• ROTA
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11’i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • VPN HABER
  • ENGLISH

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SANAT
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Sermaye kesimi iktidarın arkasından çekiliyor mu?

29/06/2021 21:50


M. MURAT KUBİLAY

[email protected]

Demokratik bir ülkede iktidarların meşruiyeti toplumsal destekle sağlanır. Servet gücünün baskın olduğu kapitalist ülkelerde bu meşruiyetin bir diğer parçasını sermaye sınıfı oluşturur. Hatta finansal serbestleşme sonucunda küresel sermaye de bu mutabakatın bir parçası haline gelir. Tıpkı bir devletin diğer ülkelerle yapmış olduğu ikili ve çoklu sözleşmelerle kendi egemenlik alanını sınırlayıp, diğer devletlere ve devletler üstü kuruluşlara alan bırakması gibi sermaye de özel bir alana sahiptir. Bu yazının konusu Türkiye’de sermaye sınıfının bazı tutum ve kararlarının iktidarla yol ayrımına girdiğine dair gösterge olma ihtimali.

İktidar partisi AKP sandıktan çıkan sonucu ‘milli irade’ olarak niteleyip, tüm uygulamalarını meşrulaştırmak için uzun yıllardır kullanıyor. Son dönemde devlet imkânlarından faydalanılması, medya özgürlüğünün kısıtlanması ve yargı bağımsızlığının şüpheli hale gelmesinin AKP lehine yarattığı ortama rağmen seçim anketleri, iktidarın yeniden seçilmesinin zorlaştığını gösteriyor. Ötesi, ‘Ekonomiyi en iye AKP’nin yönetebileceği ve ülkeyi bu iktisadi buhrandan ancak Erdoğan liderliğinin çıkarabileceği’ önermesinin toplumsal desteği azalıyor. Yalnızca ekonomi değil, dış politikada da benzer bir durum var. Özetle, ekonomi ve dış politika seçmen tercihlerinde oldukça belirleyici, her iki alanda da iktidarın hareket alanı kalmadı, ötesi toplumda AKP’nin bu iki alanı düzeltebileceğine ilişkin kanı da azalıyor. Haliyle iktidarın seçmen desteği gün geçtikçe eriyor ve bu eğilim muhtemelen sürecek.


Peki ya sermaye ile ilişkiler? Sermayenin karar alma mekanizmalarındaki baskın gücü demokratik olmamasına rağmen Türkiye’de hep etkin oldu. 1979’da Ecevit hükumetinin TÜSİAD ilanlarıyla yıpratılması, bunun en açık göstergesiydi. 90’larda da TOBB ve TÜSİAD etkisi ile koalisyon hükumetlerinin kaderi bir derece şekillenebiliyordu. Erdoğan’ın baskın çıkması ve otoriterleşmesiyle, Türkiye sermaye sınıfı zenginliğinin zirvesine çıktı, fakat politik düzlemde mevzi kaybetti. Buna karşılık yalnızca yandaş sermaye değil, seküler yaşam tarzına sahip İstanbul sermayesi de iktidarın uygulayıcısı olduğu gevşek kurallı kapitalizmden oldukça nemalandı. Erdoğan’ın, “Biz OHAL’i grevlere izin vermemek için yapıyoruz” sözleri çok açıktı.

Diğer taraftan fazla kuralsız ve haliyle fazla belirsiz kapitalist bir ekonomi, özellikle yurt dışı ile iş ilişkisindeki özel sektör için zorlayıcı oluyor. Dolar kurunda yaşanan ataklar ve yüksek seyreden faizler, varlıklı kesimin şahsi gelirlerini artırsa da şirketlerin faaliyetlerini güçleştiriyor. Buna rağmen Türkiye’de sermaye kesimi uzun süre iktidara karşı sessiz kalmayı tercih etti. İstanbul Sözleşmesi gibi yalnızca belirli alanlarda doğrudan açıklamalarda bulunuldu; çoğunlukla finansal istikrar ve AB üyeliği gibi kavramlarla olağandışı ekonomi ve dış politika uygulamalarına imalı tepkiler gösterildi.

Bu sessizliğin tarihsel nedeni hükumetin mali denetim gücü. Türkiye gibi kayıtdışılığın yaygın olduğu bir ülkede bir şirketin veya sahibinin açığını bulmak zor değil. Muhtemelen bu nedenle, 90’lı yıllarda en büyük patronların başkanlık ettiği TÜSİAD’a uzun süredir başkan bulmak zorlaştı, nihayetinde patronlar değil profesyonel yöneticiler veya en büyük patronlar değil orta halli zenginler başkan olmaya başladı. AKP döneminde mali denetime ek olarak kamu bankalarının gücü de özel sektör üzerinde açıkça kullanıldı. 2018 sonrasında özel bankaların kredi vermekteki isteksizliği ve siyasi etki ile hareket edebilen kamu bankaları neticesinde özel sektör hizaya getirildi. FETÖ iltisaklı kurumlar ile Uzan Ailesi’ne yapılan uygulamaların sermaye kesiminde endişe yaratması muhtemel. Fakat AKP’nin kendisiyle doğrudan rekabete girmedikçe hiçbir grubun sermaye mülkiyetine dokunmadığını belirtmek gerek.

Peki, son dönemde iktidarla ‘milli sermaye’ arasındaki sessizlik karşılığı kredi uzlaşmasında bir sorun var mı? Memnuniyetsizliğin olduğu aşikâr, TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan normal şartlarda fazla teknik detay sayılabilecek bir konu olan para politikasında ‘uzun süre sıkı duruş’ vurgusunda bulundu. Çünkü dış ödemeler dengesi krizinden korkuyor. İktidarla daha iyi geçinen TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu ise pandemi dönemindeki kapanmalarda ötelenen vadeli çekler sonucu oluşan aksamalara tepkisini Twitter’dan verdi. Çünkü iç ödemeler sisteminin bozulmasından endişe ediyor. Yani dış ödemeler dengesi ve iç ödemeler sistemi belli ki sermayenin kırmızı çizgileri.

Fakat mühim olan söylemlerin ötesindeki açık eylemler. ‘İktidara yakın olan varlıklı kesimin sermayesini yurt dışına çıkarmaya çalıştığı ancak Erdoğan’ı bunu engellediği iddiası‘ epeydir mevcut. Bunu veri ve haberlerle doğrulamak kolay değil, ancak ‘ya hep beraber çıkacağız ya da hep beraber batacağız’ tarzı Erdoğan için gayet uygun. Diğer taraftan söylentilerin de ötesinde geçtiğimiz hafta iki olay yaşandı. İlki, servetinin önemli bir bölümünü Rusya’da kazanmış ve son 10 yılda iktidara yakınlaşarak, burada da büyük işler üstlenmiş Erman Ilıcak’a ait Rönesans Holding ile ilgili. Rönesans Holding, kendi portföyünde bulunan ve toplam yatak kapasitesi 9 bin 500’e ulaşan şehir hastanelerini Danimarka merkezli bir şirkete sattı. Böylece olası bir iktidar değişimi halinde muhalefetin şehir hastanelerindeki sözleşmeleri güncelleme talebine ilişkin risklerden kaçınmış oldu. Bu alanda büyük yatırımları olan Akfen Holding patronu Hamdi Akın da 27 Ocak 2021 tarihinde Bloomberg HT televizyonunda, konu şehir hastanelerine geldiğinde oldukça moralsiz bir ses tonuyla, “Muhalefetin muhalefet ettiği kısımlar güncellenebilir” imasında bulunmuştu. Bunlar, ‘olası iktidar değişiminin iş dünyasında da konuşulduğu ve kendi çıkarlarını korumak için eyleme geçtikleri şeklinde’ yorumlanabilir.

Geçtiğimiz haftanın diğer önemli haberi ise yerli otomobil projesi TOGG’un ortaklığından İnan Kıraç’a ait Kök Ulaşım şirketinin ayrılması oldu. Böylece ‘iktidar projesi’ denilebilecek bir alanda özel sektördeki ortak sayısı bir azaldı. Diğer ortaklar Turkcell, Vestel, BMC, Anadolu Holding ve TOBB. BMC’nin yeni sahibi Fuat Tosyalı, Türkiye Varlık Fonu (TVF) yönetiminde. TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu da TVF yönetiminde. Turkcell’de ise hâkim ortak TVF. İktidara yakın olan Nazif Zorlu’ya ait Vestel ve mesafeli olan Tuncay Özilhan’a ait Anadolu Grubu yola devam ediyor. Projenin sonunu açıkçası ben de merak ediyorum.

Kanal İstanbul’a da değinmek gerek. Garanti Bankası, İş Bankası ve Yapı Kredi’nin, ‘Birleşmiş Milletler Sorumlu Bankacılık Prensipleri’ mazeretiyle destek olmayacakları belirtiliyor. Benzer gerekçeyle diğer bankalar da kaçınmaya çalışacaklardır. Çevresel duyarlılıkları bir kenara bırakırsak, iş dünyasının bu projenin gerekliliği, karlılığı ve yapılabilirliğine mesafeli yaklaştığını herkes biliyor. Kısacası Kanal İstanbul’da hükumet yalnız halde.

Yazıyı toparlayalım. Türkiye’deki iktisadi sisteme sahip ülkelerde sermaye sınıfının desteği iktidarlar için çok önemli. Bugüne kadar mali denetim riski ve kamu bankası kredi muslukları nedeniyle sessiz kalan bu kesimin, dış ödemeler dengesi ve iç ödeme sistemleri kırmızı çizgileri. AKP iktidarı, kendisine rakip olunmadıkça mülkiyeti zaten hiç hedef almıyor ve çalışan haklarını zedeleyerek, sermaye sınıfına destek oluyor. Ancak iş dünyası ve bankacılık sektörü, iktidarın mega ve çılgın projelerine karşı artık mesafeli. Bir iktidar değişimi sonucunda oluşabilecek politik risklerden kaçınmak istiyor gibi. Henüz kesin konuşmak mümkün değil, ancak ‘söke söke alırlar‘ ifadesi esnasında iktidar değişimi ihtimalini bilinçaltından itiraf eden Erdoğan gibi iş dünyası da iktidar değişimi senaryosunu planlarına dahil etmeye başlamış olabilir.

Filed Under: Agora

Tüm yazılar: M. Murat Kubilay

SON HABERLER

Babacan, saldırılara cevap verdi: Bahçeli’nin bir ayağı siyaset, bir ayağı şiddetin içinde 

DEVA Partisi Genel Başkanı Genel Başkanı Ali Babacan partisinin Yozgat … Devamı...

Hisarcıklıoğlu: Kamu bankaları kredide normalleşmeye başladı

Kamu bankalarıyla üç gün önce bir araya gelen TOBB Başkanı Rifat … Devamı...

Erdoğan: Zincir marketler de kendilerini ayarlayacak

Tarım Kredi Kooperatifi marketlerinde indirim yapıldığını söyleyen … Devamı...

CHP’li 11 büyükşehir belediye başkanı: Ekonomide yaşanan ağır tablonun yansıması artıyor

CHP'li 11 büyükşehir belediye başkanı, Tekirdağ'da düzenlenen 'Büyükşehir … Devamı...

Araştırma: Antarktika’daki buz sahanlığı sanılandan daha hızlı eriyor olabilir

Yapılan bir çalışmada, Antarktika'da buz sahanlığının sanılandan daha hızlı … Devamı...

Berlin’de 80’den fazla otomobilin üzerine gamalı haç çizildi

Almanya'nın başkenti Berlin'de 80'den fazla otomobilin üzerine gamalı haç … Devamı...

Akşam Postası / 13 Ağustos 2022

Kılıçdaroğlu’ndan ‘Barış Akademisyenleri’ mesajı: Görevlerine … Devamı...

‘Stranger Things’in yaratıcıları final sezonu hakkında ipuçları verdi

Netflix'in en çok izlenen İngilizce dizisi 'Stranger Things'in yaratıcıları … Devamı...

Siirt’te iki aydır aranan hemşirenin cansız bedenine ulaşıldı

Siirt’in Pervari ilçesinde 11 Haziran’da Müküs Çayı'na düşen arkadaşını … Devamı...

Soylu: Azez’de bayrağımızı yakmaya çalışanları yakaladık

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Ankara’nın Suriye Devlet Başkanı Beşar … Devamı...

Ahlaksızlıktan değil mutsuzluktan ölüyoruz
Kısırdöngü diyarında psikoterapi

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 1747 gündür hapiste

YAZARLAR

İstanbul Belediyesi’nden ‘de’ atılan KHK’liler

Murat Sevinç

Her ulusalcı bir gün mutlaka reisçi olacak!

Dağhan Irak

Bu düzen değişmeli!

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Ejderhaya nanik yapmak

Bahadır Kaynak

Muhalefet ‘ceketini koysa’ bile seçimi kazanır mı?

Levent Gültekin

Defne Suna’dan Vera’ya, doğum günü mektubu…

Murat Sevinç

Öncelikle ceberutluğu, pervasızlığı ve ırkçılığı ‘yadırgamak’ gerekir…

Murat Sevinç

GÜNÜN 11’İ

Ali Bayramoğlu: Her yasak bir aczin ifadesidir

Mustafa Karaalioğlu: Hiç karışılmasaydı bile bu halde olmazdık

İhsan Çaralan: İktidardaki yeni değişiklik Suriye politikasının enkaz haline geldiğinin itirafıdır

Timur Akkurt: Tinder’da mutluluğu ararken hayatınız kararabilir

Tuğrul Akşar: Süper Lig’de havuz gelirleri yarı yarıya azaldı!

Orhan Uğuroğlu: Birçoğu hem bakan, hem tüccar

Ümit Zileli: Yasaklar ülkesinden “yazık” manzaralar!

Fatih Altaylı: Bakanlar da sınava girsin mi

İbrahim Varlı: Suriye’siz dizayn olmaz

Murat Muratoğlu: Kötü ekonomi ülkeleri batırmaz

Miyase İlknur: Reis sana o kapıyı çoktan kapattı teğmen

Zoom görüşmesinde mastürbasyon yaparken yakalanmıştı: CNN yorumcusu işi bıraktı

Aydın’da ‘incir cipsi’ mesaisi başladı

Temizlik görevlileri çöpten bulduğu para dolu çantayı sahibine ulaştırdı

İşlemediği suç için hapiste geçirdiği 20 yılın bedeli 5 milyon dolar oldu

Sevgilisi tarafından aldatılan kadın gazeteye ilan verdi: Artık bütün kasaba senin pislik olduğunu biliyor

Caretta caretta yaralanmalarının önüne geçmek için proje başlatıldı

Norveçli yetkililerden fenomen deniz aygırı Freya uyarısı: Uzak durmazsanız uyuturuz

Ryan Reynolds aldı, pişman oldu: Eşinize danışmadan futbol takımı almayın!

Tuz Gölü’nde hasat zamanı

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SANAT
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
  • AGORA
  • DİKEN’E TAKILANLAR
  • BİRİNCİ SAYFALAR
  • GÜNÜN 11’i
  • AKŞAM POSTASI
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 5 YAŞINDA
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
  • E-mail
  • Facebook
  • Pinterest
  • RSS
  • Twitter
  • Vimeo
  • YouTube

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi