MESUDE ERŞAN
mesudeersan@diken.com.tr
@mesudersan
‘Israrlı takip’ (stalking) denen kavramı 20 yıldır Türkiye’de hem meslektaşlarına hem de hukukçulara anlatmaya çalışan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gökhan Oral, Diken’in sorularını yanıtladı.
‘Tacizkar takipçi-takipçi tacizci-ısrarlı takipçi’lerin son derece tehlikeli olduğuna dikkat çeken Oral ısrarcı takibi en iyi ‘musallat’ sözcüğünün ifade ettiğini söylüyor.
Konuyla ilgili terminoloji oturdu mu?
Terminolojinin netleştiğini söylemek zor. ‘Stalking’ (ısrarlı takip) ya da ‘stalking davranışı’ deniyor. Ama literatürde ‘obsesyonel takıntılı takip’, ‘tacizkar takip’ gibi çeşitli isimler de veriliyor. Netleştirilememesinin en önemli sebeplerinden biri bence bu fenomenle yeni yeni hemhal olmamız. Aynı zamanda suç olan bu davranış tipini yeni daha iyi kavrıyoruz. Öncesinde hayranlık, fanatiklik zannediyorduk.
Hatta romantik yakıştırmalar yapardık…
Evet ama yine de bir muamma olarak duruyordu. Bir hayranı John Lennon’u öldürdü mesela. Aslında o hayranı değil, bir ‘ stalker’dı (takipçi). Mağdurlar, dışardan olayı izleyenler, kolluk kuvvetleri, hatta mahkemelerin kafasını karıştıran bir konu bu. Ancak bu ve benzerlerinin hastalıklı bir davranış olarak tanımlanması son 30-40 yıldır yapılıyor. Türkçe’de bunu aşağı yukarı tam karşılayan, hissettiren kelime ‘musallat’. Ben ‘musallat’ı kullanmayı tercih ediyorum. Aslında biri birine musallat oluyor. Asla kara sevda, hayranlık gibi romantik yakıştırmalar yapılmamalı.
Akıl hastalığından çok, kişilik sorunu
Kim bunlar, sıradan insanlar mı, hasta mı?
Bazı ortak özellikleri var. Küçük bir kısmı ciddi akıl bozukluğu seviyesinde. Erotomani dediğimiz bu grubu yaklaşık 200 yıldır biliyoruz. Erotomani gerçek, psikiyatrik bir hastalık. Daha çok erotik içerikli bir sanrı oluşturuyor. Hasta (çoğunluğu kadın) bir kişinin kendisine aşık olduğunu zannediyor. Bunlar fiziksel şiddete pek başvurmaz. Ama başvurursa da öldürebiliyor.
Geri kalan kısmı, Türk Ceza Kanunu’nun (ve başka birçok ceza sisteminin) cezai sorumluluğu etkileyecek düzeyde bir akıl hastalığı olduğuna hükmedeceği düzeyde değil. Yani daha çok karakter, kişilik, mizaç özelliği olarak ortaya çıkıyor. Bu gruptaki bilhassa erkek musallatlar fiziksel şiddete daha sık başvuruyor. ‘Eski koca vahşeti, kadına yönelik şiddet’ denenlerin bir kısmı musallat cinayeti. Kadının yakasından düşmüyor, musallat oluyorlar.
Sadece erkekler mi musallat oluyor?
Kadın da olabiliyorlar, erkek de. Musallat olma da sıklık açısından özel bir fark yok. Çocuk ve ergenler dahil her yaşta olabiliyorlar.
Ortak özellikleri var mı?
Kişiliklerinde bazı temel özelliklerin ortak olduğunu görebiliyoruz. Akıl hastası değiller. Sağlıksız narsistik ve antisosyal özelliklere bu kişilerde daha sık rastlanıyor. Sadece musallat oldukları değil, gündelik hayatlarındakileri anlayamama, empati yapamama özellikleri tespit ediliyor.
Musallatlar aslında karşıdakilere rahatsızlık verdiklerinin belirgin bir ölçüde farkındalar. Ama bunu önemsemezler ve ne kadar rahatsız edici davrandıklarını anlayamazlar. Ona göre çok yüce ve özel bir duyguyla yaklaşıyor ve yapıyor yaptıklarını. Dolayısıyla bunlar, “Neden rahatsız edici olsun ki“, yani “Niye bir insanı tedirgin etsin ki” diye varsayar, anlayamaz. Hem kendilerine hem de etrafındakilere ne kadar zarar verdikleri konusunda hiçbir fikirleri yoktur. O yüzden de hukuki hamleler yapıldığında, ancak bir kısmı, yarıdan azı bundan ders alır. Geri kalan kısmı, devam eder.
Zihninde ilişkiyi yaşatıyor
Neden bu kadar ısrarcılar?
O kimse, takıntılı, saplantılı olduğu kişi onların hayatları için çok önemli, vazgeçilmez hale geliyor. Bu geçmişte ilişki yaşadığı biri (eski karısı, nişanlısı, arkadaşı, dostu vs.) olabileceği gibi, örneğin uzaktan hayranlık duyduğu bir öğretim üyesi, TV yıldızı da ya da hiç tanımadığı bile olabilir. Zihninde onunla bir ilişkiyi sürdürmeye her koşulda devam ediyor. Buna adeta muhtaç. O kişiyle bir ilişki içindeymiş gibi. İlişki bitse dahi katlanma, kabullenme şansı yok. İlişki hiç başlamamışsa bile ona göre var.
Platonik ilişkilerden farkı ne?
Platonik ilişkiler hep vardır. Özellikle doğu efsaneleri, hikayeleri platonik hikayelerle dolu. Burada duygular genellikle karşılıklıdır. Ya da tek taraflı olsa bile, karşısındakini rahatsız edecek boyutta yaşanmaz, ‘kendi kendine yapar’. Şarkı besteler, roman ya da şiir yazar, resim yapar, hayalinde yaşamayı sürdürür. Musallat ise gerçekten ilişki varmış gibi algılamak zorundadır. Bunu belirli bir ölçüde ve zamanda teyit etme ihtiyacı duyar. Temas kurmaya çalışır. Arar, sorar, takip eder, önüne çıkar, konuşmayı dener…
Musallat olma hali nereye kadar gidebilir?
Çok ama çok tehlikeli olabilir ve öldürmeye kadar gidebilir. Birden fazla kişiye musallat olabiliyorlar. Biri olmazsa, diğerine sıçrıyor. Kurduğu bütün yakın ilişki formlarında benzer şeyi tekrarlıyor aslında. İlk kız arkadaşıyla nasılsa, karısıyla da öyle, boşandıktan sonra tanıştığı diğer kadınla da öyle, ilişkilerine benzer şekilde devam ediyor. İlk kız arkadaşını aradan 20 yıl geçince arayabiliyor mesela. Ya da beş yıl önce boşandığı, kendine yeni bir hayat kurmuş kadının kapısına gittiğinde içeri alınmayı hak ettiğini düşünecek kadar egosantrik olabiliyorlar. Musallat olan kişi kendi başına yaşıyor, muhatabında bunların karşılığı yok.
Ailelere, işyerlerine kadar musallat olabiliyorlar…
Musallat olduğu kişi başta çok farkında değildir. Belirli bir seviyede ilişki devam ediyor. Örneğin sanatçı hayranı diye düşünüyor, imzalı resmini gönderiyor, maillerine yanıt veriyor, teşekkür ediyor vs. Musallat olan hayalinde o ilişkiyi sürdürmeye devam edebilir. Sorun, inkar ettiği gerçeği ona gösteren bir davranışla karşılaştığında başlıyor ve zıvanadan çıkıyor. “Sen de kimsin benim seninle bir alakam yok”, “İlişki yok, yoluna git”, “Görüşmek istemiyorum”, “Artık seni görmek istemiyorum” dendiği andan itibaren, birdenbire akıl almaz öfkeleniyor. Peşinden tehditler, hakaretler, tacizler, sürekli aramalar, yakın çevresine yönelik çeşitli suçlamalar, şantaj, iftiralar geliyor. “Kendini pazarlıyor, seks işçisi” diye dedikodu yayıyor. İşyerlerine mektuplar gönderiyor. Yakın arkadaşlarını, ailesini arayıp onlarla tanışıp onu kötüleme ya da bilgi toplamaya çalışıyor. Dikkat ederseniz bileşik suçlar kümesi halinde bir davranış paterni bu. Özel hayatın gizliliğini ihlal etmekten tutun, şantaja, iftiraya, hakarete, tehdide kadar varan suçlar. Mağdurlar genellikle, “İçin için hissediyordum”, “Artık beni arama dediğim anda işlerin karışacağını hissediyordum” diyorlar.
Musallatlar, ürkütücüdür, tekinsizdir, insanların hayatlarını işgal ederler. Mağdurlarda özellikle uzun musallatla uğraşanlarda orta düzeyde travma sonrası stres bozukluğu belirtilerine çok sık rastlanıyor. Mağdurlardan kimlik ve estetik ameliyatla yüzünü değiştiren, başka şehirlerde hayat kurmak zorunda kalanlar var. Polisle durduramıyorlar. İnsanların yüzde 60’ının altı aydan kısa sürmesi kaydıyla en az bir kere musallat davranışına maruz kaldığı düşünülüyor. Günümüz sosyal medya yöntemleri vs. etkisiyle kaçmak, saklanmak da zor. Üstelik musallatların tatsız haberleri yaymasını da kolaylaştırıyor.
Çocuklara, çocuklar mı musallat oluyor?
En zor ve yorucu olanlardan biri de çocuklara yönelik olanı. Çocuklara akranları dadanabiliyor. Akranlarla başa çıkmak görece daha kolay. Ama erişkinler kadın veya erkekler de çocuklara dadanıyor. Mesela mağdur olan 16 yaşında bir erkek çocuk var hatırladığım. Musallat olan 35 yaşında ve evli bir kadındı. Aile dahil kimse çocuğu kollayamıyordu.
Musallatlar arasında sürpriz insanlar da var mı?
Var tabii. Görünüşte eğitimi iyi, TV’lere çıkan, tanınan ancak zekası ve yetenekleriyle örtüşmeyen derecede hayati işlevleri sorunlu musallatlar var. Popüler olsalar bile biraz kazırsanız, kaşırsanız arkasından çok da başarılı bir hayat çıkmaz.
Kadın musallatlar sözel, erkekler fiziksel şiddet kullanıyor
Kadın, erkek musallatlar arasında davranış farkı var mı?
Fiziksel şiddet riski açısından fark var. Kadınlar daha çok sözel şiddeti kullanıyor ve dijital dünyadan ulaşıyor. Erkeklerse daha çok fiziksel şiddeti kullanıyor.
“Kıskanan sever” diye düşünenlerin sayısı az değil maalesef…
Sonuçta bu bir aşk, gerçek bir hayranlık, sevgi, zafiyet, düşkünlük değil. Tutkulu bir davranış gibi gözükebilir. Ama aslında takıntılı ve saplantılı, temeli sevgi değil nefret olan bir davranış. Bazı davranışlar alarmdır, dikkate alınmalı. Mesela duygusal ilişkilerde bazı davranışlar, kıskançlık, sevgi gösterisi ve sahiplenme diye algılanıyor. Oysa bu davranışlar öncü olabilir. Mesela arayıp ulaşamayınca üst üste 20 kere arıyorsa, bir durun ve ne oluyor diye sorun.
Dünya nasıl baş ediyor bunlarla?
Gelişmiş ülkelerde ayrı bir suç olarak tanımlanıyor. Sadece ciddi bir cezaya çarptırmakla kalmıyorlar. Çünkü hukuki yollarla bu iş çözülmüyor. Yüzde 40’ı geçici ya da kalıcı durabiliyor. Bu nedenle aynı zamanda zorunlu ıslah edici, davranış değiştirici gruplara da katılmaları gerekiyor. Bunlar adsız alkolikler gibi gruplar.