Sadece siyasî analizlerde değil politikada da ‘tarihten referanslar’ sık kullanılır. Erdoğan’ın birkaç gündür diline pelesenk ettiği gibi.
1961’de Ali Fuat Başgil’i seçtirmedi. 1989’da Turgut Özal’a itiraz etti. 2007’de Abdullah Gül’e engel çıkardı. Erdoğan bu örnekleri sıralayarak, kendisini bu zincirin ‘son halkası’ olarak takdim ediyor. Ve ‘milletin adayı’ vurgusu yapıyor. Örnekler doğru ama bugünü izah etmekten çok uzak. Ne Erdoğan, Başgil; ne de onu durdurmak isteyen statüko söz konusu. Ne de eşi başörtülü diye engel çıkaran ‘devlet iradesinden’ söz edilebilir. Bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu ‘özel iklimi’ oluşturan Erdoğan’dan başkası değil. Tek adam. Ağzından çıkan kanun. Ona ve partisine karşı hukukun işlemediği düzen yürürlükte.
Bugün ne Başgil’e silah çeken 1960’ın şartları söz konusu, ne de askerî vesayetin etrafını kuşattığı Özal’ın huruç yaptığı 1990’ların siyasi iklimi. 2007’de Abdullah Gül’ü durdurmak için internet sitesinde muhtıra yayınlayan Genelkurmay da yok. Sahne tümüyle Erdoğan’ın… Erdoğan’ı Çankaya’ya çıkarmak için devlet kurumları seferber olmuş durumda. Devletin bu kadar partileştiği, kurumların politikleştiği dönemler yok denecek kadar az. Erdoğan’ın üzerinde başka bir devlet var mı? Yok. Onun sözünün üzerine söz söyleyecek güç var mı? Yok. O yüzden Ali Fuat Başgil örneği tutarsız, Turgut Özal hatırlatması anlamsız. Millet vurgusu da yersiz.