Kimsenin bekleyecek hali, ötelenecek bir hesaba sabrı kalmadı. Halkta sıkılacak diş kalmadığı için değil sadece. İktidarın en önce, artık bir safra haline gelmiş olan, suç ortaklığının irili ufaklı daralarını, yancıları, ayakçıları feda ederek kurtarmaya çalıştığı ana gövdesi, diriliğini ve iriliğini, şimdiye kadar ona yakışır bir muhalefete de borçluydu. Bu bir tür kader ortaklığı sayılır.
İktidardaki çözülmenin muhalefete özerk bir varoluş biçimi sağlayacağı, onu kaçınılmaz bir seçenek haline kendiliğinden getireceği bir temenniden ibaret. Ama ana muhalefetin en güzel rüyası da bu. Bu yolları sadece kendi seçmenleri ve mal paylaştıklarıyla değil aynı zamanda her kritik aşamada yanında olan ana muhalefet partileriyle de yürüyen iktidar, bugün düştüğü gülünç duruma ve artırdığı şiddet dozuna rağmen beklentileriyle oyalanan bu muhalefet türünü kendisiyle birlikte aşağı çekiyor. Öyleyse kriz iktidar siyasetine olduğu kadar, ana muhalefete de ait.
Tek adam rejimi kurulurken devlet kurumlarında hiçbir şey değişmemiş gibi davranan, aklı ve liyakatiyle övünürken seçmenini inisiyatifsiz ve cahil bırakan kibirli, halktan kopuk bir muhalefet türü miadını dolduruyor. Tamam iktidar gidici ama muhalefet de nereye kadar ‘gidici’ kuşkulu.