirmenin uzun vadeli etkinliği ve kullanım süresi konusunda belirsizlik yaratır. Direnç gelişiminin hızlı olması, yeni antibiyotiklerin kısa sürede eskimesine neden olabilir. Antibiyotiklerin geliştirilmesi sıkı regülasyonlara tabi. İlaçların güvenliği ve etkinliği konusundaki yüksek standartlar, geliştirme sürecini uzatabilir ve maliyetleri artırabilir.
Kaldı ki birçok potansiyel antibiyotik adayı, klinik denemelerde başarısız olabilir. Bu durum, şirketleri yatırım yapmaktan alıkoyabilir, çünkü başarısızlık, yatırımın geri dönüşünü olumsuz etkileyebilir.
Kamu-özel sektör işbirliği ve teşvik mekanizmaları gibi çözümlerle yeni antibiyotiklerin geliştirilmesi teşvik edilmeye çalışılıyor.
Kullanım dışı kalan antibiyotikler var
Gelişen direnç nedeniyle kullanım dışı kalan antibiyotik grupları var mı?
Var. Direnç, mikroorganizmaların antibiyotiklere karşı adaptasyon geliştirmesi sonucu ortaya çıkar. Bu durum antibiyotiklerin tedavi amacıyla kullanılmalarını zorlaştırabilir veya imkansız kılabilir. Antibiyotik direnci genel olarak çoklu ilaç direnci şeklinde de ortaya çıkabilir. Bu da bir bakteri suşunun bir veya birkaç farklı antibiyotiğe karşı direnç geliştirmesi demek. Sonuçta, enfeksiyonların tedavisini karmaşıklaştırabilir ve sınırlayabilir.
Hangi yanlışlar antibiyotik direncini global bir soruna dönüştürdü?
*Yanlış veya gereksiz kullanımı: Antibiyotikler, sadece bakteriyel enfeksiyonları tedavi eder ve virüsler gibi diğer patojenlere karşı etkisizler. Ancak sıkça virüs kaynaklı enfeksiyonlar (örneğin, soğuk algınlığı ve grip) için kullanıldığında (veya gereksiz yere verildiğinde) direnç gelişme riski artar.
*Dozaj talimatlarına uyulmaması: Dozaj talimatlarına uyulmaması veya tedavi süresinin tamamlanmaması direnç geliştirmesine neden olabilir.
*Tarım ve hayvancılık alanında antibiyotik kullanımı: Hayvan yetiştiriciliğinde ve tarım alanlarında yaygın olarak kullanılan antibiyotikler, dirençli bakteri suşlarının çevreye ve gıdalara yayılmasına neden olabilir. Bu, insanlara dirençli bakterilere maruz kalma riskini artırabilir.
*Kötü hijyen uygulamaları: El hijyeni ve genel hijyen kurallarına uyulmaması, enfeksiyonların yayılması ve antibiyotik kullanımının artmasına neden olabilir.
*Küresel İşbirliğinde eksiklik: Bu küresel bir sorun ve etkili yönetilmesi için uluslararası işbirliği önemli. Ancak ülkeler arasında koordinasyon eksikliği ve farklı antibiyotik kullanım politikaları sorunları tetikleyebilir.
Sorunu çözmek için, sağlık profesyonelleri, ilaç endüstrisi, tarım sektörü ve hükümetler arasında geniş kapsamlı bir çaba gereklid. Kullanımının düzenlenmesi, yeni antibiyotiklerin keşfi, hijyen standartlarının yükseltilmesi ve küresel sağlık politikalarının oluşturulması gibi alanlarda yoğunlaşmak gerekiyor.
Türkiye’ye özgü yanlışlarımız var mı?
Antibiyotik direnciyle mücadelede, Türkiye de dahil olmak üzere birçok ülkede benzer sorunlarla karşılaşılıyor. Reçetesiz antibiyotik kullanımı, doktor önerisi olmadan alma alışkanlığı, hasta beklentileri ve talepleri, bilinçsiz ilaç kullanımı, veteriner hekimlikte antibiyotik kullanımı önemli faktörler.
Ülkelerin kendi başlarına önlem almasıyla sorun çözülebilir mi?
Küresel bir sorundur ve tek bir ülkenin kendi başına alacağı önlemlerle tam anlamıyla çözülemez. Çünkü mikroplar ve direnç genleri sınırları aşabilir. Uluslararası seyahat, ticaret, ve göç gibi faktörlerle hızla yayılabilirler. Ancak ülkeler, kendi içlerinde ve uluslararası düzeyde çeşitli önlemlerle sorunun yönetimine katkıda bulunabilirler. Rasyonel antibiyotik kullanımı, sağlık sistemlerini güçlendirme, ilaç satış ve dağıtım politikalarını iyileştirme, veteriner hekimlik uygulamalarını düzenleme, ulusal ve uluslararası işbirliği. Ancak, bu önlemler tek başına yeterli değil. Uluslararası toplum, bilimsel araştırmalara, ilaç geliştirmeye ve dünya genelinde direncin izlenmesine yönelik kaynakları birleştirmeli ve koordine etmelidir. Uluslararası örgütler, hükümetler, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör, bir araya gelerek ortak çözümler bulmalı ve uygulamalı.
Hayvanlarda ve bitkilerde kullanımı da sınırlandırılmalı
Sadece insanlarda kullanımı değil, hayvan ve bitkilerdeki kullanım da dirence katkıda bulunuyor.
Evet. Bu durum, hayvan yetiştiriciliği ve tarım sektöründe geniş çaplı antibiyotik kullanımı sonucu ortaya çıkıyor. Antibiyotik kullanımı sadece insanlarda değil, hayvanlarda ve bitkilerde de düzenlenmeli ve sınırlandırılmalı. Tarım sektöründe kullanılan antibiyotiklerin sıkı bir şekilde denetlenmesi, hayvan yetiştiriciliğinde sağlıklı uygulamaların teşvik edilmesi ve direnç gelişiminin izlenmesi, bu konudaki riskleri azaltmaya yardımcı olabilir.
Geçtiğimiz yıllarda alınan önlemler etkili ve yeterli oldu mu?
Alınan önlemler etkili ancak yeterli değil. 2013 eylem raporunda belirtilen önlemler sonrası antibiyotik direncine bağlı ölümlerde yüzde 18 azalma saptandı. Ancak bu önlem ve azalma yetersiz. Tüm ülkelerin sağlık politikalarında alacağı kararlar önemini koruyor.
Tüm çabalara ve uyarılara rağmen hasta ve yakınlarının antibiyotik talebi sağlıkta şiddetin mazereti bile olabiliyor. Sizce ‘antibiyotik almadan iyileşememe hali’ neden kaynaklanıyor?
Maalesef ki öyle. Şiddetin hiçbir mazereti olamaz, endikasyonu olmayan antibiyotik isteme mazereti hiç kabul edilemez bir durum. ‘Antibiyotik almadan iyileşememe’ hali ya da düşüncesi, tamamen bilgi eksikliğine, yanlış yönlendirmelere, antibiyotik ile hızlı iyileşeceği algısına, bazı sağlık profesyonellerinin hasta memnuniyetini arttırmak için gereksiz reçetelemesinden kaynaklanıyor.
Üst solunum yolu enfeksiyonunda 100 hastadan 10‘unun ihtiyacı var
Malum kış, enfeksiyon mevsimi. Her ateşi çıkan, öksüren, boğazı ağrıyan antibiyotikle iyileşmeye hevesli. Antibiyotik her enfeksiyonu tedavi eder mi?
Hayır, antibiyotikler her türlü enfeksiyonu tedavi etmez. Sadece bakteriyel enfeksiyonları tedavi eder ve bakterilere karşı etkili. Kış mevsiminde en sık üst solunum yolu enfeksiyonları görülür ve bunların yüzde 90’ının etkeni virüsler. Antibiyotikler virüslere etkili değil. Yani üst solunum yolu enfeksiyonu belirtileri olan 100 hastadan 10‘unun antibiyotiğe ihtiyacı var. Bu nedenle, ateş, öksürük, boğaz ağrısı gibi belirtileri olan hastaların enfeksiyonun bakteriyel mi yoksa viral mi olduğunu belirlemek için bir sağlık profesyoneli tarafından değerlendirilmesi önemli.
Antibiyotik direnci ‘tek sağlık’ kavramının önemini de gösteriyor.
‘Tek sağlık’ yaklaşımı insan, hayvan ve çevre sağlığını bütünsel bir perspektifle ele alan bir kavram. Antibiyotik direnci bu kapsamlı yaklaşımın bir parçası olarak değerlendirilen önemli bir konu. İnsanlar, hayvanlar ve çevre arasındaki etkileşimler, antibiyotik direncinin gelişmesine ve yayılmasına katkıda bulunabilir. Direncin yönetilmesi, insan, hayvan ve çevre sağlığı alanlarında etkili stratejilerin birleştirilmesini gerektirir. Bu, ilaç kullanımının düzenlenmesi, direnç izleme programlarının oluşturulması, bilinçlendirme kampanyalarının düzenlenmesi ve çeşitli sektörler arasında işbirliği yapılması gibi farklı önlemleri içerebilir.
Direnci önlemede hangi kişisel önlemler alınabilir?
*Rasyonel ilaç kullanımı: Sadece doktor tarafından reçete edilen antibiyotikleri kullanmak ve reçete talimatlarına tam olarak uymak önemli.
*Tam tedavi süresini tamamlamak: Belirlenen süre boyunca düzenli alınmalı. Erken kesmek direnç gelişimine katkıda bulunabilir.
*Doktora danışmadan antibiyotik kullanmamak: Antibiyotikler kendi kendine değil, doktor tarafından doğru bir şekilde değerlendirildikten ve reçete edildikten sonra kullanılmalı.
*Aşı olmak: Aşılar, bakteriyel enfeksiyonları önlemede etkili bir yol olabilir. Özellikle belirli bakteriyel enfeksiyonlara karşı aşılara erişim sağlamak önemli.
*İyi hijyen uygulamaları: Elleri düzenli yıkamak, enfeksiyonların yayılmasını önlemeye yardımcı. İyi hijyen uygulamaları, enfeksiyonların bulaşmasını ve yayılmasını sınırlayabilir.
Kamuya düşen görevler neler?
Halka, antibiyotiklerin doğru kullanımı ve dirençle mücadele konularında bilgi sağlayan kampanyalar düzenlenmeli. Doktorlar, eczacılar ve diğer sağlık profesyonelleri, antibiyotik kullanımı konusunda düzenli eğitimlere tabi tutulmalı. Reçetesiz antibiyotik satışını sınırlamak veya kontrol altına almak, bilinçsiz ilaç kullanımını önleyebilir. Sağlık tesislerinde ve topluluklarda enfeksiyon kontrol önlemleri artırılmalı. Bu enfeksiyonların yayılmasını sınırlayabilir. Antibiyotik kullanımı ve dirençle ilgili veriler düzenli toplanmalı ve izlenmeli. Bu, politika oluşturma ve müdahalelerin etkinliğini değerlendirme açısından önemli.