Türkiye’nin izlediği dış politika ise h-Arap dünyasından beter… Geleneksel dış politikamız Ortadoğu’da bütün ülkelerle konuşabilme zeminine dayalı bir diplomasi üretmeye dayanıyordu. AKP döneminde bu politika çok pasif bulundu. Aktif olmalıydı, “kadim” topraklarda hızlı adım atmalıydı. Bunun için önce İsrail’le çatışma vitrini oluşturuldu. Ardından Filistin’de taraf tutuldu. Hamas-Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) geriliminde Hamas tutuldu. Şimdi de Hamas’ın kendi içindeki geriliminde daha radikal taraf tutuluyor. Bir anlamda makro politikalardan mikro politikalara geçildi ve Türkiye’nin Ortadoğu’daki ağırlığı da mikroskopik hale geldi.
İsrail’le oluşturulan çatışma vitrininin gerisinde ise derin bir işbirliği yatıyor. Her şeyi bir yana koyalım, Kuzey Irak petrolünün bu bölgede bir Kürt devleti kurulmasını güçlendirici bir rol oynayacağını bile bile uluslararası alanda pazarlanmasını sağladık. Petrolün de İsrail tarafından satın alınmasını selamladık. Böylece hem İsrail’in hem de Kuzey Irak’ın konumlarını güçlendirmesine yardım ve yataklık ettik. Bütün bunların üstüne de İsrail’i katil ilan ettik.
Özetlemek gerekirse hükümetin İsrail politikası katılımcılıkla katilimcilik arasında gidip geliyor. Bütün bu alçak politikaların ortasında Filistinli masum insanlar her gün can veriyor. Yüreğimiz onlarla…