MEHVEŞ EVİN
Gezi eylemleri sırasında Eskişehir’de polis ve esnaf işbirliğiyle döve döve öldürülen Ali İsmail Korkmaz davasında verilen kararlar ‘Yeni Türkiye’de adaletin nasıl katledildiğini bir kez daha gösterdi.
Hrant Dink’ten Roboski’ye, Zirve Yayınevi’nden Soma’ya, Gezi çocuklarından Kobane eylemlerine, Kadri Bağdu’dan Ümit Kurt’a, AKP’nin mutlak iktidarında yapılan her katliam ve işlenen her cinayet, bu ülkede İttihat Terakki’den miras devlet geleneğinin aynen devam ettiğinin kanıtları.
Suçluya artık alenen sahip çıkılıyor
Ancak bugünün dehşet bir farkı var: Artık hükümet, insan öldürmeye ‘hafifletici’ bahaneler bulmak, delillerin üzerini kapatmak, gizlemek ve suçluları korumakla kalmıyor…
Suçlular, başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, memleketin en tepesindeki yöneticiler tarafından alenen övülüyor, kurbanların aileleri ve onlarla dayanışanlar kriminalize ediliyor.
Hatta, ifade özgürlüğünü savunanlar bile hedef gösteriliyor!
Korkmaz ailesi, avukatlar ve destekleyenlerinin Kayseri Adliyesi’nin önünde gaz ve plastik mermi yağmuruna tutulmasını başka nasıl açıklayabiliriz?
Paralel yürüdük biz bu yollarda
Gezi eylemlerinde polisi, “Destan yazdı” diye öve öve göklere çıkaran Erdoğan’ın “Esnaf gerektiğinde polistir, hakimdir, askerdir, alperendir” yollu sözlerini unutmak mümkün mü? Ya Berkin Elvan’ın ailesini meydanlarda yuhalatmasını?
Bu sözlerin üzerine, Gezi’de veya Cizre’de öldürülen hangi çocuk için adalet yerini bulabilir?
Şimdilerde, ‘Paralel yürüdük bu yollarda’ şarkısını yıllarca birlikte terennüm ettiği Gülen Cemaati’ne duyduğu öfkeyi Gezi intikamıyla aynı sepete koyma çabasında…
Ergenekon ve Balyoz davalarında savcılığa soyunan Erdoğan, AK neferleri eşliğinde Gezi’yi darbe girişimi ilan etti.
‘Faiz lobisi’ ve ‘uluslararası güçlerin oyunu’ iddiaları ne kadar gerçekdışıysa, Gezi’yi ‘darbe girişimi’ diye yaftalamak da bildik, altı boş reflekslerden biri..
Cumhurbaşkanına hakarete de çocuk öldürmeye de 10 yıl
Sıkıysa dokunulmazlık zırhıyla korunan, ‘cumhurbaşkanına hakaret’ gerekçesiyle 15 yaşındaki çocukları, akademisyenleri, memurları bile 10 yıl hapis cezasıyla yargılatan RTE’ye rağmen ‘hukuk’u savun!
Evet, bu ülkede cumhurbaşkanına hakaret iddiasıyla 10 yıl hapisle yargılanabilirsiniz. Bir polise ‘mukavemet’ etmenin cezası ise altı ayla üç yıl arasında değişiyor.
Buna karşılık bir çocuğu sokakta kıstırıp tekmelerle ölümüne döven memur ve esnafın, üç beş yılla yırtmalarını sağlıyorsunuz.
Katiller fena yanılıyor
Korkmaz davasının sanığı, polis Mevlüt Saldoğan gibileri “Cumhurbaşkanı Gezi için darbe diyor. Ben darbenin bastırılmasında görev aldım” diye kendini savunabiliyor. İçleri rahat, ne de olsa ‘koskoca cumhurbaşkanı’ arkalarında… İçleri rahat, çünkü devlet hala katilleri koruyor.
Ama fena yanılıyorlar… Tüm adaletsizliklere, haksızlıklara, çarpıklıklara rağmen gerçek değişmeyecek: Onlar katil. Onları koruyan, sahip çıkan devlet de bu cinayetin bir parçası.
Ali İsmail Korkmaz davasında 10’ar yıl alan Mevlüt Saldoğan ve Yalçın Akbulut’u… ‘Gerektiğinde polis’ olmayı iyi bilen ve altı yılla kurtulan esnaf İsmail Koyuncu, Ramazan Koyuncu ve Muhammed Vatansever’i… Tahliye ve beraat ettirilen diğer memurları… Unutmayın.
Ellerini ne kadar yıkasalar da Ali İsmail’in kanı hiç çıkmayacak.
Yönetmeni, oyuncusu, yapımcısı belli berbat bir film
Devlet, bu küçücük çocuklardan, özgür bireylerden nasıl da korkuyor!
‘Başa çıkmak’ için öldürmekten ve cinayetlerin üzerini örtmekten başka bir şey bilmiyorlar…
Yönetmeni, oyuncusu, yapımcısı belli bu berbat filmi tekrar tekrar çekmekten hiç usanmıyorlar…
‘Kendilerinden olmayan’ her bireyi, her düşünceyi katli vacip ilan ediyorlar.
Oysa farkında değiller: Vicdan sahibi her vatandaş, bu filmi izlemekten çoktan bıktı.