Başbakan’ın programına giden sanatçıların uğradığı saldırı da ilk değildir. Gezi Parkı’nda vandal olmayanı veya vandallığa övgü düzmeyeni hedef alan hakaretler de ilk değildi.
Bu ülkede, 1 Mayıs’taki Taksim terörünü eleştiren bir yönetmene karşı ışıkçı, set işçisi ve figüranlara “O adamın filminde çalışmayın” çağrısı yapıldı. Üstelik Twitter’dan Facebook’tan değil, imzalı resimli gazete köşesinden.
Mahalle baskısı o kadar olağan ve o kadar doğal bir hak olarak kullanılıyor ki kimse bu tavrı sergilerken adının lekelenmesi kaygısı bile taşımıyor. Anlaşılan o ki mahalle içinde de baskı yarışı var.
Birkaç hafta önce Soma’da ölen işçilerin bunu hak ettiğini söyleyecek kadar ileri giden şahsa, muhitinden, kampından ve ait olduğu meslek grubundan tek satır eleştiri gelmedi. Gelemedi…
Bilelim… Bu ülkede her gün irili-ufaklı Ahmet Kaya vak’aları yaşanmaktadır.