Bayram; işsize, evsize, sokakta yaşamak zorunda bırakılan çocuklara, yoksunlara, yoksullara da gelir! Mültecilerimize kucak açmak ve İnsanlık dramı Afrika’daki açlara yardım; önceliğimiz… Ancak bayram, bizdeki yoksullar için de gelecek… Özellikle depremin yoksunlaştırdığı insanlarımız için…
Yoksulluk, tanımını, “bir şeylerden yoksun olmak” ve bu şeyler her ne ise onlardan mahrumiyet diye tanımlanır. Kimine göre bu günlük bir “kalori” hesabıdır. Kimine göre de hane halkının, bilmem kaç bin liralık kazancı olamama halidir. Kimisi de bilgisizliği, ilgisizliği; yoksulluk olarak tanımıyor.
İnsanın, ihtiyaçları sınırlı fakat istekleri sonsuz… Kaynakları kısıtlı fakat iştahı sınırsız… Kısıtlı kaynaklarla sonsuz istekleri arasındaki “temel ihtiyaçlarını” karşılayamama hali de yoksulu şekillendiriyor. Kısacası bizim derdimiz yaratandan yana değil, yönetenden yana…
Havası, suyu, 7 iklim, 4 mevsim, faunası, florası, endemikleri, doğal kaynaklarıyla yaratanın bahşettiği topraklarda yoksulluk olmamalıydı. Cennet vatanı, cinnet vatana çevirişimiz, yaratandan değil yönetenden çektiğimiz oldu hep… Bu yüzden yaratandan umudunu kesme, yöneteni sorgula…
Depremde bölgeye yardım seli akıtan, Suriyeli mülteciye kucak açan gönlü bol bir ulus olarak, şükür ki yoksulu gözeten zekâtını fazlasıyla veren, binlerce hayırseverimiz var. İyi ki de varlar… Ancak yoksula sırt çevirmeyi marifet sayanlarımız da çok… Saymasınlar…
Bu gibiler, yoksul komşusuna yardım etmek yerine; potansiyel suçlarından korunmak için, güvenlik teknolojileriyle donattıkları gettolarına kapanırlar. Yolda giderken otomobil camlarına yapışanları, vicdani körlükle; ya suçlar ya da örselerler. Bunları yapmasınlar…