Kontrol dışına çıkmış olan bu kriz, farklı kamplardaki iki ülke arasında cereyan ediyor olsaydı bir noktaya kadar anlaşılabilirdi. Oysa bu kopma, aynı ittifak içinde yer alan, yakın zamana kadar birbirlerini ‘stratejik müttefik’ olarak nitelendiren ve aslında birbirlerine köklü çıkarlarla bağlı iki ülke arasında yaşanıyor.
Bütün bu yönleriyle düşünüldüğünde, ilişkilerin tarihinde benzeri görülmemiş bir bunalımın içinden geçiyoruz.
Ayrıca, bu krizin nasıl sonuçlanacağını da öngörebilecek durumda değiliz. Görünen, ilişkilerin bir süre daha bu sarsıntının içinde savrulacağı ve her iki tarafın da bundan zarar görmeye devam edeceğidir.
ABD yönetiminin taammüden yöneldiği bu cezalandırma politikası kabul edilemez. Yaptırım kararı, Türk kamuoyunda zaten sorunlu olan ABD algısını daha da çok tahrip edecek, iki ülkeyi birbirinden iyice uzaklaştıracaktır.
Bununla birlikte -her iki tarafta da- işlerin göz göre göre nasıl bu noktaya geldiği, hangi hesap hatalarının yapıldığı hususlarında gerçekçi bir değerlendirmenin başlaması, hem bu türbülanstan çıkışın bulunması hem de ileride daha da büyük zararların önlenmesi bakımından elzemdir.