M. MURAT KUBİLAY
mmkubilay@gmail.com
Delta varyantının yaygınlaşması ve öncüllerine göre daha hızlı yayılmasıyla Türkiye ve dünyada pandemiden çıkış hesapları değişti. Aşı olma oranı ve hangi aşının tercih edildiği daha kritik hale geldi. Tıp uzmanlarınca en etkili bulunan Biontech ve Moderna aşılarının hastalığa yakalanmaya karşı sağladığı bağışıklık yüzdesi düştü. Bununla birlikte ölüm oranı ve hastalığı ağır geçirme gibi diğer durumlarda hala büyük ölçüde faydalı oldukları ifade ediliyor.
Yazın hizmetler sektöründeki açılmayla umut edilen ciro artışı beklentileri karşılanamadı. Uluslararası uçuşlar ve turizm hala sıkıntılı; ABD ve Çin gibi büyük ülkeler yarı izole halde. Türkiye de yurt dışından beklediği turist sayısına ulaşamadı, pandemi yasaklarını neredeyse tamamen kaldırmak döviz kazandırmasa da yerli turistle en azından hizmetler sektörünün toparlanmasını amaçlıyor.
Netice itibariyle aşılama oranındaki düşüklük, coğrafi olarak adaletsiz aşılama dağılımı ve bazı aşıların beklenen etkinliği sağlamamasıyla Delta varyantı, dünyada pandemiden çıkışın kolay olmadığını ortaya koydu.
Bunun yalnızca ciro, büyüme ve istihdam üzerinde etkileri olmayacak. Küresel emtia fiyatlarındaki yüksek fiyatlar muhtemelen sürecek ki bunun ilk göstergesi OPEC+ grubunun petrol arzı artışına rağmen fiyatlarda beklenen gerilemenin yaşanmaması. Özellikle deniz taşımacılığındaki yüksek fiyatlar ve haliyle küresel tedarik zincirindeki yavaşlama da sürüyor.
Tüm bunlar küresel enflasyon endişelerini tetiklerken Türkiye’de enflasyonun zirveyi gördüğünü iddia edebilmek için bir ön gösterge sayılabilecek ÜFE ile TÜFE arasındaki makasın kapanmasını zorlaştırıyor. Haliyle beklenen faiz indirimlerinin miktarı azalıyor ve yapılması gecikiyor. Borç yapılandırmaları yüksek faizle gerçekleştirilirken beklediği ciroya hem kapanmalar hem de açılmalarda ulaşamayan firmalar son nefeslerine doğru gidiyor.
Madalyonun diğer tarafına da bakmak gerek, çünkü uzayan pandemi, küresel ölçekte uygulanan ultra gevşek para politikalarının devam ettirilmesine sebep oluyor. ABD’de varlık alım programının azaltılacağına dair beklentilerin ötelenmesi doğrudan Delta varyantıyla ilgili. Bunu ABD’nin orta ve uzun vadeli devlet tahvili faizlerinde de gözlemliyoruz. Üstelik mali paketlerin sürdürülebilmesi için, daha doğrusu yakında tamamlanacak mali paketlerin yarattığı borç yükünün çevrilebilmesi için, düşük faiz ortamına ihtiyaç var. Enflasyonun geçiciliği şüpheli olsa da Delta varyantı ortamında para politikası, mart ayında yaşanan ve bugünlerde daha sert sürmesi beklenmiş varlık alımlarını azaltma (tapering) endişelerini yumuşattı.
Peki, tüm bunların sonucunda ne olacak? En kötü senaryo, Covid-19 ve mevcut varyantlarının yayılımının engellenememesi ve bugünkü aşıların etki gücünün olmadığı yeni bir varyantın ortaya çıkması. Bu olursa büyük ölçüde başa dönülür, fakat kimsenin ana senaryosu bu değil.
Daha makul senaryolarda ise nasıl dünya genelinde aşı üretiminin 2021 başında beklentinin altında kalmasıyla pandemi üç ay daha uzamış ve ardından aşı karşıtlığıyla bu süreye üç ay daha eklenmişse, Delta’yla tam normalleşme üç ay daha gecikecek gibi. Bu varyant öncesinde beklentiler yaz aylarında gelişmiş ülkelerin ve yılın son aylarında da Türkiye dahil yükselen piyasa ülkelerinin pandemiyi büyük ölçüde atlatacağıydı. Öyle gözüküyor ki eldeki verilerle bu tahminleri üç ay daha ileri almak gerekiyor.
Türkiye bu esnada açık bir şekilde 4’üncü dalgaya doğru ilerliyor. Kış aylarında kapalı alan kullanımının artması, okulların açılması, önlemlere dair sabrın ve özenin azalması, yeni varyantların ortaya çıkması ve aşı karşıtlığının toplumun belirli kesimlerinde kırılamaz hale gelmesiyle 5’inci dalgayla karşılaşabilme ihtimalini şimdiden söyleyebiliriz. Bununla birlikte küresel piyasalar Delta varyantını aşacak ve aşıları tamamen etkisiz kılacak bir kâbus senaryosunu fiyatlamıyor.
Bu doğrultuda ABD’de eylül ayında tapering konusunun gündeme alınması, aralık ayında uygulanması ve mart ayında varlık alımlarının sonlandırılması mümkün. AB de üç ay geriden bu süreci takip edebilir. Kendisini daha iyi yalıtabilen veya aşı yaygınlığını başaran ve ekonomisi dinamik Avustralya, Yeni Zelanda ve Kanada bu süreçlere başladı bile.
Gelişmekte olan ülkelerse gergin, şu an için Delta’nın finansal anlamda olumlu yönü ABD faizlerindeki yükselişin durması ve hatta ciddi bir düşüş yaşanmasının tadını çıkarıyorlar. Tabii bunun Hindistan, Rusya ve Brezilya’da yüksek sayıda can kaybı gibi aşırı tatsız sonuçlarını unutmamak gerek. Bir yandan da faiz artırımlarına önden başlayarak küresel enflasyonun yaratabileceği dalgalara karşı ön hazırlık yapıyorlar.
Türkiye ise diğer ülkelerden önce başladığı parasal sıkılaşmayı, tam sıkılaşmadan ama pek de gevşemeden sürdürmekte en azından şimdilik kararlı. Mevsimselliğin de katkısıyla yaz aylarını atlatmak amaçlanıyor. Ancak her geçen gün bizi sonbahara, yani tapering sürecine, başta ABD enflasyonu olmak üzere birtakım fiyat artışlarının kalıcı yüksekliğine tanık etmeye ve bu esnada oluşacak dalgalara yaklaştırıyor.
Delta varyantı can kayıplarına neden olurken mevcut olağanüstü para politikalarının kullanım sürelerini uzatarak Türkiye gibi dış kırılganlıkları olan ülkelere yeni enflasyon dönemine hazırlanması için son bir şans veriyor. Peki, bu fırsat Türkiye’de ne derece kullanılır? Muhtemelen, ‘Faiz sebep, enflasyon netice’ söylemi ile dolar kurunun ibresi arasına sıkışmışlık, ‘ölümü gösterip sıtmaya razı olmakla’ sonuçlanır.