Haşim Kılıç sadece yüksek mahkemenin onurunu korumakla yetinmedi, aynı zamanda çağdaş demokrasinin evrensel normları açısından yerinde ve zamanlı bir ders verdi. AKP’den ve AKP medyasından geleceğini bildiği ve nitekim gelmekte gecikmeyen kişisel saldırılara ve ağır eleştirilere rağmen bu konuşması ile tarihe bir not da düşmüş oldu.
AKP’liler kendilerini “yeni Türkiye”yi kurmakta ve böylece “tarih yaratmakta” olduklarına inandırmış olabilirler. Bundan dolayı bugün kendilerini kutluyor da olabilirler. Ancak tarih, çoğulculuktan nasibini almamış olan bir demokrasi anlayışının geçerli kılınmaya çalışıldığı ülkemizin bu zorlu dönemi hakkındaki yargısını ilerde verecek.
O gün geldiğinde ve eldeki notlar gözden geçirildiğinde Kılıç’ın sözleri önemli referanslar sağlayacaktır. AKP kurmaylarını kızdıran da zaten budur. Çünkü seçim zaferlerine dayanarak demokrasiye öznel bir tanımlama getirme çabalarına bu vesileyle çomak sokulmuş oldu.
Bu aşamada önemli olması gereken Kılıç’ın demokrasinin temelini oluşturan erkler ayrılığı ve hukukun üstünlüğü ilkeleri açısından içerik yüklü sözlerine tutarlı ve ikna edici yanıtlar bulabilmeleridir. Bunu yapamadıkları için “en iyi savunma saldırıdır” yönetimini benimsemiş bunuyorlar.