MESUDE ERŞAN
@mesudersan
mesudeersan@diken.com.tr
Türkiye’de yılda yaklaşık 25 bin kişi obezite ameliyatı oluyor. Obezite ameliyatları onlarca kilo verdirse de yaşam boyu doğru beslenmeye özen göstermek, hareketli kalmak gerekiyor. Obezite cerrahı Prof. Dr. Ahmet Türkçapar ve ‘bariatrik masterchef’ Berk Özer, yazdıkları ‘Bariatrik Manifesto’yla ameliyat planlayan ve geçirenlere rehberlik ediyor.

Obezite, karmaşık, çok etkenli, kronik ve tedavi edilebilir bir hastalık. Her biri tek başına ciddi ve önemli birer hastalık olan tip 2 diyabet, karaciğer yağlanması, hipertansiyon, kalp krizi, inme, demans, osteoartrit, tıkayıcı uyku apnesi ve bazı kanserlerin riskini de artırıyor.
Türkiye’nin obeziteyle ilgili verileri kötü. Obezite sıklığı 12 yılda, yüzde 22,3’ten yüzde 31,2’ye çıktı. Obeziteli bireylerin oranının yüzde 30’u geçmesi ülkenin obez olduğunu gösteriyor. Yani Türkiye Avrupa’nın en obez ülkesi, obeziteyle yaşayan yaklaşık 18 milyon birey var.
Diyet, egzersiz, ilaçlardan sonuç alamayan obeziteli bireyler, ameliyat masasına yatıyor. Çok sayıda merkezde, çok sayıda cerrah bu ameliyatları yapıyor. Obezite (bariatrik ya da metabolik ameliyat da deniyor) cerrahisine başvuranların sayısı her geçen gün artıyor.
25 yıldır obezite cerrahisi yapan Türkçapar, laparoskopik reflü ve obezite cerrahisinin öncüleri arasında. Kliniği Uluslararası Obezite ve Metabolik Bozukluklar Cerrahisi Federasyonu (IFSO) tarafından Mükemmeliyet Merkezi olarak tescil edilen Türkçapar yaklaşık 2 bin 500 obezite ameliyatı yaptı.
Türkçapar, “Aşırı şişmanlıkta cerrahi şart ama tek başına yetmiyor” diyor. Nitekim cerrahların işi ve sorumluluğu ameliyatla bitmiyor. Sonrasında ameliyat ettikleri kişilerin tekrar kilo almalarını önlemek de gerekiyor. Ekibin görevi, ameliyat sonrası için destek grupları oluşturmak, düzenli toplantılar yapmak, hastaları aktif yaşama ve bariatrik mutfağa teşvik etmekle devam ediyor. Türkçapar ve Özer de manifestolarıyla bu görevleri de yerine getiriyor.

Türkçapar Bariatrik Manifesto için, “Bu bir diyet kitabı değil” diyor ve obezite cerrahisi geçiren ve geçirmek isteyenlere rehberlik yapmayı hedeflediklerini ekliyor.
Kitapta metabolizma, obezite ve cerrahisiyle ilgili bilgilerin yanı sıra sağlıklı beslenmenin ipuçları paylaşılıyor. En ‘fit’ kahvaltılıklar, çorbalar, yemekler, salatalar, tatlılar, içeceklerin tarifleri kalori, protein ve karbonhidrat değerleriyle birlikte sunuluyor.

Türkçapar obezite cerrahisiyle ilgili sorularımızı şöyle yanıtladı:
Bariatrik cerrahi adaylarının ameliyattan önce diyet, egzersiz denemelerinin başarısız olması gerekiyor. Kaç kez ya da ne kadar süre cerrahi dışı yöntemler denenmeli?
En az bir yıl süreyle yapılan diyet ve egzersize rağmen kilo verilemiyorsa ya da verilen kilolar geri alınıyorsa cerrahi yöntemler gündeme gelebilir. Diyetlerin başarısızlığının temel iki nedeni var. İlki sürdürülemez olması. Diyete başlayanların çok az bir kısmı süreyi tamamlayabiliyor.
İdeal kiloya ulaşıp beş yıl koruyabilenlerin oranı yüzde 5
Hedefledikleri kiloya düşemiyor, koruma aşamasına geçemiyorlar bile. Verilmesi gereken fazla kilolar 20’li rakamların üzerine çıktığında geri alma oranı da yüzde 95’in üzerine çıkıyor. İdeal kiloya ulaşabilen ve bunu beş yıl koruyabilenlerin oranı sadece yüzde 5.
Büyük ameliyatlar arasında yer alan bariatrik cerrahinin kuralları (endikasyonları) net. Alanda bu kurallara ne kadar uyuluyor?
Sağlık Bakanlığı, Obezite Cerrahi Kılavuzunu geçen yıl yayınladı. Bu kurallar bağlayıcı.
Kozmetik amaçlı ameliyat talepleri geliyor mu?
Kozmetik kaygılarla obezite ameliyatı olmak isteyenler var. Fakat obezite cerrahisi çok sıkı izleniyor. Bu talepler ihmal edilecek oranda az. Karın germe, yağ aldırma (liposuction) ameliyatları, sağlık açısından hiçbir faydası olmasa da çok sayıda yapılıyor. Bu kozmetik müdahalelerin yol açtığı komplikasyonların, obezite cerrahisinden daha fazla olduğunu gösteren yayınlar var.
Bu ameliyatlar kaç merkezde yapılıyor?
Tam sayı veremesem de endokrinoloji, psikiyatri ve anestezi birimlerinden konsültasyon olanağı bulunan ve kılavuzdaki şartları yerine getiren tüm hastanelerde yapılıyor diyebilirim. Obezite cerrahisi bir üst ihtisas alanı değil. Genel cerrahi uzmanlığı sonrası usta-çırak ilişkisi altında bu ameliyatlara başlanıyor. Kurslar ve bilimsel toplantılarla eğitim süreci pekiştiriliyor. Ülkemizde sağlık turizminin gelişmesiyle obezite ameliyatları en sık yapılan laparoskopik (kapalı) cerrahi oldu. Yeri gelmişken hatırlatmak isterim ki obezite cerrahisinin başarısı tecrübeyle doğru orantılı.
Diz protezi ameliyatı kadar riskli
Obezite cerrahisi riskli kabul edilebilir mi?
Mide bypass ameliyatı sonrası ölüm oranı binde bir. Örneğin diz protezi uzun dönemde şişmanlarda sıklıkla ihtiyaç duyulan bir ameliyat. Riskiyse obezite ameliyatı kadar. Bütün cerrahilerde olduğu gibi tecrübe ameliyatın güvenirliliğinde en önemli etken. Tecrübeli ellerde bu ameliyatlar safrakesesi ameliyatı kadar komplikasyonlara neden oluyor. Ancak yeni başlayan, yeterince tecrübe kazanmamış ellerde maalesef haberlere konu olan kötü örneklere rastlanıyor.
Özellikle tüp mide ameliyatının kolay olduğu düşüncesiyle yeterince tecrübe ve donanım olmadan yapılması kaçak ve ölüm olaylarının fazla duyulmasına yol açtı. Bu obezite cerrahisine gerçekten ihtiyacı olan hastaların uzak durmalarına neden oluyor. Obezite cerrahisinin yaşam süresini 10 yıl uzatan, birçok yandaş hastalığı ortadan kaldıran bir girişim olduğu hiç bir zaman unutulmamalı.
Gerek büyük kentler gerekse periferde çok yerde yapılıyor bu ameliyatlar. Sorarsanız ekiplerde hep psikolog, beslenme uzmanı vs. var. Ameliyat öncesi hazırlıklar, sonrası takipler iyi yapılabiliyor mu?
Uluslararası Obezite ve Metabolik Bozukluklar Cerrahisi Federasyonu’nun (IFSO) belirlediği kriterler çerçevesinde her hasta ameliyat olacağı merkezi ve cerrahını seçerken bazı noktalara dikkat etmeli. Merkez ve cerrah yılda en az 50 bariatrik cerrahi, açık ve/veya laparoskopik yaklaşımla revizyonel cerrahi yapabilmeli, hastaların uzun süre takibi taahhüt edilmeli. IFSO cerrahlardan da düzenli olarak bariatrik toplantılara katılmasını, en az bir adet bariatrik dergiye abone olmasını, deneyimlerini yerel veya uluslararası kongrelere sunarak veya hakemli dergilerde makaleler yayınlayarak paylaşmasını, ameliyatlarını uygun hastanelerde yapmasını istiyor.
Ameliyat sonrası ‘kaçak’lar azaldı
Obezite tek başına ciddi bir risk faktörü. Bu ameliyatların ayrıca riskini artırıyor mu?
Türkiye’de daha önce mide ameliyatları yapmadan, tüp mide ameliyatlarına başlayan büyük bir cerrah grubu var. Kaçak, zımba hattından mide içeriğinin dışarı sızması anlamına geliyor ve genellikle midenin tepe noktasında oluyor. Artık kaçakların sayısı az. Ancak cerrahların deneyimleri olmadan, çok sayıda bu ameliyatları yapmaları kaçak riskini arttırıyor.
Kaçak aslında öldürücü bir durum değilse de cerrahların durumu geç fark etmesi ve tedavinin gecikmesiyle hastayı ölüme sürükleyebiliyor. Bu nedenle artan ölüm haberleri, bariatrik cerrahiyle ilgili yanlış algılara yok açıyor. Halbuki örneğin kalın bağırsak ameliyatlarında kaçak altı kat, ölüm oranıysa iki kat daha fazla. Obezite cerrahisi, tecrübeli ellerde safra kesesi ameliyatı kadar tehlikeli.
Kaldı ki örneğin endokrinoloji uzmanlarının tedavi kılavuzları, kontrolsüz diyabet hastalarına, vücut kitle indeksi (VKİ) 30-35 aralığındaysa metabolik cerrahi öneriyor. Son yıllarda kadın hastalıkları ve doğum uzmanları infertilite (kısırlık) tedavisi gören, ortopedi cerrahlarıysa eklem problemi yaşayan obeziteli hastalarını metabolik cerrahiye yönlendiriyor.
Ameliyat olan hastaları kim takip ediyor? Takip ne kadar sürüyor?
Kendi pratiğimizi anlatayım. Diyetisyen, psikolog, takip hemşiresi, dahiliye doktoru ve bariatrik mentörün katkısıyla takip hayat boyu sürüyor. Hastalarla her ay toplu olarak zoom aracılığıyla destek toplantısı yapıyoruz. Kapalı telegram grubunda destek veriyoruz. Cerrahi sonrası bazı hastalar, iki yıl sonunda yüzde 10-20 oranında geri kilo alıyor. Temel nedeni hastaların ameliyat sonrası rehabilitasyon dediğimiz gerekli çevre değişikliğini yapamaması, mutfak alışkanlıklarını değiştirememesi, sağlıklı beslenmeyi öğrenememesi yani bariatrik mutfağa sahip olamaması.
Ayrıca aktif yaşam da en az diyet kadar önemli. Ameliyat sonrası yetersiz fiziksel aktivite geri kilo alımına neden olan önemli etkenlerin başında geliyor. Özetle, spordan uzak yaşam, yüksek karbonhidratlı beslenme geri kilo alımına neden olan önemli faktörler. Bu nedenle IFSO bariatrik cerrahi merkezlerinin hasta takibini en önemli maddelerden biri olarak belirtir.
Genellikle zayıflamak için ameliyatın yeterli olduğu sanılıyor…
Evet maalesef. Hastalar ameliyatı bir dokunuş olarak görerek, midelerinin içerisine bir mekanizma yerleştirildiğini ve böylece zayıflayacaklarını düşünüyor. Bu kısmen doğru. Ameliyatta hormonal mekanizmalar görev alıyor. Ancak mide esneyebilen bir organ ve iki köfte yerken zamanla üç-dört köfteye çıkabiliyorlar. Mideyi büyüten yanlışların hastalar tarafından bilinmemesi veya uygulanmaması nedeniyle yemek porsiyonları büyüyor ve kilo alıyorlar.
Tekrar vurgulamak isterim, hastaların sadece ameliyat edilmesi, izlenmemesi uzun geri kilo alımıyla sonuçlanır. Ameliyatın yanı sıra hekim, diyetisyen, psikolog, hemşire, aktif yaşam danışmanından oluşan multidisipliner ekiple yapılan hasta takibinde geri kilo alımı yüksek oranda engelleniyor. Bizim kliniğimizde geri kilo alım oranı yüzde 3’ün altında.
İki-beş yıl önemli
Ameliyat sonrası ilk kaç yıl kritik? Hastalar en sık hangi kuralları ihlal ediyor?
İki-beş yıl arası önemli. Sadece ameliyatın etkilerine güvenerek, tavsiyelere uymayanların yüzde 20’i ilk iki yılı geçirdikten sonra değişik miktarda geri kilo alıyorlar.
Ameliyatlardan sonra da diyet, egzersiz vs. öneriyorsunuz. Ameliyattan önce bunları yapmayan, sonrasında nasıl yapacak?
Ameliyat sonrası hormonal etkilerle iştah azalacağı ve az gıdayla daha mutlu olacakları için bariatrik beslenme ilkelerine kolaylıkla uyulur. Obezite hareket kısıtlılığı yapan en ciddi hastalık. Yüksek kilolarda spor hem çok güç hem de sakatlanmalara yol açabiliyor. Kilo kaybıyla akciğer kapasitesi de artar. Kiloların verilmesi hareket kabiliyetini artırır ve spordan daha keyif alınır hale gelinir.
Türkiye’de hangi obezite ameliyatları sık yapılıyor?
Mide kelepçesi sadece gıda alımını engeller hormonal etkileri yok. Bu nedenle terk edildi, artık yapılmıyor. Gastrik by-pass ameliyatları özellikle uzun yıllar ağır şeker hastalığına sahip olanlarda ve yemek borusunda çok ciddi yaraları (reflü) olan hastalarda uygulanıyordu. Ülkemizde de yaklaşık 20 yıllık geçmişi olan gastrik by-pass ameliyatı, yerini tüp mide (sleeve gastrektomi) ameliyatlarına bıraktı. Tüp midenin yaygınlaşmasında önemli nedenlerden biriyse anatomik yapıda değişiklik olmaması, ikinci ameliyat şansı vermesi. Kilo alınırsa tüp mide ameliyatlarının revize edilmesi mümkün. Fakat gastrik by-pass anatomik yapıyı değiştirdiği için tekrar edilemez.
Her yöntemin hormonal etkisi var mı?
Mide kelepçesi dışında kalan ameliyatların hormonal etkileri var. Dünya genelinde en sık uygulanan bariatrik ameliyatlar arasında tüp mide (sleeve gastrectomy) başı çekiyor. Arkasından gastrik by-pass ameliyatı geliyor. Gastrik bant (kelepçe) ameliyatı bir zamanlar çok uygulansa da hormonal etkilerinin olmamasından dolayı artık çok az yapılıyor.
Sadece kilo verdirmiyor
Ameliyatlar sadece kilo verdirmiyor. Şeker hastalığı, yüksek tansiyon, karaciğer hastalıkları gibi yandaş sorunları olanlarda daha ilk haftalarda değerlerin düzelmeye başlaması hormonal mekanizmalara bağlanıyor. Bu nedenle ”Metabolik ameliyatlar” deniyor. Ameliyatlar sadece gıda alımının kısıtlamıyor. Hormonal etkilerle iştahın azalması, az gıdayla midede oluşan tokluk duygusunun limbik sistemden aşırı mutluluk hormonu salgılaması ve metabolizma hızı da artırıyor.
Gastrik bypass ameliyatında mide küçültülür, safra kesesi ve bağırsak kolları yer değiştirilerek hastanın gıda alımı kısıtlanır. Gastrik bypassta 20, tüp mide ameliyatlarındaysa yaklaşık 10 yıllık uzun dönem sonuçlarını biliyoruz. Tüp mide ameliyatlarının hormonal etkileri, gıda alımının kısıtlanmasından çok daha ön planda.
Alınan gıdaların emilimi bozuluyor. Ameliyat sonrası mikro besin yoksunluğu görülüyor mu?
Midede alkol ve su dışında herhangi bir emilim olmaz. Dolayısıyla mide küçültme ameliyatında emilim bozukluğu olmaz. Midenin sindirime hazırlık, B12 vitamini emilimi için öncül faktör ve asit salımının demir emilimi için önemi var. Tüp mide için bir yıl multivitamin öneriliyor. Gastrik by-passlarda emilim bozukluğuna bağlı uzun dönemde B-12, demir, kalsiyum ve folat gibi vitaminlerin eksikliğine yol açabilir. Bu nedenle ömür boyu vitamin ve mineral desteği gerekir.

Diyabet ameliyatında yapılan ne? Diğerlerinden temel farklı nedir?
Şeker hastalığında (tip 2 diyabette), pankreastan salınan insülin hormonu yeterince üretilmez veya üretilen insülin hedeflenen hüreler tarafından yeterince kullanılamaz. Tip 2 diyabetin seviyeleri çeşitlilik gösterir bunu anlamak için pankreasını durumunu incelemek gerekir.
Tüp mide ameliyatı gastrik by-passa göre şeker hastalığında etkin olmasına rağmen pankreas rezervlerinin çok düşük olduğu durumlarda (orta şiddetli şeker hastalığında) tabloyu bir miktar düzeltiyor. Fakat pankreas rezervlerinin tamamen tahrip olduğu durumlarda hangi ameliyat yapılırsa yapılsın başarı oranı yüzde 30’a kadar düşüyor. Pankreas rezervleri iyiyse yüzde 80 oranında diyabet tamamen iyileşiyor. İyileşme oranı pankreas hasarının şiddetiyle ilgili. Hastanın insülin kullanım süresi uzadıkça, cerrahi tedaviye yanıt azalıyor. İnsülin direnci olan, insüline yeni başlayan hastalarda, bariatrik cerrahi çok etkili ve şeker hastalığı durdurulabilir. Hasta kullandığı ilaçlardan kurtulabiliyor. Yüksek tansiyon hastalarında da iyileşme oranı yüzde 60’ı buluyor.
Tek bir yöntem yok
Bu arada ‘diyabet ameliyatı’ adı altında uzlaşıya varılan tek bir ameliyat yöntemi yok. Normal kiloda, diyabeti olan hastalara, obezite cerrahisinin temel prensibi olan midenin küçültülmesine ilave bağırsakların yer değiştirmesi işlemlerinin kısa dönemli sonuçları umut veriyor. Ancak orta ve uzun dönem sonuçları net değil. Deneysel ameliyatlar sınıfındalar.
Yemek yarışmasının birincisi
Kitabın ikinci yazarı Berk Özler kurduğu bariatrik mutfak ekibiyle İspanya’da IFSO’nun açtığı bariatrik yemek yarışmasında dünya birincisi oldu ve ‘bariatrik masterchef’ unvanına layık görüldü.

Halen Türkçapar’ın kliniğinde bariatrik mentorluk yapan Özler de sorularımızı yanıtladı:
Güzel sanatlar, tasarımdan yemek tarafına nasıl geçtiniz?
Ben aslında tasarımcıyım ve tasarım, UX (user experience) konusunda danışmanlık üzerine bir kariyerim oldu. ODTÜ Güzel Sanatlar Fakültesinde caz tarihi ve sanat üzerine dersler verdim, İş Bankası’nda tasarım bölümü direktörü olarak çalıştım. Ahmet Türkçapar’la bu konularda danışmanlık vermek üzere çalışmaya başlamıştım. İnsan sanatla, tasarımla tutkuyla ilgilendiğinde, uğraştığı her şeyin fonksiyonelliği kadar güzelliğine, estetiğine de eşit derecede önem veriyor.
Tanıştığımızda sağlıklı yemek yapmanın tüm dinamiklerini kişisel merakımdan dolayı gayet iyi biliyordum. ‘Bariatrik mutfak” projesi fikriyle gelince geçiş yapmak benim için çok kolay oldu. Kreatif direktörlüğünü yaptığım projenin görselliği için çok vakit harcadım. Zeminler, seramik tabaklar tasarladım. Başarılı bir yemek stilistiyle çalıştık. Projemizin hem göze hem damağa hitap etmesini hedefledim.

EMCC Foundation nedir? Ne yapar? Oradan aldığınız mentorluk eğitimiyle neler yapıyorsunuz?
EMCC, uluslararası düzeyde akredite koçlar/mentorlar yetiştiren bir kurum. Ağırlıklı olarak Eric Berne’ün sosyal bilimler dünyasına kazandırdığı transaksiyonel analiz tekniği öğretiliyor. Mentorlukta karşınızdaki kişi menti oluyor ve siz ona bir nevi yol arkadaşlığı ediyorsunuz. Mentorluk için bir konuyu iyi bilmeniz gerekiyor. Sadece yol arkadaşlığı değil aynı zamanda yol göstericiliği de yapıyorsunuz.
Bariatrik mentor ne yapar?
Bariatrik cerrahi geçirmiş bir kişi için ameliyattan sonra yaklaşık 1,5 sene kadar süren bir ‘balayı dönemi‘ başlıyor. Bu süreçte hayat tarzı değişikliği yapabilen kişiler uzun dönem başarıya sahip oluyor. Burada mentor olarak benim görevim danışanlarımızın bu yeni hayat tarzını sevmelerini, içselleştirmelerini sağlamak. Doğru soruları sorarak ve metaforik anlatımlarla -ki bunun için ben felsefe ve sanattan yararlanıyorum – danışanlarımıza ilham vermeye, onları motive etmeye çalışıyorum. Diyetisyenin ya da psikoloğun alanına girmeden danışanlarımıza yol gösteriyorum.
Tüm danışanlarımızın olduğu bir telegram grubumuz var, bariatrik mentor olarak yöneticiliğini yapıyorum. Orada yemeklerini, sporlarını, bazen kaçamaklarını, yaşadıkları zorlukları, kilo vermenin verdiği mutluluğu paylaşıyorlar. Herkes birbirini motive ediyor, birbirinden bir şey öğreniyor. Böylece hiçbir danışanımız yalnız kalmıyor. 24 saat yaşayan, büyük bir aileyiz.
Kurduğumuz bu holistik sistem içinde en değer verdiğimiz şey sürdürülebilirlik. Danışanlarımızın kendilerine uygun sürdürülebilir sağlıklı bir yaşam tarzını bulmalarını ve benimsemelerini sağlamaya çalışıyoruz.
Siz ameliyat oldunuz mu?
Olmadım ama sağlıklı besleniyor, aktif bir yaşam sürüyorum.
Bariatrik mutfakta kimler var, kaç kişilik bir ekipsiniz?
Diyetisyen (Dilara Çetin) ve yemek stilisti (Başak Kıpçak) arkadaşımızla toplam üç kişiyiz şimdilik.
‘Bariatrik herşey sağlıklı’
Bariatrik yemek ne demek? Nasıl oluşuyor? Bildik yemekleri mi revize ediyorsunuz?
İdeal bariatrik bir yemek çok protein ve lif, az karbonhidrat içermeli. Az olan karbonhidrat da sağlıklı yani lifli, kompleks karbonhidratlardan oluşmalı. Rafine şeker olmamalı. Bu şu anlama da geliyor, sağlıklı her şey bariatrik demek değil ama bariatrik her şey sağlıklı.
Aslında iki metodu da uyguluyoruz, tamamen sıfırdan protein ağırlıklı tarifler de yaratıyoruz, bildik bir yemeği revize de ediyoruz. Örneğin, iskender yemeği eğer yağını az koyar, altındaki pideleri yemezseniz iyi bir bariatrik yemektir. Fakat danışanlarımızda görüyoruz, o pide hissini de istiyorlar üstündeki döneri yerken. Biz de sadece yumurtadan özel bir teknikle, hiç un kullanmadan ‘oopsie ekmeği’ hazırladık ve onu pide formunda pişirdik, adını da ‘oopskender’ koyduk. Kitapta tarifini bulabilirsiniz.
Böyle bir kitap yazma fikri nasıl oluştu? Hangi ihtiyaç motive etti?
IFSO kendi adıyla yayınlayacağı bariatrik yemek kitabı için dünya çapında bir yarışma açtı. Bariatrik Mutfak olarak biz de kendi tariflerimizden seçerek katıldık yarışmaya. Japonya’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne kadar dünyanın her yerinden tarifler yarıştı. Kitaba 50 tarif seçildi ve yedisi bize aitti.

Cevizli çılbırla yarışma kazandılar
Sonra IFSO finale kaldığımızı söyledi ve bizi İspanya’ya davet ettiler. Madrid’deki finalde dünya birincisi olduk ve federasyon tarafından bariatrik masterchef unvanı aldık. Cevizli bir çılbır tarifimizle kazandık yarışmayı, yine kitapta bulabilirsiniz.
Yarışma sonrası ”Tüm bu bilgi birikimimizi aktarabileceğimiz ve kendi tariflerimizi koyabileceğimiz bir kitap niye yapmıyoruz” diye düşündük. Türkiye’de benzer nitelikte bir kitap, kaynak olmadığını da biliyorduk. Yani kısacası İspanya’da karar verdik böyle bir kitabı kaleme almaya.
Ameliyat olanlara eğitim vs. veriyor musunuz?
Kitapta görmüşsünüzdür, yüksek kilolara çıkmış kişilerin limbik sistemlerininin (hayvan beyni) ne kadar etkili olduğunu ve sürekli kilo aldırmaya çalıştığı anlatılıyor. Bariatrik cerrahinin hazırladığı zeminle birlikte kişiler kendilerini, frontal kortekslerini (entelektüel beyin) geliştirmeleriyle birlikte başarıya ulaşıyorlar. Biz kişilerin bu konuda farkındalıklarını arttıracak eğitimlerin çok faydalı olduğunu düşünüyoruz ve yakında eğitimlere başlamayı planlıyoruz.