HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Suriye’nin kuzeyinde yeni bir askeri harekât sinyali vermesinin ardından, Rusya ve Ukrayna arasında Türkiye’nin oynadığı ‘arabulucu’ rolünü hatırlatarak, “Orada barış güvercini, burada savaş şahini” dedi.
Partisinin grup toplantısında konuşan Sancar, AKP iktidarını ‘otoriter’ olarak tarif ederek, son günlerde konser ve kültürel etkinliklerin yasaklanmasına tepki gösterdi. Kürtçe konser ve etkinliklerin, pikniklerin, çeşitli sanatçıların kültürel etkinliklerinin yasaklandığını hatırlattı. Sancar, iktidarın Kürt düşmanlığı yaptığını söyledi.
İktidarın savaş politikaları karşısında duruş gerektiğini söyleyen Sancar, muhalefeti de bu konuda uyardı. Muhalefet partilerinin karşı duruş konusunda çekince gösterdiğini savunarak, onları iktidarın yarattığı algıya teslim olmakla suçladı.
20 Mayıs 2016’da Meclis oylamasıyla dokunulmazlıkların kaldırıldığını hatırlatan Sancar, geçen altı yılda HDP’ye operasyonların yalnız HDP’ye karşı olmadığını ve haklı çıktıklarını söyledi.
‘Silahlanma’ vurgusu
HDP’lilerin yargılandığı davaları ‘kumpas davası’ olarak nitelendiren Sancar, şunları söyledi:
* Yerküremiz pandemi sonrası dünyaya yayılma riski taşıyan yeni felaketlerle karşı karşıya. En büyük örneği savaş-silahlanma yarışı yeniden karanlık dönemlere dönüş tehlikesidir. Pandemi ilan edilir edilmez BMGK küresel ateşkes çağrısı yaptı. Bu çağrı yeterli karşılık bulmadı, tanık olduğumuz son aylarda BMGK daimî üyeleri dahil neredeyse bütün dünya çatışmaları engellemek yerine silahlanma ve çatışma yarışına girdi.
* Bu bağlamda İsveç ve Finlandiya halklarının kaygılarını da anlıyoruz, kararlarına da saygı duyuyoruz ama HDP olarak biliyoruz ki askeri rekabet ve silahlanma yarışının, genişlemeci politikaların dünya halkları için büyük tehditler doğuracağı ortada. Bu tehditler iki alanda ciddi tahribatlar yaratacak.
* Bu küresel silahlanma politikası ve çatışmacı anlayış sadece ölümleri değil, sivillerin sağlıklı gıdaya erişemediği, kişisel güvenliklerinin sağlanamadığı, politik haklarının tehdit altında olduğu, iklim krizinin derinleştiği bir döneme kapı aralıyor.
‘Dünyayı Türkiye’ye benzetme politikaları’
* Dünya çapında güçlü bir demokrasi ve barış hareketine ihtiyaç var. Dünyada karşılaştığımız tablo umut vermiyor. Büyük bir barış hareketinden yoksunuz, dünyada da ülkemizde de böyle. Büyük barış ve demokrasi hareketinin Türkiye’de hala oluşamamış olması, bizlerin bir kayıp olarak hanemize yazmamız gereken bir gelişmedir. Çalışmaları durdurmanın bir faydası yoktur, savaş karşıtı politikalara karşı çıkmalı, en geniş koalisyonu, ittifakı oluşturma çabalarını ilerletmeliyiz. Hedef, insani temellere dayalı bir istikrar ve güvenlik anlayışını dünyaya da Türkiye’ye de bölgeye de egemen kılmak.
* Dünyayı da Avrupa’yı da Türkiye’ye benzetme politikaları izleniyor. Kürt sorununda çözümsüzlük noktasına geliyor bu. Pazarlık masasına sürdükleri kozlar ve şartlar, bu iktidarın NATO’nun genişlemesi konusunda tamamı Kürt sorununa çıkıyor, demokrasi sorunuyla bağlantılı. İsveç’e ‘Bütün hukuk mekanizmalarını ve demokratik kuralları askıya alın, sizi NATO’ya alma konusunda veto etmeyelim’ diyorlar.
* Savaşa karşı çıkmak, barışı savunmak emeğimizi, ekmeğimizi, özgürlüğümüzü savunmaktır. Her tereddüt bu iktidarın yıkım politikalarını güçlendirir. En başta siyasi muhalefete söylüyoruz bu uyarıyı, üzgünüz ki bu alanda sistematik bir tavır ortaya koyamıyor diğer muhalefet partileri. Bu çekincelerin hiçbir karşılığı yok. Halkta esas hedef ve istek, onuruyla ve refah içinde yaşamak. İktidarın yarattığı algıya teslim olmak, bu ülkenin geleceğini iktidarın kirli oyunlarına terk etmek anlamına geliyor.
* Bu uzay programı fena bir program değil, bunu değerlendirebiliriz, bu iktidarı toptan bir araca bilet alalım gitsinler, orada da uzayların suçu ne diye sorasım geliyor.