31 Mart’tan sonra en az 31 Mart kadar önemli sonuçlar doğuran siyasi gelişmeler yaşandı ve hepsi de Ak Parti’nin ne olup ne olmayacağına ilişkin güçlü mesajlar verdi. Bunların başında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çok heves ettiği “siyasette normalleşme” girişimi geliyor.
Değişim olacaksa; siyasette kutuplaşmaktan hiç çekinmeyen iktidar partisinin bu yoldan dönmesiyle olabilirdi. Olmadı. MHP açık ve net ve hatta ittifakı masaya sürerek bu yolu kapattı. Yol kapanır kapanmaz Erdoğan da Özgür Özel’le iki kez görüşen kendisi değilmiş gibi, “İyi oldu. Sayın Bahçeli çok doğru zamanda konuyu kapattı” diyerek normalleşme kapısından geri döndü. MHP’nin yerine koyacak başka bir MHP yok çünkü.
Toplamda, siyaset cephesinin en azından iktidar ayağında değişen bir şey yoktur. Ne değişim imkanı ne de değişme arzusu vardır. Hatta, böyle bir eğilimi zaaf ve otorite kaybı olarak görülmektedir.
Muhalefet de yeterince değişimci değil ama hata yapmadan gitmeyi başarıyor ve geçmişteki hatalara kıyasla CHP için bu çok değerli bir politikadır.
Şımarmadılar, omuzlarındaki yükün ağırlığını biliyorlar ve “normalleşme” girişiminde oyun bozan taraf olmamayı başardılar. Onları, hala birinci sırada tutan da bu olumlu gidiştir.
CHP böyle devam ederse, değişim ihtiyacı Ak Parti’nin kapısını 31 Mart’tan daha sert şekilde bir kez daha çalacaktır. Çalacak ama muhtemelen vakit geçmiş olacaktır.