KEMAL GÖKTAŞ
kemalgoktas@diken.com.tr / @kemalgoktas
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Türkan Yalçın, rektör Prof. Dr. Erkan İbiş’in öğretim üyelerine gönderdiği ‘onur kırıcı’ genelgeye isyan etti.
Yalçın, fakültenin e-posta grubuna ve rektör İbiş’e gönderdiği yazıda, teamüllere aykırı olarak tüm öğretim üyelerine imza karşılığı tek tek verilen genelgeyi almayacağını bildirdi ve “Böyle bir yazıyı almaktan, imzalamaktan, bahsedilen ilkelerin hatırlatılmasından utanç duyarım” diye yazdı.
Genelgede yer verilen suçlamaların muhatabı olarak tüm öğretim üyelerinin görülemeyeceğini belirten Yalçın, suç işleyen kişilere neden soruşturma açılmadığını sorarak ‘korku imparatorluğu kuranların birbirlerinden çekindikleri için herkesi dahil ederek dolaylı yoldan uyarılarda bulunduğunu’ savundu.
Yalçın, genelgede, hocaların öğrencileri ‘fikirlerini serbestçe ifade etmeye ve bağımsız düşünmeye teşvik etme’ görevlerinden söz edilmesine ilişkin olarak da “Biz yapabiliyor muyuz ki öğrencilerimizden bunu isteyelim?” diye sordu.
Vahim suçlamalara ‘genelge’li uyarı
Ankara Üniversitesi Rektörü İbiş, bazı öğretim üyeleri hakkında öğrencilere küfredip aşağıladıkları, sınıfa zamanında girmedikleri, derslerde telefonla konuştukları ve ‘müfredatı bağlamından kopararak farklı boyutlara taşıdıkları’ yönünde şikayetler geldiği gerekçesiyle bir genelge yayınlayarak disiplin cezası ‘uyarı’sı yapmıştı. Genelgede, öğretim üyelerine ‘müfredatı bağlamından koparmama’ uyarısı ile ‘öğrencilere tacizde bulunmama’ uyarısı bir arada yer almıştı. İbiş, dekan ve müdürlerden genelgenin tüm öğretim elemanlarına imza karşılığı tek tek verilmesini istemişti.
‘Neden soruşturma açılmıyor?’
Ankara Üniversitesi Ceza Hukuku öğretim üyesi Prof. Dr. Yalçın genelge hakkında fakülte e-posta grubuna yazıp, Rektör İbiş’e de gönderdiği yazıda şu ifadelere yer verdi:
“Sayın Rektöre bazı ihbarlarda bulunulmuş. Buna göre; ‘… derslerine girmeyip araştırma görevlilerini gönderen, sınav sonuçlarını vaktinde ilan etmeyen, derslerine hazırlıksız giden, müfredat (!) dışına çıkan, derste telefonla konuşan, … öğrenciye hakaret hatta küfür eden, öğrenciyi taciz eden…’ öğretim üyeleri varmış.
Doğrudur, vardır…
Sayın Rektör bu ihbarları ciddiye alıp, böyle bir uyarıda bulunma ihtiyacı duyduğuna göre, durum gerçekten vahim. Ancak, neden bu ayıpların, suçların, etik yoksunu davranışların muhatabı olarak bütün öğretim üyeleri görülüyor?
İhbar edenler her kimlerse mutlaka isim de vermişlerdir.
En ufak bir muhalif sözden, yazıdan, davranıştan haberi olan yöneticiler bu uyarının muhataplarının kimler olduğunu da çok iyi biliyorlardır. O halde neden açmıyorlar soruşturmaları da ‘kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla!’ deme yoluna gidiyorlar?
Korku imparatorluğu yaratıldı
Öyle bir korku imparatorluğu yaratıldı ki muhtemelen bu imparatorluğu kuranlar, birbirlerinden de çekiniyorlar ve dolaylı yollardan, herkesi dahil ederek uyarıda bulunuyorlar.
Yazıda, hocaların öğrencileri ‘fikirlerini serbestçe ifade etmeye ve bağımsız düşünmeye teşvik etme’ görevlerinden de söz ediliyor.
Güzel, hem de çok güzel…
‘Biz yapabiliyor muyuz ki öğrencilerimizden bunu isteyelim?’ diye sorası ve gülesi geliyor insanın.
Bu konuyu dekanlar etraflıca düşünsünler ve neden kendileri aşılarak Rektörlüğe ihbarda bulunulduğunu sorgulasınlar.
Ben kendi adıma böyle bir yazıyı almaktan, imzalamaktan, bahsedilen ilkelerin hatırlatılmasından utanç duyarım.
Bu yazının muhatabı olmadığım için de almayacağım.”