Dünyanın pek çok ülkesinde yeni HIV enfeksiyonu vaka sayıları son 10 yılda sabit kalma ya da azalmaya başlamışken Türkiye’de artış kaydediliyor. ‘Covid-19 Dönemi Sonrası HIV Politikaları Raporu‘na göre HIV enfeksiyonu tanısı alanların sayısı son 10 yılda sekiz kat arttı. Pandemide teste gidenlerin sayısı da azaldı.

Yeni yayımlanan rapor, Covid-19 pandemisinin Türkiye’de HIV enfeksiyonunun yayılımına ve HIV/AIDS politikalarının uygulanmasına etkisini değerlendiriyor. Rapor, HIV/AIDS alanında uzman hekimler ve sivil toplum kuruluşlarının katkılarıyla, çözüm önerileri sunmak amacıyla hazırlandı.
Rapora göre, 1 Şubat 2022 itibarıyla bildirimi yapılmış yeni HIV/AIDS vaka sayısı, 2019 için 4 bin 153’ken 1985-2021 yılları için toplam vaka sayısı 32 binin üzerine çıktı. Ancak bilimsel modellemelerde, Türkiye’deki enfekte birey sayısının, saptanamayan vakalarla birlikte, en az iki kat daha fazla olduğu tahmin ediliyor. Covid-19 pandemisi dolayısıyla sağlık kuruluşları ve tanı merkezlerine başvurulardaki azalma göz önüne alındığında HIV enfeksiyonunun pandemi öncesindeki yayılma hızını koruduğu öngörülüyor. Türkiye yeni vaka sayısı artışıyla, birkaç Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Asya ülkesiyle birlikte en üst sıralarda yer alıyor.
HIV enfeksiyonunun yayılımı, erken tanı ve etkin tedavi yöntemlerinin kullanılması ve geniş çaplı kontrol programlarının kararlılıkla uygulanması sayesinde, günümüzde pek çok ülkede kontrol altına alındı. Türkiye’deyse bu artış çabalara rağmen sürüyor. Enfeksiyonunun yayılımını kontrol etmek amacıyla, Sağlık Bakanlığı tarafından kapsamlı HIV/AIDS Kontrol Programı yapıldı. Ancak pandemisiyle birlikte bu eylem planının etkin şekilde hayata geçmesi zorlaştı.
Raporda şunlar dendi: “Yakın zamanda yapılmış olan bir çalışma; günümüzde sürdürülen politikaların değiştirilmeden devam etmesi durumunda, Türkiye’de HIV pozitif bireylerin sayısının 2040 yılında yaklaşık 2,4 milyon seviyesine ulaşacağını ortaya koydu. Tanı ve testleri artırmaya yönelik tüm girişimlerin HIV ile yaşayan bireylerin durumlarından haberdar olma oranını artırması, böylece yeni vakaları önemli oranda önlemesi bekleniyor.”
Yayılma hızını koruyor
Son üç yılın verilerine bakıldığında 2020’de doğrulama testi pozitif tespit edilerek bildirimi yapılan HIV pozitif vaka sayısının bir önceki yıla göre yüzde 28,4 oranında azalarak 2 bin 972 seviyesine geriledi. Uzmanlar, bu düşüşü pandemi dolayısıyla sağlık kuruluşları ve tanı merkezlerine başvurulardaki azalma ve saptanan tüm vakaların henüz Sağlık Bakanlığı’na bildirilmemiş olması ihtimaline yoruyor. Tespit edilerek bildirimi yapılan vaka sayısındaki bu kayda değer düşüşe karşın, Covid-19 döneminde HIV enfeksiyonunun pandemi öncesindeki yayılma hızını koruduğu tahmin ediliyor. Pandeminin biraz rahatlamasından sonra yeniden yükseldi ve 3 bin 2 pozitif vaka kayda geçti.
Pandemi döneminde hem şüphe üzerine yaptırılan anonim testlerde hem de kan bağışı veya belli tıbbi müdahalelerden önce yapılan ve vakaların tesadüfen tespitini sağlayan testlerde azalma olduğu tahmin ediliyor. Riskli davranışın ardından şüphe üzerine yaptırılan anonim testler açısından, Türkiye genelinde birkaç ilde bulunan anonim test merkezleri önemli rol oynuyor. Sayıları pandemi öncesinde de sınırlı olan bu merkezler, pandemi döneminde çeşitli nedenlerle ya düşük kapasiteyle hizmet verdi ya da anonim HIV testi faaliyetlerini tamamen durdurdu.
Şüpheli davranış nedeniyle test yaptırmak isteyebilecekler, Covid-19 riskinden dolayı sağlık kuruluşlarına ve anonim test merkezlerine başvurmaktan da çekindi. Bu dönemde, tesadüfen tespit edilerek doğrulanan vakalarda da önemli bir düşüş yaşandı. Rapora göre, bunun başlıca nedenleri arasında kan bağışlarındaki azalma, öncesinde HIV testi gerektiren tıbbi müdahalelerin acil durumlar dışında ertelenmesi ve grip benzeri belirtiler gösterenlerin pandemi nedeniyle sağlık kuruluşlarına başvurmaktan çekinmesi yer aldı.
Bu dönemde, HIV’le enfekte olan ancak pandemi koşullarında tanı alamamış bireyler tedaviye de başlayamadı. Diğer yandan, tedavisi devam eden HIV pozitif bireyler, raporlarını yenilemeye gerek kalmadan, tedavilerini kesintisiz sürdürebildiler.
Pandemi bulaşma hızını düşürmedi
Korunma ve yayılmayı önleme HIV/AIDS ile mücadelenin temel taşlarından biri, virüsün yayılmasını önlemek. Bunun için riskli davranışlardan kaçınma, etkin korunma yöntemlerine erişim ve HIV tedavisi gören bireylerde tedavi uyumu büyük önem taşıyor. Pandemi döneminde uygulanan kısıtlamalarla kamuya açık mekanlarda sosyalleşme sınırlanmış olsa da, ev ortamlarında sosyalleşmenin devam ettiği, riskli davranışların pandemi öncesine göre kayda değer şekilde azalmadığı tahmin ediliyor. Ek olarak, pandeminin olumsuz etkisiyle, uyuşturucu madde kullanımında artış yaşandığı ve bunun da riskli davranışları tetiklemiş olabileceği düşünülüyor. Raporda, “Bu dönemde enfekte olduğu halde çeşitli nedenlerle tanı alamamış ve tedaviye başlayamamış bireylerin oluşturduğu risk de göz önünde bulundurulduğunda, pandemi süresince bulaş hızının en az pandemi öncesindeki dönem seviyesinde seyrettiği tahmin ediliyor” dendi.
Korunma yöntemlerine ulaşmada sorun var
Yayılmanın önlenmesinde önemli bir başka unsur korunma yöntemlerine erişim. Raporda da vurgulandığı gibi Türkiye’de cinsel yolla bulaşan HIV enfeksiyonuna karşı mevcut en yaygın yöntem kondom kullanımı. Ancak toplumun geniş bir kesimi için düzenli kondom kullanımı maddi açıdan sürdürülebilir değil.
Virüs bulaşını önleyebilecek bir başka korunma yöntemi de temas öncesi profilaksi (riskli davranış sonrası enfeksiyon bulaşmasını engellemek için ilaç verilmesi). Bu kullanım Türkiye’de yakın zamanda onay aldı fakat geri ödeme kapsamında değil.
Sağlık hizmetlerine erişim HIV’le yaşayan bireylerin tanı ve tedaviye erken erişimine ek olarak, düzenli takibi ve tedavi uyumu büyük önem taşıyor. HIV ile yaşayan bireyler tanıdan itibaren bir enfeksiyon hastalıkları uzmanı tarafından takip ediliyor ve HIV polikliniğini düzenli ziyaret ediyor. Pandemi tüm sağlık sisteminin odak noktası haline geldi. Özellikle enfeksiyon hastalıkları anabilim dalı, başka birtakım branşlarla birlikte, Covid-19 tedavisinde ön saflarda yer aldı. Temel sağlık hizmetlerine ve tedaviye erişimin kesintisiz sürdürülmesi için büyük çaba sarf edilmiş olsa da bu konuda aksaklıklar yaşanması kaçınılmaz oldu. Bu dönemde pek çok sağlık kuruluşunda HIV poliklinikleri düşük kapasiteyle çalışmak zorunda kaldı. Tüm personelin Covid-19 geçirmesi nedeniyle, kısa süreli durduruldu. Bununla birlikte, HIV tedavisi devam eden bireyler uzaktan devamlı olarak takip edildi ve iletişimde kalındı.
Sıklıktaki artış giderek daha gençlere kayıyor
Tüm vakalar içinde en geniş paya 25-34 yaş aralığı sahipken (1985-2018 arasında yüzde 35,4), son yıllarda 20-24 yaş grubunun yeni vakalar içindeki payında artış görülüyor. Rapordaki öngörülere göre, gerekli önlemler alınmazsa Türkiye’de HIV vakalarının daha ciddi seviyelere ulaşacağı tahmin ediliyor.
Halen yüzde 40 olarak tahmin edilen HIV pozitif durumunu bilme oranının yüzde 90 seviyesine çıkarılması durumunda 2040’a kadar yüksek vaka sayılarının önüne geçilebileceği varsayılıyor.
Rapordaki diğer tespitler şöyle:
*Tespit edilen vakalar içinde en geniş paya 25-34 yaş aralığı sahipken (1985-2018 arasında yüzde 35,4), son yıllarda 20-24 yaş grubunun yeni vakalar içindeki payı artmaya başlamıştır (1985-2018 arasında yüzde 12,8, 2021 yılında yüzde 14,2). Yeni vakaların tanı yaşı düşüş eğilimi göstermeye başlamışsa da modern tedaviler sayesinde, HIV ile yaşayanların yaş ortalaması zaman içinde yükseldi.
* 1985-2021 yılları arasında doğrulanarak bildirimi yapılan HIV/AIDS vakalarının yüzde 53,1’inin bulaş yolu bilinmezken, geri kalan vakaların yüzde 97,2’sinin cinsel yolla bulaştığı bildirildi.
*Cinsel yolla bulaşan vakaların üçte ikiden fazlasının (yüzde 68,6) heteroseksüel, geri kalanınınsa homoseksüel/biseksüel cinsel ilişki yoluyla bulaştığı raporlandı. Ancak çalışmalar, gerçekte homoseksüel/biseksüel cinsel ilişkinin toplam bulaş yolları içindeki payının daha yüksek olabileceğine ve Türkiye’de yerleşik stigma nedeniyle bildirimlerde payının düşük kaldığına işaret ediyor.
*Yine aynı dönemde bildirilen HIV vakalarının yüzde 16,2’sini yabancı uyruklular oluşturdu.
*Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Ortak Programı UNAIDS, dünya çapında AIDS epidemisini sonlandırmak amacıyla daha önceden belirlediği tanı-tedavi-viral baskılama hedeflerini, son 95-95-95 olarak güncelledi. Buna göre 2030 yılına kadar, HIV’le yaşayan bireylerin yüzde 95’inin tanı almış yani HIV enfeksiyonuna dair durumlarından haberdar olması, tanı almış bireylerin yüzde 95’inin tedavi altında olması, tedavi gören bireylerin de yüzde 95’inin viral yükünün baskılanmış olması hedefleniyor. Türkiye’nin tedaviye erişim ve tedavi başarısı konularında bu hedeflere yakın ancak tanı alanında hedefin oldukça gerisinde kaldığı tahmin ediliyor.