Zeytin ağaçları bugünlerde Meclis gündeminde. Tabii ki hayırlı bir durum için değil. Zaten tarımla ilgili olup, hayırlı olan bir şey iktidar tarafından Meclis’e getirilir mi? 25 dekardan küçük olan zeytin alanları her türlü kamu ve enerji yatırımının yanı sıra maden işletmeciliğine de açılacak. Son değişikliğin başlıca nedeni zeytinlikleri madenlere açmak. Bunu Maden Yasası’nda denediler olmadı. Şimdi Zeytin Yasası’nda bir kez daha deniyorlar. Buna izin vermek neredeyse tüm zeytinliklerin korumasız hale gelmesi demek.
Doğayla madenler arasında bir karşılaştırma gündeme geldiğinde benim aklıma ilk, ezeli bir anlatım gelir. Memleketin birinde ülkenin tek hâkimi sultan bir türlü doymak bilmezmiş. Dünyanın en zengin yöneticilerinden biri olduğu halde sahip olduğu hiçbir şey ona yetmezmiş.
Sonunda bir dilek yerine getiricisi bulmuşlar, ondan ne dilerse olacağını söylemişler. Sultan şaşırmış, “Örneğin, tuttuğum her şeyin altın olmasını istersem, olacak mı” diye sormuş. Evet karşılığını alınca, “Peki o zaman, tuttuğum her şey altın olsun” demiş.
Öyle de olmuş… Bizimki yolda taşı tutuyor, altın, ağaca dokunuyor, altın. Su kovasına elini sokuyor, silme altın. “Artık benden zengin kimse olmayacak” diye naralar atıyor. Aradan saatler geçiyor. Bizimki acıkıyor; ekmeği tutuyor, altına dönüşüyor. Elini suya götürüyor, altına dönüşüyor. Sultan bir süre sonra açlıktan, susuzluktan kıvranıyor.
Zeytine kıyanların, tuttuğu altın olsun!