Kaza önlenebilir miydi; evet. İnsanlar, Türkiye’nin her yerinde boğaz tokluğuna, son derece güvenliksiz koşullarda çalışıyorlar… Sadece madenlerde değil, inşaatlarda, fabrikalarda, imalathanelerde. 15 yaşında çocukları, madene indiren bir ülke burası, daha ne diyeyim? Soma’dan doğru düzgün haber bile alamıyoruz.
Soma bir “maden” şehri ama ne hastanesi, ne güvenlik ekipleri; hiçbir altyapı olası bir kaza için hazırlıklı değil. Zorlukla hayatını kurtaran madenci, arkadaşlarını kurtarmak için tekrar madene iniyor; ölüyor. Madeni denetleyen iş güvenliği uzmanları, maaşlarını bizzat denetledikleri şirketlerden alıyor; bu düzeni de bizzat devlet kuruyor. 2012’de, tabii gene bir torba yasadan çıkan 6331 sayılı İş Güvenliği Kanunu’nu inceleyebilir merak eden.
Medyada çıkıp konuşan “uzmanlara” da güvenemiyor insan; çünkü iş güvenliğine yönelik davalarda bilirkişi olarak görev yapanından, taşeron firmalarla yakın temas hâlinde olanlara, çok feci bir yolsuzluk çarkı dönüyor. Bu ülke çok adaletsiz. Çok fakir bir ülke Türkiye hâlâ… “Neyimize hayalet uçak, havuzlu çıkartma gemisi, Afrika’nın çevresini dolaşan donanma gemisi, AWACS gibi başka ülkelerin hava sahasını taciz eden ‘barış kartalı’”, diyen kim var?
1986’da Çernobil’de yaşanan nükleer kaza, Sovyetler Birliği’nin sonunu getirdi çünkü devlete güven sıfırlandı. Soma da, Türkiye’nin Çernobil’i.