Türk ekonomisi seçim sonucuyla büyük bir kâbus yaşıyor. Türkiye’nin risk primi 700 puana ulaştı. Borsa sert düşüyor, Merkez Bankası’nın döviz rezervi eksi 70 milyar doları geçti.
Kısacası ekonomik bir felaket yaşıyoruz. Kimsenin umurunda değil.
Bir avuç insan feryat ediyor: Batıyoruz! Bu ekonomik politikalar bizi uçuruma sürüklüyor.
Kimse dinlemiyor bile. Nasıl olsa düzen sürüyor. Ne zamana kadar, kendi çıkarına kendi dümenine taş gelinceye kadar. Merkez Bankası kredi kartı ve kredili mevduat hesabına sınırlama getirinceye kadar.
Merkez Bankası’na göre, 1.36 faiz nedeniyle vatandaş kredi kartından ve bu hesaplardan para çekip dolar altın alıyor ve bu nedenle fiyat yükseliyor. Zaten döviz kıtlığı var. Bir de vatandaşın alımı ile iyice talep artıyor. Tabii ki burada Merkez Bankası’nın da aldığı karar saçma sapan.
Vatandaş neden kredi kartından para çekip dolar, altın alıyor onu düşünmüyor hemen o deliği kapatmaya çalışılıyor. Tabii ki kıyamet koptu! Kredi kartından para çekip dolar ve altın alan yok mu, elbette var.
Ama bunların sayısı yüzde 10. Geri kalan ise bu işlemi borcu borçla kapatmak için yapıyor.
Kirasını ödemek ve yaşamak için. Bu sistem ile vatandaş adeta kendine yaşam boşluğu yaratıp nefes alıyor.
Bu tepkiler üzerine Merkez Bankası bu kararı iptal etti. Vatandaş rahat bir nefes aldı. İyi de vatandaş, neden ülke ekonomisi mahvedilirken bu kadar tepki göstermedi? Neden aynı kararlı isyanı Merkez Bankası’nın 200 milyarı uçarken yapmadı?
Neden Türk Telekom’un milyar dolarlık değeri Öger’e peşkeş çekilirken sesini çıkartmadı?
Hiç geçilmeyen köprü ve hava alanları için müteahhitlere milyar dolarlık garanti verilirken bağırmadı?
Çünkü o yapılanlar direkt kendi çıkarına zarar vermiyordu.
Kredi kartına sınırlama onun yaşam alanını daraltıyordu.