YASİN TÜRKER*
yasinturker@yahoo.com
Türkiye’nin (NATO kaynaklarında) 2018 yılında GSMH’nın yüzde 1.65’ini (Yaklaşık 13 Milyar ABD Doları) askeri harcamalar için ayırdığı belirtilmektedir. Bu kaynağın yaklaşık yüzde 31.6’lık bölümü teçhizat tedariki için, yüzde 45.28’ini ise personel için harcanmıştır.
Türkiye’nin askeri harcamalar içinde teçhizat tedariki için ayırdığı pay NATO standardı olarak kabul edilen yüzde 20’nin üstündeyken, askeri harcamaların milli gelire oranı ise yüzde 2’lik oranın altında görülmektedir.
Türkiye’nin kısıtlı bütçe imkanları ve dünyada askeri teknolojinin geldiği aşama dikkate alındığında; TSK’ya verilen savunma görevlerinin en etkin şekilde yerine getirilmesi için profesyonel orduya geçişin zorunlu olduğu ve bu konuda iktidar ve muhalefet arasında da bir mutabakat olduğu görülmektedir.
TSK’nın hâlihazırdaki kuvvet yapısı nicelik (mevcut) olarak azaltılırken, nitelik olarak; daha etkin, esnek, hareket kabiliyeti yüksek ve kendi ürettiği/geliştirdiği teknolojiyi sonuç alıcı bir biçimde kullanabilen bir yapıya kavuşturulması amaçlanmalıdır. Bu süreçte kurumsal yönetim ilkelerinin referans alınması, şeffaflık, hesap verebilirliğin sağlanması önemli bulunmaktadır.
Nasıl bir TSK yapısı?
- NATO ortalaması olan 1000 kişilik nüfusa altı asker (1) oranı esas alınarak Jandarma ve Sahil Güvenlik personeli bu mevcuttan düşüldüğünde; TSK’nın asker mevcudunun 275 bin- 300 bin kişi ile sınırlandırılması,
- Geçiş dönemi için Kara Kuvvetleri bünyesinde iki ordu komutanlığı emrinde; biri KKTC’de, birisi uluslararası görevlere tahsisli yedi Kolordu Komutanlığı ile emrinde 20-25 muharip tugay bulunması,
- Deniz Kuvvetlerinin muharip unsurları yönetecek iki Deniz Görev Kuvveti emrinde dört Deniz Görev Grubu ile Denizaltı, Mayın ve Deniz Hava Filoları bulunması,
- Hava Kuvvetlerinin ise mevcut yapısını muhafaza etmesi,
- TSK’da general-amiral sayısı 200 (toplam altı orgeneral/oramiral), subay sayısı 25 bin astsubay sayısı 75 bin -100 bin sözleşmeli erbaş ve er mevcudunun 125 bin-150 bin sivil memur ve işçi sayısının ise 50 bin kişi ile sınırlandırılması, (2)
- Gnkur. Bşk. ve Kuvvet Komutanları MSB’na bağlı olarak görev yapması, Gnkur. Bşk.lığı görevinin kuvvetler arasında dönüşümlü olarak yürütülmesi,
- Atama ve terfiler etkin yargı denetimi altında bulunacak şekilde yasal düzenleme yapılarak; Korgeneral ve Koramiralliğe yükseltilecek olan personel ile Kuvvet K. ya da Gnkur. Bşk. olarak atanılması düşünülen personel için TBMM Milli Savunma Komitesi tarafından mülakat yapılması ve Kuruldan nitelikli çoğunluk ile onay alamayan personelin terfi ve atamasının yapılmaması,
- MSB, Gnkur. Bşk. ve Kuvvet Komutanlarının yılda bir kez TBMM’yi faaliyetleri hakkında bilgilendirmesi,
- Sözleşmeli erbaş ve erler için öngörülen hizmet süresinin ortalama 15 yıl olması, sözleşmeli erbaş ve erler için mesai sonrası birlikte kalma zorunluluğunun kalkması,
- Subay mevcudunun en az yüzde 25’inin astsubaylardan, astsubay mevcudunun en az yüzde 50’sinin ise sözleşmeli erbaş/erlerden temin edilmesi, üniversite mezunu gençlere de bir yıl süreli Subay Hazırlama Okulları sonrası TSK bünyesine katılma imkanı verilmesi,
- TSK’ya katılan personel için asgari zorunlu hizmet süresinin beş yıl olarak uygulanması, pilot, denizaltı, komando gibi özel eğitime tabi tutulan personelin sözleşme süresinin bu eğitimlerin maliyetine göre belirlenmesi,
- Orduevi, Eğitim Merkezi gibi sosyal tesislerde asker personelin görev yapmaması,
- TSK personelinin sendikal haklara sahip olması, (3)
- General ve Amirallerin mesleki safahatında birliğinde meydana gelen her türlü kaza, kötü muamele ve çatışmalar dahil can kaybından sorumlu olması. (4)
Denilebilir ki bu kadar iç tehditi ve dış tehditi olan bir ülke bu denli ‘küçük‘ Silahlı Kuvvetler ile bu sorunların hepsini yönetilebilir mi? O zaman belki sorunlara yapılan teşhis doğru ama tedavi, izlenen politikalar, hatalı, belki de daha en başından sorunların teşhisi eksik ve hatalı olabilir. Devlet yönetiminde toplumsal sorunlar, işleyen katılımcı bir demokrasi ve hukukun üstün olduğu siyasal yapıda doğru teşhis edilerek çözülebilir.
Bir sonraki yazımız bu konuda.
—————————————————————————————————————-
1) https://www.nato.int/nato_static_fl2014/assets/pdf/pdf_2019_03/190314-pr2018-34-eng.pdf Bu orana savaş durumunda Silahlı Kuvvetler emrinde görev yapacak tüm silahlı güçler dahil olduğundan Jandarma ve Sahil Güvenlik mevcudu düşülmüştür.
2) Ocak 2017 de gazetelerde yer alan bir habere göre TSK’da 203’ü general ve amiral, 26.278 subay, 64.999 astsubay, 47.570 uzman erbaş ile 16.149 sözleşmeli er/erbaş 204.074 yükümlü olmak üzere toplam “359 bin 273” askeri personel görev yapmaktadır. MSB’nin Kasım 2018’de bir soru önergesine verdiği yanıta mevcudun kadroları karşılama oranı %65’dir. 2019 YAŞ kararlarından sonra General/Amiral sayısı 233 olmuştur.
3) TBMM’de grubu bulunan partilerin üzerinde mutabakat sağladığı Anayasa maddelerinden birisidir.
4) MSB tarafından TBMM’de yapılan bir açıklamada TSK içinde 2002’den 2013 yılı ortasına kadar zorunlu askerlik yapan 1036 kişinin intihar ettiği ifade edilmiştir. 2012 – 2013 yılları arasında; intihar sonucu 108, silah kazası sonucu 40, iş kazası sonucu 1, düşme, kavga, zehirlenme, suda boğulma gibi nedenlerle 17 olmak üzere toplam da 166 asker vefat etmiştir. TÜİK istatistiklerine göre 2002-2012 yılları arasında ülkemizde kaba intihar hızı %3.49 ile 4.37 arasında değişmektedir. “Eldeki resmi verilere göre, 1992-2002 yılları arasında 2.211 TSK personeli intihar etti. Ocak 2002 ile Ocak 2014 arasında intihar ettiği iddia edilen er ve erbaş sayısı ise 1.045’ti. Ayrıca 2007 ve 2012 yılları arasında 418 asker ecel ve hastalıktan, 129’u silah ve 70’i araç kazasından can verdi. Buna karşılık, 2002 yılından sonra PKK ile çatışmalarda şehit düşen asker sayısı, 601’de kaldı. Özetle 1.636 asker tek kurşun sıkmadan öldü.” Kayıtlara, intihar veya silah kazası olarak geçen ölümlere ilişkin soruşturmaların eksik ve taraflı yapıldığına ilişkin ciddi kuşkuların olması hukuki yaptırımların da yetersizliğini ortaya koymaktadır. Bu durum hukukun üstünlüğü ilkesini zedelerken, zorunlu askerlik nedeniyle toplumda TSK’ya yönelik algıyı da olumsuz etkilemektedir.
—————————————————————————————————————-
* 1989 yılında Deniz Harp Okulu’ndan, 2001 yılında Deniz Harp Akademisi’nden mezun oldu. ABD Naval Postgraduate School’da Harekat Analizi dalında yüksek lisans, Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği’nde doktora derecesine sahip. Yüzer birliklerde, Deniz Kuvvetleri ve Gnkur. Bşk.lığı Kh.larında, üç yıl süre ile İspanya’da NATO görevinde bulunmuştur. Kamuoyunda Balyoz Davası olarak bilinen yargılamada 33 ay tutukluluğun ardından Anayasa Mahkemesinin hak ihlali kararıyla 19 Haziran 2014 tarihinde özgürlüğüne kavuştu. 30 Ağustos 2015 tarihinde emekli oldu.