IŞİD ciddi olarak Türkiye’nin gündemine girdi. Bugüne kadar yaşanan en ağır rehine krizi çünkü. Sivillerle birlikte rakam 80’e ulaştı. Sonradan öğreniyoruz ki baskın ‘son dakikada’ ortaya çıkıvermiş değil. Adım adım yaklaşmakta olan bir tehlikeymiş. Sorgulanması gereken çok yönü var. Musul Valisi’nin bile şehri terk ederken çocuk ve kadınların da aralarında bulunduğu konsolosluktaki tahliyenin neden geciktiği soru işareti. İzahı yok.
Her olayı hükümet perspektifinden değerlendiren bazı kalemlerin daha ciddi olması lazım. Söz konusu vatan çünkü. Uçuk senaryoların Gezi gibi, faiz lobisi komplo teorilerinin ne yeri ne de zamanı. Baskını, hükümete darbe, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığını veya Davutoğlu’nun başbakanlığını engellemek için iç ve dış mihrakların bir oyunu demeye getirenler var. Acınası bir hal. Ve vahim.
Dün hiç hesapta yokken bugün bölgede yeni bir yapı ortaya çıktı. Suriye topraklarında başlattığı devletleşme projesini Irak’a taşıdı. Ele geçirdiği tek şehir Musul değil. Bağdat’ı gözüne kestirdi. IŞİD’in ilerleyişinin nerede duracağını ve ne tür sonuçlar doğuracağını bilmek zor. Bölge hassas dengeler üzerine kurulu. Her gelişmenin Türkiye’yi derinden etkileyeceğine kuşku yok. ‘Sıfır sorun’ derken bölge ‘çok soruna’ dönüştü. Suriye, Mısır, Türkiye’ye çok Irak… ‘Nerede yanlış yaptık?’ diye düşünme vakti. Ve özeleştiri zamanı. Vaktiyle ekilen rüzgarlar, fırtınaya dönüşmekte. Türkiye’ye ‘rahat’ yok.