Görüldüğü gibi, ABD ve Rusya’nın çatışma ya da rekabet halinde bulunduğu her alan, Türkiye’ye doğrudan etkileyen özellikler taşıyor. Bunun getirdiği iki sonuç var.
Birincisi Türkiye’nin stratejik öneminin hiç olmadığı kadar artması. İkincisi, bu durumun ülkemizin iç dinamiklerinin yanı sıra, bölgesel ve küresel ölçekteki tercihlerini etkilemesi.
NATO’nun, İsveç ve Finlandiya’yı üyeliğe davet etmesine Ankara’nın karşı hamlesi, yakın tarihimizde benzeri olmayan ve kaderimizi etkileyecek gelişmeleri hızlandıracak.
Tam bu noktada, aceleci ve bir o kadar da tehlikeli bulduğum bazı yaklaşımlara dikkat çekmek istiyorum.
NATO, kuşkusuz küresel kamplaşmanın pek çok bakımdan en büyük örgütlenmelerinden biri. Elbette kolayca girilip çıkılacak bir fikir kulübü de değil.
(…) Önceliğimiz, Türkiye’nin NATO’daki yerini, gücünü ve geleceğini sağlıklı bir zeminde tartışmak ve tanımlamak olmalı.