12 Eylül faşizminin yarattığı “terör”, o zamanın koşulları içinde, Cumhuriyet tarihinin en dehşetli dönemi olarak değerlendirilebilir. Her dört kişiden birinin öyle ya da böyle az ya da çok gözaltı, kötü muamele ya da işkenceye maruz bırakıldığı bir devlet terörü. Benzerleri Şili’ de, Arjantin’ de olanları aratmayan bir zulüm.
Solculara öyle zulmedildi, öyle insanlıkdışı bir solkırım yapıldı ki, solcu olmak korkutucu, tehlikeli bir kimlik oldu. Üzerine neredeyse havaya sıkılan kimyasal silah gibi herkesi derinden etkileyen liberallik zehri, solculuğu, bir tür “sosyal sorumluluk” hobisi, “vicdan rahatlatıcısı” “özel duygu ve düşünceler” haline getirdi.
Üstelik CHP içinde gizli solculuk konforlu bir hayat vaat ediyor. Kesinlikle güvenli ve tehlikeli değil ve aynı zamanda akmasa da yağan bir gelir kapısı. Sol, sosyalist partiler bir türlü kitleselleşemezken, düşüncelerinde solcu eylemlerinde sağcı yığınlar için CHP, korunaklı bir “doğal sit alanı” oldu.