Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Bütün bu yapılanlar kime yarıyor? Israrcı ve kararlı tutumuna rağmen mesela Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın işine yarıyor mu
Yani, İmamoğlu ve diğer belediye başkanları hapiste, operasyonların arkası kesilmiyor ve hatta CHP’nin tepesinde ‘mutlak butlan’ kılıcı sallanıyor da bu durum Erdoğan ve AK Parti’ye kazandırıyor mu? Giden oylar geri geldi mi ve seçim eskisi gibi yeniden çantada keklik mi
Anketler öyle söylemiyor. Güvenilir araştırmalar hem cumhurbaşkanlığı seçimi hem de genel seçim için iktidar lehine iyi sinyaller vermiyor. CHP hala birinci parti ve İmamoğlu hala önde görülüyor.
Evet seçim zamanı değil, evet köprünün altından daha çok sular akacak ama bugünkü ölçümler küçümsenemez ve bunlar devam etmekte olan sınırsız güç kullanımının iktidara yaramadığını söylüyor.
Daha büyük problem ise ülkenin olup bitenlerden ağır şekilde etkilenmesi ve başta ekonomi olmak üzere bütün alanlarda gerilime yol açması. Zaten sadece finansal araçlara indirgenmiş, üretime ve kalkınma esaslı büyümeye alan açmayan ekonomik program 19 Mart’ta aldığı darbenin sersemliğinden kurtulamıyor.
60 milyar doları bulan maliyet sokaktaki insanın sırtına yeni bir yük bindirdi. 2018’den beri gerilemekte olan doğrudan yabancı yatırım çekme ihtimali de tamamen rafa kalktı. Yani, sadece faiz ve borsa yoluyla yüksek rant vaatli döviz edinme yöntemi dışında seçenek kalmadı.
İçeriye ve dışarıya gelir transferi mecburiyeti ekonomi programının tek çıkış yolu haline geldi. Üstüne ağır bir hayat pahalılığı ile düşük ücret problemi yaşıyoruz ve yıl sonu enflasyon hedefi ise yüzde 30! Yıl 2025 ve hedef beş ya da on değil yüzde otuz…
Gelir transferinin maliyetini hesaplayamadığımız gibi, ülkenin bu kargaşada kaçırdığı fırsatların faturasını hiç bilemiyoruz. Böyle de yoğun sis bulutu var.
Kimseye yaramayan bir yolda ilerliyoruz ve daha ne kadar kaybedeceğimizi kestiremiyoruz. Hukukun üstünlüğünü kaybettiği, siyasi rekabet kurallarının yerle bir olduğu ve bunun kaçınılmaz sonucu olarak toplumun kutuplaştıkça kutuplaştığı ortamda elde başka bir tablo olacak da değildi.