MÜJDE YAZICI ERGİN
mujdeyazici@diken.com.tr
Aslı ile Uniq Hall’un içindeki Zuhal Müzik’te buluşuyoruz. Röportajı yapmak için şurada mı otursak, o sırada bir şeyler mi içsek diye karar verirken, Aslı elindeki telefondan bana bugün çıkan albümünün (dün) sosyal medyaya düştüğünü gösterip “Önceden CD korsanıyla uğraşıyorduk şimdi dijital korsan var” diyor. Böyle birşeyin nasıl olduğuyla ilgili kafa yoruyoruz.
Rock soundu taşıyan şarkılarıyla bilinen Aslı Gökyokuş, 11 yıl aradan sonra 16 şarkıdan oluşan ‘Dünya’ adlı albümünü Arpej Müzik etiketiyle yayınladı. Bugünden itibaren bütün dijital platformlardan ulaşılabilinecek olan albümde 11 yeni, beş tane de eski şarkıların yeni versiyonları yer alıyor.
Alen Konakoğlu ve Aslı Gökyokuş prodüktörlüğünde hazırlanan albümün düzenlemeleri Alen Konakoğlu, Selim Öztunç ve Gökhan Büyükkara’ya ait.
Aslı ile onun albüm yayınlamadığı uzun yıllarda tamamen değişen müzik endüstrisi, Türkiye ve yeni albümü ‘Dünya’ üzerine sohbet ettik.

Fotoğraflar: Fethi Karaduman
Albüm yayımlamadığın yıllarda ülkede darbe girişimi oldu, Gezi olayları yaşandı, AKM yıkıldı. Sen en son albüm yaptığında CD korsanı ile uğraşılıyordu, şimdi albümler dijitale düşüyor. Sen kendini nasıl konumlandırmayı planlıyorsun?
Evet, gerçekten de çok fazla şeyi bir arada ve art arda yaşamak zorunda olduğumuz yıllar oldu. Tüm olanlar bence hepimizi değiştirdi, derinden etkiledi. Müzik ve korsan tarafına gelirsek, biliyorsun, bizim işimiz zordur ama dışardan insanlara çok da öyle gelmez. Albüm çıkarmış müzisyenler olduğumuz için hayatımızın da kolay olduğunu zannederler. Öyle değildir. Dışardan yine öyle görünmese de müzik piyasası birçok kişinin çaktırmadan birbirinin kuyusunu kazmaya çalıştığı garip bir sektördür. Kendi yolunda, kimsenin ayağına basmamaya büyük özen göstererek ayakta kalmak kolay değil açıkçası. Ben 18 yaşımdan beri sahnedeyim. Önce yarı amatör, sonra profesyonel olarak devam ettim. İlk albümüm 22 yaşımdayken çıktı. Hiçbir dönem bu sektörün kolay olduğunu görmedim. Biz yine de şanslı bir jenerasyonduk. Güzel bir gençlik yaşadık. Korsanla da hep uğraştık. Sony Müzik sanatçısıydım. Sony Müzik’in ofis binasının çaprazında korsan albümümü satan çocukla uzun konuşmalar yaptığım günleri bile hatırlıyorum.
Bugün baktığında Türkiye’de rock piyasasını nasıl görüyorsun?
Rock müziğin temel taşını halen 90’lar sonu, 2000’ler başında çıkan isimlerin oluşturduğunu görüyorum. 2000’lerin ortalarında birçok yeni isim çıkıyordu ama son yıllarda kalıcı olabilmeyi başaran çok az. Bunun sebepleri elbette çok farklı. Bizler şanslı yıllarda, Beyoğlu’nda, kült olmuş Kemancı’da, civardaki rock barlarda sahneye çıkan, canlı müzik yaparak sahne tozunu iyi yutmuş isimleriz. Aslında hepimiz birbirimizin çocukluğunu biliyoruz, aynı yerlerden geldik. Fakat bu kadar ödün vermeden bu işi devam ettirebilmek hiç kolay değil. Çünkü seni aşağıya çeken çok fazla faktör var. Benim yorulduğum çok dönem oldu. Kendimi bu yüzden geri çektiğim dönemler oldu. Aslında bazı meslektaşlarımda da bu kırılmaları görüyorum. Herkes bunu kendi içinde farklı biçimde yaşıyor.
Bugün uzun bir aradan sonra ‘Dünya’ adlı albümünü yayımladın. Tam olarak ne kadar ara verdin?
Ne kadar ara verdiğimin cevabı beş yıl, ama full bir albüm diye bakarsak 11 sene. Çünkü ‘Söylediğim Şarkılarda Saklı’ albümünü çıkardıktan sonra bu kadar sene içerisinde 2010 yılında çıkan ve üç şarkıdan oluşan ‘Büyüdük’ ve 2012’de çıkan ‘Gökyüzünde Yalnız Gezen Yıldızlar’ single’ları dışında hiç yeni şarkı yayınlamadım. 2012 sonunda çıkan single’dan iki gün sonra da hamile olduğumu öğrendim zaten. Kızım doğduğunda ara vermek ve ona kendim bakmak konusunda ise nettim. Bu süreçte de sadece 2015’in 6 Mayıs’ında, Deniz Gezmiş ve arkadaşları anısına yaptığımız ‘Üç Cemre’ şarkısını yayınladım ancak çok gönülden yapılan, çalınan ve söylenen bu şarkı ile insanların oldukça hassas olduğu bu isimlerden nemalanmaya çalışıyor görüntüsü vermek son isteyeceğim şey olacağı için şarkıyı sadece o birkaç gün sosyal medya hesaplarımdan yaydım.
Hamilelik tüm planları değiştirmiş olmalı.
Aslında planlı bir hamilelikti ama bir taraftan da o dönemde akustik konserler projemiz vardı. Onun için provalar yapıyorduk, yapmaya da devam ettik bir süre. Fakat hamileliğimin beşinci ayı geldiğinde biz hala prova yapıyor olduğumuz için başka bir bahara bırakmaya karar verdik.
Müzik piyasası da değişti o süre zarfında. Geriye dönüp baktığında ara vermek sana ne sağladı veya ne sağlamadı?
Sektörel bazda baktığında elbette ki bir şey kazandırmadı. Bizimki gibi nankör bir meslekte bu kadar sene ara vermek büyük bir risk ve fedakarlık aslında ancak anne olarak hiçbir şeyle değişmeyeceğim yıllar geçirdim ve bana insan olarak da çok şey katan yıllar oldu. Bizim biraz da serbest bir işimiz olduğu için bazı kararları daha rahat alabiliyoruz, ama bir süre sonra işine dönmek zorunda kalan bir sürü anne var. Çok isteseler de, ama maddi imkanlar, ama kariyerlerindeki zorunluluklar yüzünden bu kararı veremeyen birçok kadın var. Ben işimin bu anlamdaki avantajını kullandım diyelim. Hiçbir ilk anını kaçırmak istemediğim kızımla doya doya vakit geçirebildim. Hayatta her anne için hiçbir başarıya değişilmeyecek duygular bunlar. Öyle olunca da müzik piyasasında bir şeyleri kaçırdım diye hiçbir pişmanlığım yok. Fakat elbette ki çok özlediğim zamanlar oldu. Özellikle ilk sene. Çünkü bizimki gibi renkli bir işi bırakmışsın. Küçücük bir bebeğin var. Oldukça domestik bir hayata geçiyorsun. İlginç bir süreçti. Anlık yoğun özlemleri saymazsak çok mutlu olduğum bir süreçti.
Jenerasyon değişti. Rock müzik de tüm dünyada eski rüzgarına sahip değil. Bütün bu değişimleri gözlemliyor musun?
Yeni jenerasyonda bence de kesinlikle değişimler oldu, olmaması da mümkün değil. Yeni jenerasyon her anlamda farklı, ben hala onları çözmeye çalışıyorum. Müziklerinin de tamamen jenerasyonlarının yansıması olduğunu düşünüyorum. Her dönem kendi anlayışını yaratıyor doğal olarak.
Dijital platformaların yaygınlaşması müzisyenleri büyük şirketlerin hükümdarlığından kurtardı.
Artık bir plak şirketi gerekmiyor. Bireysel olarak da müzisyenler şarkılarını dijital platformlardan yayınlayıp insanların onları keşfetmelerini sağlayabiliyorlar. Bugün Türkiye’de araştırma yapıldığında Spotify’daki en çok dinlenen bazı isimlerin hiçbir plak şirketi tarafından desteklenmediği görülüyor. Bu önemli. Bu durum dinleyiciyle ilgili de birşey anlatıyor bize. Fakat sektörün yarısı da dinleyiciyle ilgili bu önemli mesajı hala anlamak istemiyor.
Neredelerde hata yapılıyor?
Sektör çok alıştığı ezberlerle gitmeye çalışıyor. Ama yeni nesil o ezberlerin tamamen aksi bir beklentide bence. Burada bizim gibi nispeten daha eski müzisyenler gençlerin isteklerini ne kadar anlıyor, inan onu bilmiyorum. Sonuçta ne olursa olsun arada bir jenerasyon farkı var. Elimden geldiğince anlamaya çalışıyorum.
‘Dünya’ albümün Arpej Müzik’ten çıktı. Nasıl bir araya geldiniz?
Arpej Müzik, Umut Kuzey ve Özlem Özbakan’ın ortak şirketi. Umut bana ara ara albüm yapma teklifinde bulunuyordu. Ben de son senelerde hiçbir yeni şarkıyı bir plak şirketinden çıkarmamış ve her şeyiyle ben ilgilenmiştim. Ben o zaman Umut’un bir plak şirketi olduğunu dahi bilmiyordum. Umut’u meslektaşım olarak biliyordum ancak seneler içinde Umut’un iyi şeyler yapan bir girişimci olduğu ortaya çıktı. Birçok kişinin Arpej’den albümü çıktı, festivaller düzenlediler. Ben de beraber çalışmak konusunda bu kadar istekli olan bu ekiple çalışmak istedim.
Sonrasında nasıl ilerlediniz?
Bir plak şirketiyle anlaşmış olsan dahi işin her aşamasıyla kendin ilgileniyorsun aslında. Benim için bir taraftan işin en sıkıcı tarafı o. Müzisyen misin? İş kadını mısın? Menajer misin? Ancak benim gibi işinin her aşamasına sahip çıkan birisi olunca sonuç kaçınılmaz oluyor. Senelerin tecrübesiyle sabit, iş ancak öyle aksamadan yürüyebiliyor. Ancak Arpej’de bu albüme inanan, çok sahip çıkan, emek harcayan genç ve iyi bir ekip var. Bu da mutluluk verici.
Musiki Eseri Sahipleri Grubu Meslek Birliği’nde (MSG) yönetim kurulundasın. Nasıl gidiyor çalışmalarınız?
31 Mart’ta ki genel kurul sonrası Candan Erçetin MSG yönetim kurulu başkanlığına geldi. Ben de o ekipte yönetim kurulu üyesi olarak yer aldım. Ben de senelerce birçok meslektaşım gibi çok uzağında kaldım birçok şeyin. Telifin ne olduğunu bile doğru düzgün bilmeyen meslektaşlarımız var. Hiçbir yapıcı konuşmanın yapılamadığı, kavgalarla geçen çok genel kurul biliyorum, öyle olunca da senelerce benim gibi çok insan uzak kalmayı tercih etti. Bizim ekibin çoğu konuya benim gibi bakan, kan değişikliğinin iyi olabileceğini düşünerek, gerçekten hiçbir ama hiçbir karşılık beklemeden emek vermek, faydalı olmak için göreve gelmiş arkadaşlar.
Şu anda Harun Tekin ve ben bizim jenerasyon rockçıları temsil eden iki müzisyen olarak orada olmayı önemli buluyoruz. Aramızda ben ve Harun Tekin gibi rock müziği temsil edenler de, Türk halk müziğini, pop müziği, reklamcıları ya da aranjörleri temsil edenlerimiz de var. Gelirken huzur hakkı denilen yönetim kurulu toplantılarına katılırken alınan parayı da kaldırdık. Bu parayı belli bir fona aktarmak ve yine üyelerimize gitmesini sağlamaktı amacımız. MSG’yi daha profesyonel hale getirme amacıyla ciddi bir mesai harcamaya devam ediyoruz.
Rock müziğin ve 90’ların üzerindeki etkisini nasıl değerlendirirsin?
90’larda büyüyen ve 80’lerin sonu ve 90’ların rock müziğiyle büyümüş ve müzik yapmayı seçmiş biri olarak tabii ki etkisi çok ancak oradan çıkamamış biri de asla değilim. Müziğimde etkisi çoktur fakat artık farklı şeyler dinliyor ve müzik yaparken de bu farkları yansıtmaya çalışıyorum.
Neler dinliyorsun?
Daha akustik hatta bazen etnik müzikler dinliyorum. 20 yaşında hiçbir şarkıya etnik saz koymak istemeyen ben şimdi bu şarkıda acaba nasıl farklı bir enstrüman kullanabiliriz diye düşünüyorum. Şarkılar arasında ortak bir dili yaratabilmekte bütün mesele. Onu yapabildiğinizde ne kadar farklı denemeler yapsanız dahi bir bütünlük yaratabiliyorsunuz. Eskiden yeni şeyleri denemeye korkan biriydim. “Ne değişti” dersen, artık çok daha cesurum.
‘Dünya’ albümünde kaç şarkı sana ait?
Yeni albümde birkaç şarkı dışında yine hepsinde varım. Ancak eski albümlere göre oran biraz farklı. Eşim Erdal Yıldırım ile yaptığımız şarkılar var. Albümdeki ‘Bilmem’ ile Nev ve Ferman’la söylediğimiz ‘Mış Gibi’nin söz ve müziği Erdal’a ait örneğin. Alen Konakoğlu ile yaptığımız iki şarkı var. Selim Öztunç’un ‘Kara Orman Türküsü’ var.
Albümdeki modern türkü denilebilecek ‘Kara Orman’ sesine çok yakışmış. Bu şarkı nasıl oluştu?
Söyleyebileceğim tarzda türküleri kendime göre yorumlamayı seviyorum. Senelerce sahnede ‘Gelevera Deresi’ni söyledim. Dostum Ferman Akgül bir ara televizyonda program yapıyordu. Anadolu’nun çeşitli yörelerini ziyaret edip tanıştığı amatör müzisyenlerin şarkılarını orada kaydederek, İstanbul’da o şarkıları haftanın konuğu olan profesyonel müzisyenlere söyletiyordu. Benim şansıma da müthiş bir yakma gelmişti. Ferman, “Sana çok yakışacak, bunu senin söylemeni istiyorum” demişti. Bir beyefendinin eşine yazdığı bir yakmayı çok çok severek seslendirmiştim. Çok sevildi, senelerdir soran çok insan vardır hala. Hatta geçenlerde o köyden mesaj atmışlar, biz hala bütün köy o türküyü dinliyoruz diye. Çok mutlu oldum. Tabii ki hepsini iyi yorumlarım diyemem ama türküleri kendim gibi söylemeye çalışıyorum ve çok hoşuma gidiyor.
‘Anneler Affetmez Sizi’ albümdeki en toplumsal mesajları olan bir şarkı değil mi?
Çok zor yıllardan geçiyoruz. Sadece ülke olarak değil dünya da zor yıllardan geçiyor. İnkar etmek gözünü gerçeklere kapamak olur açıkçası. Duygusal ve ekonomik olarak zor zamanlar. Ben son birkaç senedir Türk insanın derin bir depresyonda olduğun düşünüyorum. Birbirimize karşı öfkeliyiz. Türk siyasi tarihine baktığımız zaman ne zaman huzurlu bir dönem geçirmişiz ki diyorum. Ben 80 darbesi olduğunda minicik bir çocuktum. O dönem öğrencilik hayatı geçiren eşim ise çok farklı hatırlıyor elbette o zamanları.
80 döneminin üzerinde nasıl bir etkisi var?
Ben öğretmen çocuğuyum. Babam okul müdürüydü. Sol görüşlü bir aileden geliyorum ve babam sol görüşlü olduğu için o dönem saçmasapan bir şekilde öğrencileri etkilediği suçlamasıyla birkaç gününü içerde geçirmişti. Dolasıyla o küçücük halimle annemin ne kadar yıprandığını, askerlerden o dönem ne kadar korktuğumu çok iyi hatırlıyorum.
Nasıl etkilenmiştin?
Biz okulun lojmanında kalıyorduk. Bütün okul askerlerle doluydu. Ben de askerlerden çok korkuyordum. O dönem üç-dört yaşlarındaki Aslı, korkusundan askerleri insan olarak dahi görmüyordu. Birgün bahçede oynarken erlerden biri şeker vermişti. Çok şaşırmış ve mutlu olmuştum. Tüm algım da o minicik anıyla tamamen değişmişti. Biraz ailemin yaşadığı tecrübeler, biraz da babamın da ilerleyen yıllarda siyasetle ilgilenmesi sebebiyle apolitik bir jenerasyondan gelsem de ben çok apolitik olarak yetişmedim.
Türkiye’de olan bitene duyarsız olmamak senin müziğini etkilemiştir mutlaka.
Benim her albümümde ‘derdi olan’ şarkılarım vardı ancak içinden geçtiğimiz yıllar elbette ki bu albümün de içeriğini etkiledi. ‘Anneler Affetmez Sizi’ şarkısında anlatmaya çalıştığımız gibi çok fazla anne üzüldü bu topraklarda. Aslında acının yaşandığı her toprakta dertli, küskün, ah eden anneler var. Türkiye’nin en büyük problemi rövanşizm duygusundan bir türlü arınamaması. Her dönemin mağdurları farklı. Şimdi de bitmeyen başka bir intikam dönemindeyiz. Ben herkese çok kızıyorum. Kendimi görece olarak çok daha yakın gördüğüm ideolojideki insanlara da kızgınım. Farkında olmadığımız sürece ilerleyemeyeceğiz. Hatalarımızla yüzleşmediğimiz sürece rahatlayamayacağız. Belki bu intikam hislerimizden arınırsak ilerleyebiliriz. Sakinleşmeye, birbirimizi sevmeye, anlamaya ihtiyacımız var.
Ülkede bu kadar gerginlikler varken Türkiye’deki müzik endüstrisini nasıl değerlendiriyorsun?
Benim şöyle bir derdim var. Müzik sektörü küçük bir sektör aslına bakarsanız. Belli başlı insanların elinde dönen bir sektör. Belli sayıda müzisyen, söz yazarı, besteci, müzik yazarı, organizatör, radyocu var. Bugüne kadar kendi açımdan baktığım zaman şunu söyleyebilirim. Devamlı üç beş insanla aynı sofrada yemek yiyip överek, bu müzik sektörü içinde katkısı olan birçok müzisyeni görmemek, yokmuş gibi algılamak veya iyi birşey söylerken bile çekine çekine söylemeyi haksızlık olarak değerlendiriyorum. Bunu sadece kendimle ilgili de söylemiyorum. Bu konuda mağdur olmuş çok isim olduğunu düşünüyorum.
’20 yıl önceden daha iyi bir şarkıcıyım’
Yeni albümde beş eski şarkının yeni versiyonları yer alıyor.
Nasıl buldun?
Ben eskiciyimdir o konuda. Yeni versiyonlara zamanla alışıyorum.
Bu şarkıları yüzlerce kez sahnede çalmışızdır. Müzisyenler aslında dinleyiciye nazaran değişikliğe açık olan taraftır. Ama insanlar genelde ilk dinlediğini sever, o konuda tutucudur. Bildiğini duymak ister. Benim bu eski şarkılara yeni tatlar katma fikrim eskiden beri vardı. Özelikle ilk albümümde söylediğim şarkıları bugünkü Aslı olarak söylemek çok güzel hissettirdi bana. Bugün elbetteki 20 yıl önceden daha iyi bir şarkıcıyım. Bu doğal bir şey tabii.
‘Ölüm Kapıyı Çalmasa Da’ya akustik bir tat tatmak, ‘Tüm Şehir Ağladı’ya duduk çaldırarak bambaşka bir duyguya sokmak çok keyif verdi. ‘Sessizce’ orijinal halinden tamamen farklı oldu. Bence çok güzel oldu. Eski şarkılar orada duruyor zaten, herkes açıp dinleyebilir.
Albümde Yaz’ın da sesi var. Müzisyen bir anne olarak Yaz’ı da müziğe yönlendirir misin?
Açıkçası özellikle yönlendirmem. İsterse her zaman destek olurum. Müzikle uğraşmak hoş bir ayrıntı olabilir hayatında. Profesyonel olması gerekmiyor illa ki, ilgisi yok diyemem. Şu anda bile ilgisi çok. İlerde ne olur bilmiyorum. O ne isterse onu desteklemek konusunda elimden geleni yaparım ama benim zorumla birşey yapmasına izin vermem.
Albümün ilk konseri ne zaman?
10 Ocak’ta Beşiktaş DorockXL’da albüm lansman konserimiz var.
Turne düşünüyor musunuz?
Şubat ayında lansman turnemiz olacak. Birkaç şehir dolaşacağız. Mümkün olduğunca çalmak istiyoruz. Bu albümle beraber görsel olarak da bunu destekleyebileceğimiz öğeler istiyorum. Albümde bir şeyler anlatıyorum. Seneler içinde yaşadığım hisleri anlattım.