Yedi işçinin hayatını kaybettiği Sakarya’daki havai fişek fabrikasının mesul müdürü, barut üretimi yapıldığını itiraf etti. Duruşma 16 Mart Salı günü devam etmek üzere sonlandırıldı.

Hendek ilçesi Yukarıçalıca mevkisinde, yaklaşık 15 dönüm alana kurulu havai fişek fabrikasında, 3 Temmuz 2020’de saat 11.15’te meydana gelen ve kentin birçok noktasından duyulan patlamalarda yedi kişi hayatını kaybetmiş, hastaneye kaldırılan 122 kişi ise tedavilerinin ardından taburcu edilmişti.
Patlamaya ilişkin davanın ikinci duruşması Sakarya 1’inci Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
Evrensel’den Hasret Gültekin Kozan’ın haberine göre sabahın erken saatlerinde adliyeye gelen patlama mağdurları duruşma öncesinde bir açıklama yaptı.
İlk duruşmada patlamada hayatını kaybedenlerin yakınlarının ve yaralananların duruşma öncesi yapmak istediği yürüyüş polis tarafından engellenmiş; aileler salonunun küçük olduğu gerekçesiyle salona alınmamış, yalnızca az sayıda kişinin salona girmesine izin verilmişti.
‘Bu olayın sabotaj olacağını ilk andan itibaren söyledim‘
Duruşmada söz alan fabrika sahibinin oğlu tutuklu sanık Yaşar Coşkun, savunmasında ‘işyerinin mevzuata uygun olduğunu, patlamanın sabotaj sonucu gerçekleştiğini’ iddia etti.
Coşkun, ‘haklarında ‘yalan yanlış’ haberler yapıldığını’ iddia ederek “Yaklaşık yarım asırdır bu işi yapıyoruz, ben üçüncü kuşağım. Türkiye’de patlayıcı madde yapmak kolay değildir. Tüzüğe ve Avrupa standartlarına uygun olarak bu işi yaptık” dedi.
Yaşar Coşkun, şöyle devam etti: “Sanki bizim orada her gün kaza oluyormuş gibi lanse edildi. Bana sanki teröristmişim gibi davranıldı. Ben saygın bir iş adamıyım. Ne kadar düzenli olduğumuzu Türkiye’de herkes bilir, iş kolumuzda da dünyaca tanınırız.
Patlama olduğunda ben de fabrikadaydım. Bu olayın sabotaj olacağını ilk andan itibaren söyledim. Ben nerede ne zaman patlama olacağını bilirim. İlk günden beri bunun sabotaj olacağını söyledim, savunuyorum. İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu’ya da bunu söyledim. Sanki uzaktan bir kumanda ile kurulmuş, patlatılmış. Fabrika 2009-2010 yıllarında sabotaj listesindeydi, ihbarı alınmıştı.”
‘En büyük mağdur benim’
‘İddianameyi kabul etmediğini’ ifade eden Yaşar Coşkun şunları aktardı: “Türkiye’de havai fişekten anlayan bilirkişi yoktur. Üç senede bir ruhsat gözden geçirilir, yenilenir. Bizim fabrika çok stratejik bir fabrikadır. Savaş çıksa devlet gelip burada üretim yapabilir. Çin Mahallesi denilen yer havai fişek laboratuvarlarının olduğu yer. Burası fabrikaya aittir, ayrı bir yer değildir. Doğrudur üç tane kaçak yapı var. Tehlikeyi azaltmak için o binaları yaptık. İnşaat ruhsatı yok ancak ruhsat alacaktık. Raporlar abartılı hazırlanmış. 30 metre kare kaçak yapımız var, onun dışında her yer mevzuata uygun.
Mevzuata uygun olmasa ruhsat verirler mi? Valiliğin soruşturma açması lazım. Böyle bir şey mümkün mü, sürekli denetlenen bir firmayız. İşçilere sürekli baskı yaptığımız söyleniyor. Üretimin standardı var. 30 yıl önce neyse şimdi de öyle, işçilerin çalışması standart düzeydedir. İşçi ile muhatap olmayız biz, onları sıkıştırdığımız da yok.
İşçilere yanmaz kıyafet ve antistatik verilmediği söyleniyor. Her bölümün ayrı kıyafeti vardır, herkese verilmez tabii. Fabrikada kendi kafamıza göre bir şey yapamayız, hepsi mevzuata uygundur ve denetlenir. İş güvenliği uzmanımıza eğitimlerin verilip verilmediğini sorabilirsiniz. Her zaman belirli periyotlarda eğitimlerimiz yapılır. Eğitimlerin A sınıfı uzman tarafından verilmesi gerekiyor ama Türkiye’de A sınıfı iş güvenliği uzmanı olmadığı için B sınıfı iş güvenliği uzmanı onların yerine geçiyor.”
Coşkun, ‘tutuklanmış olmasa mağduriyetleri gidereceğini’ iddia etti.
‘Daha önce MÜSİAD (Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği) Şube Başkanı olduğunu ve dışarıda olsa mağdur olan herkesi işe sokacağını’ söyleyen Coşkun, “En büyük mağdur benim burada. İşçi arkadaşlar da verdikleri ifadelerde biraz daha dikkatli olsunlar bu nedenle. Havai fişeği Türkiye’ye biz tanıttık, Sakarya’nın bir değeriyiz biz. İşçilere bizlerin nasıl kişiler olduğumuzu sormanızı isterim” dedi.
‘Çalışma Bakanlığı’ndan gelindiğinde arıyorlardı‘
Mahkeme Başkanı’nın “Denetimlerin öncesinde haberiniz olduğu, ortamı düzenlediğiniz iddialarına dair ne söyleyeceksiniz” sorusuna karşılık Yaşar Coşkun ‘denetim öncesinde haberdar edildiklerini‘ şöyle aktardı: “Çalışma Bakanlığı’ndan gelindiğinde arıyorlardı, ‘Bu evrakları hazırlayın, haftaya geleceğiz’ diyorlardı. Şimdi de İçişleri Bakanılığı corona virüs denetimi yapıyor, öncesinden duyuruyor yapacağını. Bizim de öyle denetimler öncesinde haberimiz oluyor.“
Mahkeme Başkanı’nın “İSG Uzmanı Aslı Öztürk’e göre yöneticilerin baskısıyla işçiler fazla üretim yapıyormuş. Bununla ilgili bilginiz var mı” sorusuna yanıt veren Coşkun, şunları öne sürdü: “Fazla üretim varsa o da işçilerin inisiyatifindedir, böyle bir baskı yapılmadı. Ayrıca patlamalar bu alanlarda yaşanmadı, saptırmayalım. Bilirkişiler çok bilen kişiler değil galiba. Bilirkişilere de bilirkişi raporu yapılması lazım. 2009, 2010, 2011, 2014’te kaza oldu işyerinde, onları hatırlıyorum. Ölen ve yaralananları da hatırlıyorum. Son patlamada 128 kişi yaralandı, hastaneye giden herkes yaralı sayıldı.”
‘İşin fıtratında var’
Daha sonra söz alan sanık avukatlarından Mehmet Mangıroğlu, şunları aktardı: “Maalesef işin fıtratında var. 30 yıldır bunu gördüm. Önceki kazalarda anlaşarak helalleştik, bu kazada da helalleşmek istedik, 250 bin lira değerinde ev vermek istedik ama akıllarını çelenler oldu. Müvekkilim Ali Rıza Beyin işyerinde fiilen bir çalışma durumu yoktur. Kendisinin bu olaylar nedeniyle sorumlu olmaması kanaatini taşıyoruz.
‘Sıfırdan barut üretimi vardı‘
Fabrikanın kimyageri Asiye Angın savunmasında şunları söyledi: “Barut üretimi ile ilgili Ali Rıza Bey Çinli çalışanla birlikte bunun kararını almıştır. Ali Rıza Bey bana bir şey sormadı zaten. Barut üretimini bizzat gördüm. Sıfırdan barut üretimi vardı. Bu süreç 1 ya da 1,5 sene oldu. Bize bilgi verilmez, fikrimiz alınmazdı. Ne kadar üretim yapıldığına dair bilgim yok. Depolanması ‘Yeşil Depo’ denilen yerde yapılıyordu.”
Sorumlu Mesul Müdür Asiye Angın’ın fabrikada barut üretimine dair açıklaması salonda alkışlarla karşılandı.
Angın, şöyle devam etti: “Çin Mahallesi denilen bölgenin ruhsatı yok. Biz işe başladığımızda burası vardı. Bizden sonra yapılan bir yapı değil, o yüzden neden ruhsatsız yapıldığını bilmiyorum. Tüzüğe aykırı şekilde fazla depolama yapılıyordu. İşçi alımlarıyla ilgilendiğim söyleniyor ama sadece benim ilgilenmem form doldurmak. Form geldikten sonra Hasan Ali Velioğlu ile görüşür, alınacaksa alınırdı. Son söz onlardadır. Ali Rıza Bey şu kişiyi işe alın dediğinde alınırdı.
Ben geldiğimde okuma yazma bilmeyen işçiler de çalışıyordu. Hasan Ali Velioğlu bize tutanak tutun derse tutardık, tutmayın dediğinde tutmazdık. Denetime benden başka Hasan Ali Velioğlu, Ali Rıza bey ve Yaşar bey varsa onlar da katılırdı. Çin Mahallesine gidilmiyordu, orasının bilinmesi istenmiyordu.
İSG Uzmanı Aslı Bozkurt işçilere tane tane anlatıyordu, sorumluluklarını yerine getiriyor, aksaklıkları söylüyordu. Yazdığı aksaklıkları Hasan Ali Velioğlu’na bildiriyordu. Gelen müfettişler deftere baktığında bunları görebilir.”