MİNEZ BAYÜLGEN
bayulgenminez@gmail.com
Türkiye son büyük ekonomik krizini 2001’de yaşadı. Vatandaş, siyasi partilerin hepsini cezalandırdı ve o dönem yeni kurulan AKP iktidara geldi. O krizde genel işsizlik yüzde 10’du, şimdiyse yüzde 20’lere doğru gidiyor.
‘Corona’ kriziyle ekonomi iyice durdu. Türkiye ekonomisi bu büyük krizi ve ‘corona’yı atlatabilecek mi? Önümüzdeki günlerde neler yaşanacağını 1991-1997 yılları arasında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Dekanlığı görevinin yanısıra CHP İstanbul eski milletvekilliği de yapmış Profesör Esfender Korkmaz’la konuştuk.
‘Türkiye ‘corona’yı fırsata çeviremez’
Corona virüsü nedeniyle dünya ekonomileri rekor düzeyde küçülecek. Uluslararası ticaret yüzde 15 daralacak. İktidarın söylediği gibi Türkiye bu virüs krizini fırsata çevirebilecek mi?
Hayır, bu krizi fırsata çevirmek mümkün değil. Ekonomide eksi büyüme var. GSYH küçülüyor. Fert başına milli gelir daralıyor. Bunların tamamı birer kayıp.
2008-2009 dünya krizinin de Türkiye’yi ‘teğet geçeği’ söylenip durdu. Öyle olmadı. Milli gelirimiz yüzde 4.7 oranında daralmıştı. Böyle şeyler algı yaratmayla olmuyor.
İktidar tüm umudunu diğer ülkelerle yapacağı ‘swap anlaşmaları’na bağlamış durumda. Swap her derde deva olacak mı, ekonomiyi toparlayacak mı?
Günü kurtarmak için gerekli bir yöntem bu. Türkiye’deki döviz sıkıntısı bu yolla ancak kısa dönem için atlatılır. Türkiye’ye gelecek bu para kalıcı değil, zamanı geldiğinde geri ödeyeceksiniz. Ancak Türkiye çok fazla swap imkanı da bulamadı.
Hangi ülkelerden para geldi?
Çin’den 1,5 milyar, Katar’dan da 5 milyon dolar kadar swap imkanı elde etti. Oysa Amerikan Merkez Bankası FED, Danimarka, Norveç, Yeni Zelanda’ya swap hattı içinde 30’ar milyar dolar likidite sağladı. Avustralya, Brezilya, Güney Kore, Singapur ve İsveç’e de 60’ar milyar dolar verdi. Türkiye bu swap hattına girerse geçici olarak bir döviz sağlayabilir. Sonuçta Türkiye’nin döviz ihtiyacı çok ama döviz geliri yok.
The Financial Times gazetesi FED’in Türkiye’ye swap hattı açmamasına nedenin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Merkez Bankası’na müdahale etmesi olduğunu iddia etti. Siz ne diyorsunuz?
Dalgalı kur politikası uygulayan ülkelerde hükümetlerin merkez bankasına müdahale etmesi global piyasalarda bozucu etki yaratır. Dolar bu piyasalarda en etkili paradır. Bu nedenle müdahalenin aynı zamanda ABD ekonomisi için de zararlı olacağı düşünülür. FT’nin iddiası tutarlıdır, fakat tek neden değildir.
‘Bir ay içinde temerrüde düşmemek için döviz bulmak şart’
Peki böyle bir ekonomik tablo nelere yol açacak?
Turizmden döviz geliri yok. Yabancı sermaye deseniz, Ocak’tan beri 9 milyar dolar yabancı sermaye çıkışı olmuş. Merkez Bankası’nın döviz rezervleri 15 milyar dolar azalmış. Şimdi Türkiye’nin dış borçları var. Bir ay içerisinde temerrüde düşmemek (borçları ödeyememe durumu) için döviz bulmak şart.
Bu durumda ne yapmak gerekiyor?
Hazine, yurtdışında döviz ile tahvil satabilir. Başka çare yok. Evet, Türkiye bu yolla yüksek faizle borçlanacak ve bu uygulamanın da bazı maliyetleri olacak ama Türkiye’nin döviz krizine girip, temerrüde düşmesinin maliyeti daha yüksek. Tabii Türkiye temerrüde de düşmez. Zira özel sektörün güvenmediği veya ihtiyat olarak tuttuğu döviz varlıkları var. Ayrıca içerde 200 milyar dolar döviz tevdiat hesabı var. Sıkışınca kur artar, faiz yükselir. Tasarruf sahibi bu tevdiat hesaplarının bir kısmını bozdurur.
İktidar, IMF’ye gitmeyi istemiyor ancak Dünya Bankası’ndan destek almayı kabul ediyor. İktidar bu çelişkiyi niye yaşıyor?
Bu bir iç politika meselesi iktidar için. Döviz sıkıntısı olmasa herkes IMF’ye karşı. Ancak Türkiye bugün, denize düşen yılana sarılır durumunda. Ayrıca IMF burada stand-by anlaşması yapmayı da istemiyor. İç politika için böyle bir fırsatı neden tepiyorsun?
‘Türkiye, IMF’den 10 milyar dolar alabilir’
Bu paranın karşılığında IMF ne istiyor peki?
Bütün mesele verdiği paranın yerinde kullanılması. Yani “Virüs için bu kadar parayı sana veririm. Bunu yerinde harcadın mı veya dış borcunu ödemek için kullandın mı vs…” diyor.
Türkiye, IMF’den destek alsa tahmininize göre meblağ ne olur?
En az 10 milyar dolar alır. Bu meblağ da Türkiye’nin çok işine yarar.
Bu arada iktidar kamu bankalarına durmadan para aktarıyor. Kamu bankalarının parası ne oldu, nerelere harcandı?
Seçim dönemlerinde dağıtıldı. Popülizm için kullanıldı. Esnafa, KOBİ’ye kredi dağıtılıyor ama bunların hiçbiri yatırım yapmıyor. Bu paralar ya tüketimde ya da ölü yatırım dediğimiz gayrimenkullerde kullanılıyor. Özetle bu harcanan paralar yatırıma gitmiyor ve olan halka oluyor. Hepsi bizim cebimizden çıkıyor. Dört kamu bankası Türkiye’de kaynak dağılımını ciddi bozdu.
‘Dört kamu bankası özelleştirilsin’
Tam olarak nasıl bozdular?
Devamlı zarar ediyorlar. Bu zararlar da sürekli Hazine’den yani bizim vergimizle karşılanıyor. Bu yüzden dört kamu bankasının özelleştirilmesi lazım. Ben, altyapıların özelleştirilmesini her zaman tenkit etmişimdir. Fakat buradaki durum farklı.
Niye farklı?
Kamu bankaları ne iş yapıyor? Çiftçiye, esnafa düşük faizle kredi veriyor. Diyelim, yüzde 10 faizle alıyor parayı ve yüzde 9 kredi veriyor. Peki aradaki fark ne oluyor? Farkı Hazine yani bizim vergilerimiz karşılıyor. Şimdi burada hedef çiftçiye ve esnafa yardım etmekse, o zaman bunu ‘x’ bankası da yapar.
Türkiye’de bütçe açığı çok yüksek. Sürekli para basılıyor. Merkez Bankası’nın yıl sonu enflasyon beklentisi ise yüzde 7.4. Bu resmi enflasyon hedefi sizce tutar mı?
Tutmaz. Daha nisanda yıllık enflasyon yüzde 11 küsur oldu. Bu ne demek? Yani Türkiye’de enflasyon artık kronik bir yapı kazandı. Arz talep şartlarına bağlı değil. Kriz de olsa, ekonomi de daralsa, virüs de olsa enflasyon devam ediyor.
‘Bütün iktidarlar işçi ve memurun hakkını yedi’
Sizin enflasyon tahmininiz nedir?
IMF’nin Türkiye için 2020 enflasyon tahmini yüzde 12. Biz de böyle görüyoruz.
Peki yüzde 12 kimin enflasyonu oluyor?
Zenginin, fakirin ortak enflasyonu ama işçinin, memurun, fakirin enflasyonu farklı.
Niye?
Enflasyon içerisinde en fazla artan gıda fiyatları çünkü… Yani mutfak enflasyonu daha yüksek. Düşük gelirliler için ayrı bir enflasyon hesabı yapılmalı. Biz buna geçinme endeksi diyoruz. Bugüne kadar hiçbir iktidar geçinme endeksi hazırlamadı. Hepsi de işçi ve memurun hakkını yedi. Tabii bir de işçi ve memurun hakkını istemesi lazım bunun için de sendika olmalı.
‘Sendikaların hepsi önce ideolojilerini savunuyor’
Yok mu?
Türkiye’de ideolojik sendikalar var. 100 tane memur sendikası, 12 konfederasyon faaliyette. Her düşünceye, ideolojiye göre farklı konfederasyon var ve bunların öncelikleri işçi ve memurun hakkını savunmak değil.
Öncelikleri ne sizce?
Bunlar önce ideolojilerini savunuyorlar veya kendilerine siyasi gelecek sağlamak için sendikacılık yapıyorlar. İşçi ve memur sendikaya, “Sen benim hakkımı alamıyorsun kardeşim. Ben kendi hakkımı isteyecek insanları seçeceğim. İşçi ve memur sendikaları birleşin” demeli. Bu şart.
Türkiyede kişi başına gelir 2013’ten beri sürekli düşüşte ve 12 bin 500 dolardan 8 bin dolara geriledi. Bu tablo zaten vatandaşın son yedi yılda iyice fakirleştiğini gösteriyor. Daha da mı yoksullaşacağız?
Halkın yarısı yoksullaşacak. Türkiye orta gelir tuzağında. 13 yıldır fert başına gelir artmıyor. İşte bu orta gelir tuzağıdır ve bir ülke orta gelir tuzağına takılırsa tüm dinamizmini, yatırımlarını vs. kaybeder.
‘Genç işsizliğin artması sosyal patlama yapar’
Genç işsizliğin yüzde 25’ten yüzde 40’lara kadar çıkacağı söyleniyor. Genel işsizliğin de yüzde 14’ten yüzde 20’ye kadar geleceği tahmin ediliyor. Böyle bir ülkede neler yaşanır?
Gençlerinin işsiz kalması bir ülkenin en büyük riskidir. Genç işsizlik o ülkede sosyal patlamaların oluşmasına neden olur. Ülkedeki ideolojik kamplaşma artar çünkü rahatlıkla kandırılabilir ve kullanılabilirler. Aslında gençlerin işsizlik oranı daha da yüksek. Bugün her üç gençten biri işsiz. Türkiye istihdam yaratamıyor. İstihdam yaratamayan bir ülke kalkınamaz, büyüyemez ve sürdürülebilir bir refah sağlayamaz.
Türkiye 1970’lerde bile G20’nin yani dünyanın en büyük 20 ekonomi arasındaydı. Neden istihdam yaratamıyor?
Üretiminin yüzde 30-40’ı ithalata bağımlı çünkü. Yani Türkiye istihdam yaratıyor ama bunu ithalat yaptığı ülkelerde yapıyor. Ayrıca bizde istihdam yükü de çok yüksek. Çalışanın vergi ve prim yükü yüzde 37. Bu şartlar altında da kaçak işçi çalıştırmak risk almaya değer görülüyor. Bu yük düşürülürse gelir azalır ama kayıt dışı çalışanlar da kayıt altına alınır. Türkiye’de 5 milyon Suriyeli var ve kaçak çalışıyorlar. Bu şekilde bir istihdam politikası üretemezsiniz.
‘Bankaların yarısını yabancıya satarsan sonucuna katlanırsın’
Ne yapılması gerekiyor?
Hukuki ve demokratik altyapının güçlendirilmesi şart ve artık bunları sağlamak zorundalar. Türkiye’de eğer demokrasi olmazsa, ekonomik çözümlerin hiçbiri fayda vermeyecek. Bakın geçen sene yurtdışına çok sayıda kaynak transferi oldu. Niye? Güven ortamı olmadığı için. Çok sayıda büyük şirket buradaki borçlarını yapılandırdı. Sonra gitti yurtdışından 5-10 milyarlarla şirket aldılar ve paraları transfer ettiler.
Arjantin ekonomisi battı. Arjantin’in zenginlerinin yurtdışında 300 milyar dolar parası olduğu tahmin ediliyor. Türkiye’deki zenginlerin ise yurtdışında daha fazla paralarının olduğu söyleniyor. Türkiyeli zenginler paralarını niye getirmiyorlar?
Türkiye’ye vergi ödemeleri gerekiyor ama kaçak ve vergi cennetlerinde oldukları için ödemiyorlar. Bugün Türkiye’nin 454 milyar dolar dış borcu var ve bunun 200 milyar dolar gibi önemli bir kısmı reel sektöre ait. Şimdi bu kişilerin şirketleri dış borçlarını ödese, Türkiye temerrüde düşmeyebilir. Böyle bir faydası olur. Yoksa bu şekilde Türkiye ekonomisine zararları var. 2001 krizinde Arjantin’de yabancı bankalar bir gecede 31 milyar dolar dışarıya transfer etti. Bizim yabancı bankalar da döviz artacak diye birtakım swap işlemleri yaptı ama BDDK durdurdu. Şimdi ise swap işlemini durdurmak döviz sıkıntısına yola açıyor. Dolayısıyla zamanında düşünecektin. Bankaların yarısını yabancıya satarsan bu sonuçlara da katlanırsın.
Bu arada Fransız Bankası BNP Paribas da uluslararası döviz piyasasında artık TL temelli işlemlere aracılık etmeyeceğini açıkladı. Neden böyle bir karar alındı?
BNP kararı yabancı bankalara getirilen swap sınırına bir tepkidir.
Peki iktidar yurtdışına gitmiş olan bu paraları niye getirtmiyor?
Getirtemez ki. Bunların nerede oldukları belli değil. Aslında anlaşmalar var. Ülkelerin vatandaşlarının nerelerde parası olduğuna dair ve biz de bu anlaşmaya dahiliz ama…
Türkiye’nin dış borçlarını yoksulluk içindeki vatandaş mı ödeyecek?
Evet, zaten bu yüzden yoksulluk kısır döngüsüne girdi Türkiye.
İktidarın sık sık gündeme getirdiği İş Bankası konusu sizce nasıl sonuçlanacak?
İsterlerse alacaklar. CHP de böyle bir durumda mahkemeye gider. CHP, İş Bankası’na ortak ama oradan partiye gelen bir para yok. Yalnızca mülkiyeti CHP’ye ait. Paralar Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu’na gidiyor. Bu hisseleri alırlarsa bu kurumlar da etkisizleştirilecek, ortadan kalkacak.
Peki iktidar ne yapacak İş Bankası’nı?
Bütçe açıkları var. Vergi gelirleri düştü ve onları telafi etmek için de nereden ne koparırsak mantığıyla davranılıyor. Hazineye gelir bu paralar…