İmamoğlu’nun yazısında seçilen kollarını sıvayan fotoğrafı da aslında amaca işaret ediyor. Yeni bir yola çıkan İmamoğlu’nun çıktığı yolu açıklıyor.
Türkiye’de benzer çıkışların genel problemi tam olarak söylenmesi gerekenleri ifade edememesi. İmamoğlu’nun CHP’deki yenilik çabalarında en çok eleştirilen tarafı da bir türlü netleşememesi zaten.
En sonda söylenecek olanı başta söylersek bu makale de bunu tam olarak yerine getirememiş.
Bir yanda beklenenden, ya da benim beklendiğimden daha net bir yazı. Türkiye’de Kürt ve Alevi sorunlarından kesin bir dille bahseden, lider oligarşisine karşı çıkan, kaybedenin gitmesi gerektiğini ifade eden satırlar var. Türkiye’de kesif hukuk açığına karşı belki de en fazla ihtiyaç duyulan radikal bir demokrasi çağrısı “cesur demokrasi – cesur liderlik” tanımlamasıyla belirtilmiş. “…hayallerimizi ön kabullerle, önyargılarla sınırlamayacağız.” ifadesi de önemli.
(…)
Yazının bir handikapı Covid’den yerel yönetimlere, küresel ısınmadan yükselen otoriterliğe, Taksim Meydanı’nın tasarlanmasına kadar çok fazla konuya eklektik bir tarzda yaklaşması. Birçok şey söylemek istediğinizde asıl söylemek istediğinizin arada kaybolması riski burada da duruyor. Yazıda çok konu var ama İmamoğlu’nun tam olarak ne yapacağı yok.
Öte yandan Kürt ve Alevi sorunlarının tam da cumhuriyetin kurucusu CHP’nin cumhuriyeti kurarken yaptığı yanlışlarla şekillendiğini görmek gerekiyor.