Cemaat, tercihini, kendisini ülkedeki genel demokrasi mücadelesinin bir parçası kılmaktan yana yapabilirdi. Bunun için, öncelikle şeffaflaşması, geçmişiyle samimi bir şekilde yüzleşmesi, toplumun demokrasi yanlısı kesimlerine yönelik dışlayıcı/ küçümseyici tavrından sıyrılması ve yolsuzluk/rüşvet soruşturmaları sürecinde kendisini geri planda tutması gerekiyordu. Yapmadı. Sonuçta gelinen nokta ortada.
Peki Cemaat için sil baştan yapma ihtimali var mı? Aslında teorik olarak önünün hâlâ epey açık olduğu söylenebilir. Zira siyasi iktidar, daha doğrusu Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu savaşta demokrasi, temel hak ve özgürlükler, hukuk devleti gibi değerleri çok umursamıyor. Bunu bir var kalma savaşı olarak görüyor ve üçüncü şahıslara “Ya bendensin ya onlardan” diyor. Tercihinizi Erdoğan’dan yana yaparsanız devlet nimetleri sizi bekliyor, Cemaat’i seçerseniz başınıza gelebilecek kötülüklere razı olmanız gerekiyor.
Şayet Cemaat, Erdoğan’a karşı demokrasi, hukuk devleti, temel hak ve özgürlükleri çıkarabilse işin rengi değişebilirdi.
… Fethullah Gülen, devlet içindeki örgütlenmesinin en az hasarı görmesini sağlayabilmek için, genç ve orta yaşlı kesimlerinde öne çıkmış olan özgürlükçü, demokratik ve sivil damarın da enerjisini tüketti.
Son bir yılda Cemaat içindeki parlak isimlerin çoğunun bu savaşla birlikte savrulup kötürümleşmesi Türkiye için de üzücü bir kayıptır.